2020 yılını kazasız belasız geride bırakmak nasip olursa eğer, insanlık olarak derin bir oh çekeceğiz sanırım. Doğal afetler, salgınlar, savaşlar ve daha bir düzine olumsuzluk 2020 yılının bize acı sürprizi oldu.

***

Uzun zamandan beri makale yazmaya ara vermiştim ve bu süre boyunca global ekonomi üzerine bolca gözlemde bulunabildim. Netice itibariyle aşağıda değineceğim şu kanıya vardım : İnsanlık ekonomi ile kafayı bozmuş durumda.

***

Ekonomi bültenlerinde en çok karşımıza çıkan şey ekonomik büyüme kavramı. Global büyüme beklentisi, Türkiye büyüme beklentisi, şirket büyümeleri, gelişmekte olan ülkeler büyümesi vs. İnsanlığı ilgilendiren çok önemli bir salgınla karşı karşıyayız ve yine herkesin gözü Çin’in ekonomik büyümesinde. Neredeyse ilkokul çocuğunun bile ekonomik büyüme hakkında bir fikri var.

***

Ekonomik büyüme tabii ki önemlidir ama bu büyümeyi nasıl sağladığınız ve karşılığında neler elde ettiğiniz daha önemlidir. Ekonomik büyümede sadece inşaat, otomotiv ve bunlara dayalı sektörleri önceliklendirirseniz kısa süreli saadet yaşarsınız. Ani bir kur yükselmesi veya faiz artışı talebi bıçak gibi keser ki bunun örneğini 2018 yılında gördük. Büyüme, tarımdan sanayiye, turizmden inşaata, esnafından eğitimcisine, sanayicisinden tüccarına herkese ve her alana sirayet etmelidir.

***

Büyümenin neticesini yalnızca cebimizdeki maaşın artışı olarak algılamak da büyük bir yanlıştır. Büyümenin bize gelişme, adalet ve hakkaniyet sağlaması gerekir. Eğer ortada bu kavramların ilerlemediği bir büyüme varsa bu gelip geçici ve insanın doğasına zarar verici bir büyümedir.

***

Küresel ısınma, doğal afetler, mülteci sorunu, giderek yaşlanan nüfus gibi insana has olaylar başımıza geldikçe temelinde insan olan ekonomi ilminin ne kadar da sadece sayılardan ibaret olmayan bir ilim olmadığını anlıyoruz. İnsanoğlu, yapay zeka taşıyan bir robot gibi kumanda edilebilir ve tamaman rasyonel bir yaratık değildir. Ekonominin insanı giderek daha rasyonel hale getiren değil; onu daha doğasına döndüren bir ilim olması gerekir.

***

Herşey arz/talep dengesini korumak üzerine kurulu ama büyük resmi hiç kimse fark etmiyor ya da umursamıyor. İşin sonunda hepimiz aynı dünya üzerinde yaşıyoruz. Çıkan (çıkarılan) savaşlar mülteci krizine sebep oluyor, çevreye zarar veren endüstriyel atıkların geri dönüşüme kazandırılmaması çevre kirliliğini beraberinde getiriyor, daha güçlü olmak için durmadan çoğalan nüfusta ortaya çıkan bir virüs global tehdit haline geliyor ve neticesinde tüm ekonomik hesaplar ters yüz oluyor.

***

İnsan doğasına dönmeli. Paylaşımı, bölüştürmeyi, toplumsal adaleti sağlamayı düstur edinmeli. Sadece kendi çocuğunu değil, başkalarının çocuğunu da önemsemeli. Onların da geleceği için çalışmalı.

Dünyanın en varlıklı insanlarından birisi olan Bill Gates ve eşi Melinda, Afrika’da çocuk felci ve diğer salgın hastalıklardan dolayı hayatını kaybeden milyonlarca çocukla ilgili bir gazete makalesi okuduktan sonra çok etkilenirler. Ardından bu konuda çözüm arayışlarına koyulurlar. Tam 15 yıl boyunca Afrika’ya kurdukları vakıf aracılığıyla milyarlarca dolar para akıtırlar ve neticesinde çocuk felcini neredeyse %2 lere indirebilmeyi başarırlar. Öyle ki bu hayallerine yine başka bir ultra zengin Warren Buffet’da önemli yardımda bulunur. Sizce bu insanlar neden servetlerinin önemli bir kısmını hayatlarından hiç görmedikleri bu insanlara harcamışlar?

***

Adaletli, sağlıklı ve temiz bir dünya olmadan insanın mutlu olması imkansızdır. Ekonomi politikaları bunu sağlamaya yönelik geliştirilmelidir.

***

NOT: 2019 Nobel Ekonomi Ödülü küresel yoksulluğu gidermeye yönelik yapılan deneysel yaklaşım projesine verilmiştir.