06 Temmuz 2020 01:09

Patronun açığını kapatmaya gelenler...

Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında patlamanın yaşandığı gün DİSK Başkanı ve Genel Sekreteri ile bölgede incelemelerde bulunan Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan izlenimlerini aktardı.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi

Myanmar’da yeşim taşı madeninde göçük nedeniyle 163 işçinin hayatını kaybetmesi üzerine basın açıklaması hazırlarken, Sakarya Hendek’te bulunan Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında patlama olduğunu haber aldık. Konfederasyonumuz Genel Başkanı ve Genel Sekreteri ile patlamanın olduğu bölgeye hareket ettik. Yolda giderken bir taraftan fabrika ile ilgili bilgilere ulaşmaya çalıştık. İlk edindiğimiz bilgilere göre fabrikanın fazlasıyla sabıkası vardı. Son on yıl içinde altı patlama yaşanmış, işçiler hayatını kaybetmiş, onlarcası yaralanmıştı. Her patlama sonrası fabrikanın unvanı değiştirilerek üretim kesintisiz sürmüş.

Yoldayken fabrika sahibinin aynı zamanda MÜSİAD Sakarya Şube Başkanlığını yaptığını öğreniyoruz, fabrikasının çok modern ve gelişmiş olduğunu ifade eden açıklamalarına rastlıyoruz. MÜSİAD Sakarya Şube kongresinde yapılan konuşmalarda hedeflerinin 2023 olduğunu, Cumhurbaşkanı ile aynı çizgide olduğunu anlıyoruz.

Bir taraftan kulağımız radyoda gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz, bir taraftan bölgedeki tanıdıklar üzerinden durumu anlamaya çalışıyoruz. Radyo haberlerinde Cumhurbaşkanı’nın işletme sahibini aradığı ve geçmiş olsun dileğini ilettiği bilgisi veriliyor. İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı ve Çalışma Aile ve Sosyal Politikaları Bakanı’nın da bölgeye gitmek üzere yola çıktıklarını öğreniyoruz. Radyodan patlamaların devam ettiği, çok sayıda yaralı ve kayıp işçinin olduğuna yönelik haberler devam ediyordu.

‘TAM BİR CEHENNEM’

Patlamanın olduğu bölgeye vardığımızda Lastik-İş Sendikamızın Şube Başkanı bizi karşıladı. İlk sözü “Burası tam bir cehenneme döndü” oldu. Fabrikanın bulunduğu alandan patlama sesleri gelmeye devam ediyordu. Ambulansların, itfaiyenin ve polis araçlarının siren sesleri birbirine karışıyordu. Havada keskin bir gaz ve barut kokusu var. Fabrikaya gidişte kurulan üç giriş noktasının sonuncusuna vardığımızda tam bir keşmekeş yaşandığına tanık olduk. İtfaiye, ambulans ve arama kurtarma araçlarından çok bakanların ve korumalarının araçlarının arasında kalıyoruz. İtfaiye ve ambulanslar giriş çıkışta yol bulmakta epey zorlanıyor.

BİNADAN ESER YOK

İlgililerle yaptığımız kısa bir görüşmeden sonra patlamanın yaşandığı bölgeye vardık. İlk göze çarpan patlamanın şiddetiyle idari binanın büyük hasar gördüğü ve tüm camların patlamanın etkisiyle kırıldığı. Polislerin binadan silahları çıkardıklarına tanık oluyoruz. İşçileri taşıyan servislerin tüm camları patlamanın etkisiyle uçmuş, koltuklar adeta erimiş. Tek katlı inşa edilmiş fabrikanın birbiriyle bağı olmayan bölümlerinin çatıları uçmuş, camlar ve kapılar patlamanın etkisiyle yerlerinden çıkmış, bölümler iskelet olarak kalmış. Patlamanın olduğu yerde ise büyük çukurlar açılmış, binadan eser kalmamış.

KARIN TOKLUĞUNA ÇALIŞIYORLAR

Bu kadar büyük bir patlamadan sonra kaygılarımız fazlasıyla artıyor. Çünkü daha ulaşılmayan işçiler var. Bu arada bakanların içinde olduğu heyetle karşılaşıyoruz. Selamlaşıp devam ediyoruz. Lastik-İş Şube Başkanı kendi iş kollarında olan bir işletme olduğunu söylüyor, çalışma koşullarının ağırlığından bahsediyor. Kadın işçilerin fazla olduğunu, insanların bu kadar ağır ve tehlikeli işyerinde karın tokluğuna çalışmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

Binaları gezerken o anda bir patlama yaşandı ve ürktük. Refleksle kafamızı korumaya çalıştık. Sonrasında fabrika sahasından ayrılıp işçi aileleri ve basının olduğu noktaya geliyoruz. Gözlemlerimizi basınla paylaşıp ayrılıyoruz.

Daha önceden tanıdığım bir işyeri hekimiyle sohbet ediyoruz. Hekim fabrikanın işletme sahibinin dediğinin tersine, çok ilkel koşullarda üretim yapıldığını, daha önce kullanılan tavuk kümeslerinin fabrikaya dönüştüğünü söylüyor.

TESELLİ CAN KAYBININ AZ OLMASI

Yaşanan patlamanın büyüklüğü sonrası can kaybının az olmasına insanlar seviniyor. Bir kabullenme var. “Neden ölüyoruz? Neden bu kadar çok yaralı var?​” soruları sorulmuyor. Cumhurbaşkanı’nın işletme sahibini araması, bakanların bölgeye gelmesi, patronlarla sermaye arasındaki bağı açıkça ortaya koyuyor. İktidarın bölgeye patronun açıklarını kapatmak üzere geldiği her aşamada belli oluyor.

Dönüş yolunda aklıma Davutpaşa patlaması geliyor. Patlama sonrası Davutpaşa’da can pazarı yaşanmıştı. İlkel koşullarda üretim yapan havai fişek fabrikasındaki patlama onlarca cana mal olmuştu. Yapılan yargılamalarda hiçbir zaman adalet yerini bulmadı. Sadece Davutpaşa değil, Soma, Ermenek, Torunlar ve Marmara Park katliamları hızla gözlerimin önünden geçti. Yaşanan kitlesel iş cinayetlerinde hep aynı sonuçlarla karşılaştık: Cinayetleri işleyenler kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra beraat ettiler, kan parası ödeyerek ellerini kollarının sallayarak içimizde dolaşmaya devam ettiler.

MYANMAR’DAN HENDEK’E...

Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında daha ağır bir can kaybı olabilirdi, olmadığına seviniyoruz tabii ki. Ama bu durum devletin, iktidarın ve fabrika sahiplerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Yaşanan sürece baktığımız zaman işçilerin ve ailelerin çıkarı için, adalet için sürece sendikaların ve ilgili odaların da dahil edilmesi gerekiyor. Ayrıca iş cinayetleri karşısında daha acil tedbirler, daha fazla yaptırım gerekiyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği yasasının değişmesi ve gerçek anlamda işçileri koruyan bir yasanın çıkarılması şart.

Şurası çok açık ki Myanmar’da hayatını kaybeden maden işçileri ile Hendek’te hayatını kaybeden işçiler kapitalist işleyişin sonuçlarını yaşıyor. Sadece yasaların değişmesi yetmez, işçi sınıfı, kendi kurtuluşunu kazanacağı bir mücadeleye girmesiyle yaşamını ve geleceğini güvence altına alabilir.

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'de koronavirüsten yaşamını yitirenlerin sayısı 5 bin 225'e yükseldi

SONRAKİ HABER

Amazon işçilerinin "iyi ve sağlıklı iş" mücadelesi sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa