11 Aralık 2018 23:05

Oyunun sonunun değişmesi için işçinin müdahalesi şarttır

Oyunun sonunun değişmesi için işçinin müdahalesi şarttır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gerek gazetemize işçilerden, emekçilerden gelen mektuplar gerekse henüz “yandaş havuzuna” katılmamış birkaç kanalda ve gazetemizde emekçilerin yaşama koşullarıyla ilgili anlattıkları, asgari ücretlilerin yaşama koşullarının ne kadar ağırlaştığını açıkça gösteriyor.

Önceki yıllarda da asgari ücretle yaşayanların çalışma koşulları çok ağırdı; ama asgari ücretli hiçbir zaman bugünkü kadar ağır sorunlarla karşı karşıya kalmamıştı.

Bu yıl Asgari Ücret Tespit Komisyonu bu koşullarda toplandı.

İşçi temsilcisi olarak komisyona katılan Türk-İş’in komisyona verdiği üyeler, asgari ücrette 2000 TL+enflasyon farkı düzeyinde bir artış istediklerini ilk oturumda ilan etti.

Komisyondaki Hükümet adına konuşan Bakan Selçuk, sanki böyle bir şey varmış gibi, “iki tarafı da memnun edecek bir asgari ücret” dileğinde bulundu. Ama patronların temsilcileri, beklendiği gibi, “beklenen enflasyon” düzeyinde (yüzde 15.3’lük bir zam teleffuz ederken, gerekçesini de enflasyon değil, “ülkenin içinden geçtiği zor ekonomik koşulları dikkate alarak tespit edilmesi” olarak belirtti. Yani asgari ücrete “beklenen enflasyon düzeyinde bir zam” bile “fazla” demeye getirdi.

Şimdi asgari ücret tartışmaları, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndaki bu tartışmaların gölgesinde sürüyor.

Çeşitli sendikal çevrelerden ve birer birer emekçilerden gelen isteklerin, “insanca yaşanacak bir asgari ücret zammı” ve “asgari ücretin vergi dışı bırakılması” talebi etrafında yoğunlaştığı görülüyor.

Öyle anlaşılıyor ki, eğer işçi çevreleri ve sendikalar cephesinden bir müdahale olmazsa, patronlar yüzde 15.3 olan “beklenen enflasyon” civarında bir zamda ısrar ederken, Hükümetin de son ana kadar “ortaya karışık” konuştuktan sonra patronlarla aşağı yukarı aynı noktaya geleceğini söylemek bir kehanet olmaz.

Çünkü bugünkü gibi bütün Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndaki tartışmalar böyle sonuçlanmıştır. Yaklaşık üç-dört haftalık tartışmalar sonunda komisyon, oy çokluğu ile patronların isteği düzeyde bir asgari ücreti tespit etmiştir.

Bu gelişmeyi izlen işçiler, asgari ücretin böyle danışıklı bir tartışmayla tespit edilmesine “orta oyunu” diyorlar.

Gerçekten de milyonlarca asgari ücretlinin gözü önünde bu oyun her yıl aralık ayı boyunca oynanmaktadır ve önceden bilinen sonuç ilan edilmektedir.

Sermaye örgütlerinin senaryosunu yazdığı, hükümetin yönettiği oyunun eğer aynı sonla bitmesi istenmiyorsa, mutlaka oyuna “seyirci” müdahale etmelidir ve sonucun işçilerin istediği gibi bitmesini sağlamak zorundadır.

Çünkü mevcut duruma yakından bakıldığında, bu oyunun emekçilerin istediği gibi sonuçlandırılmasının tek şartı sürece işçilerin, emekçilerin müdahale etmesidir. “Sahneye yakın” olan ön sıradaki işçilerin, tepkilerini arka sıralara da yayarak bir tepki gücü oluşturulması için gerekli girişimlerin yapılması belirleyici önemdedir.

Bunun için elbette az zaman kalmıştır ama asgari ücret öyle yakıcı bir ücret düzeyine düşmüştür ki, asgari ücretin patronların ve hükümetin istediği düzeyde tespit edilmesinden sonra da yeni tepkilerin ortaya çıkması, “ek asgari ücret mücadelesi” diye bir mücadelenin ortaya çıkması sürpriz olmaz. 2015’teki metal işçilerinin direnişinin de TİS’in imzalanmasından altı ay sonra “ek zam-sözleşme” talebiyle ayağa kalktıkları unutulmalıdır.

Bu yüzden de “Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun asgari ücreti ilan etmesine az kaldı” diye, sürece müdahale ısrarından vazgeçilmesi doğru olmaz.

Var olan durum işçilerin, “Mademki asgari ücret tespit edildi artık bir dahaki tespit dönemine kadar boyun eğelim” deme tutumu yerine, mücadele tutumunu geçirecek koşulları olgunlaştıracak görünmektedir. Onun için de gerçekleri açıklamayı sürdürmek, mücadelenin ilerlemesi için yapılması gerekenleri yapmak kararlılıkla ve sabırla çalmaya devam etmek bugün yapılması gerekendir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...