Dün gece bir dostuma davetliydim. Menüde Patlıcan oturtma olduğunu söylediğinde uçarak gittim. Malum patlıcan , bugünlerde çok nadide bir çiçek edası ile sergileniyor .

Alıp da vazoya koyasım var neredeyse.

İri kuşbaşı etler ve kızarmış patlıcanların oturduğu bol soğanlı, soslu, domatesli yeşil biberli bir yemek hayali ile masaya oturduğumda , tam bir düş kırıklığı yaşadım.

Tabakta nar gibi kızarmış patlıcanlar oturuyor idi . Öylece ve sadece...

Etsiz, soğansız ve domatessiz... Misafir umduğunu değil , bulduğunu yer hesabı ile iştahla yedim gariban oturtmayı.

Öyle ya! kız istemeye giderken dahi soğan ve patates bohçası götüren insanları düşününce arkadaşımı hoş karşıladım.

Çocukluğumdan beri kötü bir huyum vardır.

Meyveyi ve sebzeyi turfanda ve pahalı olduğu zaman çok severim ve bana çok lezzetli gelir.

Rahmetli babam da söylenirdi bu alışkanlığıma.

İşte bu yüzdendir ki , her şeye rağmen yalnız başına oturan bu patlıcan , bana pek leziz ve lezzetli geldi.

Hatta çok keyifli bir uyku çekmeme ve güzel bir düş görmeme dahi neden oldu.

Düşümde bir seçim atmosferinin içinde buluverdim kendimi.

Kalabalık , koşturma , koşuşturma ve bir temaşa içinde kendime yol arıyorum oy kullanmak için.

Hala , nereye ve neye oy vereceğini bilemeyen kararsızlar listesinde düşünerek yol alıyorum düşümde...

****** ******

Sandık başına geldiğimde iri bir karınca beni durduruyor.

" Gül hanım ;

Sonunda hayaliniz gerçekleşti . Yasalar değişti artık seçimler için hayvanlık alemi oy kullanacak . Pek tabii ki karıncalar olarak salt oy çokluğu bizde."

Sevinçle bu iri karıncaya sarılıp kucaklıyorum.

Hatta ikimizin de başı dönene kadar onu kendi etrafımda çeviriyorum. Mutluluktan...

Ölmeden bu hayalimin de gerçekleştiğini düşünerek Tanrı'ya şükür ediyorum.

" Hayvanların yaşam hakkına saygı duymayan siyasilere oy yok ! " Manifestosu geliveriyor hemen aklıma.

Kentlerin çevresindeki yeşil alanların imara açılması , hayvanların doğal yaşam alanlarına müdahale eden siyasiler geliyor aklıma.

Oy toplamak için sokak hayvanlarımızın zehirlenmesi , tüfekle vurulması toplu olarak öldürülmesi geliyor aklıma..

Köylünün anız yakmasını görmezlikten gelenler,

Göllerin ve sulak alanların kurutulup betona dönüştürülmesi.

Doğanın bir bütün olduğunun hala ve inatla anlaşılmamış olması...

Dal yoksa kuşun olmayacağını. Bu dünyanın salt kendilerine ait olduğunu düşünen insanların düştüğü gaflet ve aymazlıkları.

Güvercinlerin cami köşelerine sığınmalarına engel olanlar .

Güvercini ve serçeyi dahi zehirleyenleri. Ata , eşeğe , köpeğe tecavüz edip eziyet edenlerin neden hala hapis cezası almadıkları.

Minicik bir yavru köpeğin dört patisinin kesilmesi , bir kedinin gözlerin oyulması , asitle yakılması.

Ormanları yakıp , domuzun , geyiğin, tavşanın , kaplumbağanın , karıncaların yanıp kül olmasına seyirci kalanlara sözüm....

Biliyor musunuz en çok sevdiğim hayvan köpek ama en çok saygı duyduğum hayvan ise karıncadır.

Yıllarca hayvanlara dokunup onlara sevgi verdim. Karşılığında onların güvenini ve dostluğunu kazandım. Gel gör ki, karıncalar beni hiç umursamadı. Onlara hiç yaranamadım.

Sanıyorum sürekli yer sarsıntısı olduğu için hep teyakkuz halindeler.

Onlar da çok önemli sosyal bir toplum ve kendi yasaları var.

Kendime hayat dersi çıkarıyorum onlardan. Toplumsal örgütlenmenin en güzel örneğini veriyorlar. Varlıklarını korumak ve yaşamak için adeta adil bir devlet düzeni kurmuşlar

O kadar çok kendi hayatlarına dalmışlar ki,

Kendi hayatları dışında hiçbir şey ile ilgilenmeden salt kendileri ve yaşamları için çalışıyorlar.

Yerin altında nasıl adil bir düzen var. Anlaşılır gibi değil. Deliler gibi çalışıyorlar.

Dedikodu yok, kavga yok, kıskançlık, haset hiç yok. Kargaşa, kaos yok.

Tek dertleri yaşam ve ayakta kalma çabası. Araştırmacılar karıncaların yer altındaki kilometrelerce uzunluktaki yuva ve yerleşim düzenlerini incelediklerinde şaşkınlığa uğruyorlar. Nasıl bir düzen bu anlayabilmiş değilim. Bazen büyük bir yiyecek parçasını 3-4 karınca bir araya gelip hep beraber sürükleyerek yuvalarına götürüyorlar.

Çok enteresandır ölü bir karıncayı bile hep beraber alıp taşıyorlar.

Sürekli bir disiplin ve intizam içindeler. Dikta yok, zorlama yok, terör yok,

Saygı ve sevgi içinde nesillerini sürdürüyorlar.

Onlardan saygıyı, sevgiyi, disiplini, azmi ve hayata karşı direnmeyi öğreniyorum.

Ben karıncalar gibi yaşamayı, elimden, dilimden ve yüreğimden geldiğince onlar gibi olmayı onların oy kullanmalarını çok doğru buluyorum.

Eh ! işte patlıcan deyip geçme.

İnsanı şair eder .

Ya da Barış Manço gibi söyletir... Avaz avaz..."Patlıcaaan , domateees bibeeeer ..."

Dağarcığımda daha neler var.

Yüreğim istese bir bahar bağışlar.

Gördüklerim neye yarar.

Kötüye cennet bile dar.

Bahçeme artık, sadece hüzün yağar.

Bu kalem istese daha neler yazar..

" Hayvanların yaşam hakkına saygı duymayan siyasilere oy yok ! "