Pazar yerini de hükûmet yapacaksa siz niye seçildiniz?

A -
A +
Muhalefetin belediye başkanları, verdikleri sözleri tutmada zorlanıyor. Böyle olunca da, halkın kendilerine yönelik şikâyet ve beklentilerini yönetmek için çeşitli bahanelere başvuruyorlar.
İlk başvurdukları bahane, “iktidarın kendilerine yardım etmediği” ya da “engellediği” ile ilgili.
CHP’den seçilen İstanbulİzmir ve Ankara büyükşehir belediye başkanları sırasıyla her hafta televizyona çıkıyorlar. Karşılarına sıralanan gazeteciler de bu belediye başkanlarını parlatacak soruları yöneltiyorlar.
Belediye başkanı bir soruya cevap vermekte zorlanırsa, hemen programdaki kendi yandaşı gazeteci devreye girip yardımcı oluyor.
Bazı televizyon kanalları, belediye başkanlarını ekrana çıkarmak için dış politikada çok önemli gelişmelerin yaşandığı günleri tercih ediyor. Dış politika konularının ele alınmasının hükûmete yaradığını düşündükleri için iç politik tartışmaların öne çıkmasını uygun görüyorlar.
CHP’li büyükşehir belediye başkanları son birkaç haftadır, hükûmet “falanca ilçedeki pazar yerinin yapımına yardım etmiyor”, “balıkçı barınağının üzerinin örtülmesine mali kaynak sağlamıyor”“dışarıdan alacağımız krediye hazine garantör olmuyor” gibi bahanelerle kamuoyunun karşısına çıkıyorlar.
Seçmen “niçin seçim döneminde verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz” dediğinde, söz konusu belediye başkanları hemen “propaganda makinesini” çalıştırıp, “hükûmeti suçla” tuşuna  basıyor.
Sadece bir örnek vermek gerekirse, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçen hafta metro hatlarının tamamlanmaması ile ilgili eleştirilere, “Hazine Bakanlığı kredilerimizi onaylamıyor” şeklinde bir açıklama ile cevap verdi.
Hazine Bakanlığı, bırakın krediyi onaylamamayı, kendilerine yapılmış bir başvurunun bile olmadığını açıklayarak İmamoğlu’nu hemen yalanladı.
Belirli bir süredir “kurmacaya dayalı hikâyeleştirme”, meselenin esasından daha önemli olarak addediliyor. Böylece gerçek olmayan beyanlar bir siyaset tarzı olarak ve bilinçli şekilde kullanıyor.
Kendilerince haklılar. Yerel seçimlerde kurmaca siyaset, muhalefet konforuna bağlı olarak işlev gördü. Ama CHP, yerelde iktidar olduğu yerlerde bu muhalefet konforunun sonuna geldi.  
Toplum yerel yönetimden laf değil icraat ve hizmet bekler. Hükûmeti suçlayarak, Kanal İstanbul konusunda bazı grupları örgütleyerek, belediye başkanı olunan şehirden daha çok ülke gündemi ile meşgul olarak toplum beklentilerini uzun süre yönetemezsiniz.
Belki bu konularda, medyanın bir kısmını ve iktidara sert muhalefet yapan bazı örgütlü grupları tatmin edebilirsiniz.
Ancak CHP’li büyükşehir belediye başkanları halkın beklenti ve taleplerini yerine getirmede zorlandığı için her konuda sorumluluğu hükûmetin üzerine yıkmaya çalışıyorlar. “Hükûmeti suçla, geç” yöntemini deniyorlar.
 “Cumhurbaşkanı bir randevu verse, bak o zaman bu şehrin bütün sorunlarını nasıl da çözerim” diyerek İstanbul yönetilemez.
Balıkçı barınağı ve pazar yerinin yapılmasını hükûmetten bekleyerek İzmir’in sorunları çözülemez.
“Ankara’nın rantını beş inşaat baronu yiyor” demekle de, hizmet bekleyen Ankaralıların sorunları halledilmez.
Belirli bir süreden sonra toplum haklı olarak sorar:
“Pazar yerini de hükûmet yapacaksa biz sizi niye seçtik?”
“Her sorunun çözümünde Ankara adres gösterilecekse, siz niye varsınız?”
Bu soruları sormakta yerden göğe kadar da haklılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.