Evet, bu durumda ne yapmamız gerekir? Oy vermek farz mıdır, vacib midir, Sünnet midir? Önce temel farzlara bir bakalım:

Bir hadis-i şerifte buyurulan, "Namaz dinin direğidir"1 hakikatini Bediüzzaman, “İslamiyette, îmandan sonra en yüksek hakîkat namazdır.”2 şeklinde de yorumlar. Dünyada en büyük hakikat imandır. İmandan sonra sonra gelen bütün ibadetlerin fihristesi Namazdır…

Keza, oruç tutmak farzdır, zekat vermek, hacca gitmek (zengine) farzdır.

Tefekkür, yani, iman esaslarını, İslam hakikatlerini, kainat kitabını tefekkür etmek, etraflıca ve derinlemesine düşünmek, araştırmak farzdır.

Dinini yaşayacak, hayatını sürdürecek bilgileri elde etmek ve ilim tahsil etmek erkek ve kadın herkese farzdır.

Verilen sayısız nimetlere teşekkür etmek farzdır.

Bu zamanda ilim ile, kalem ile, fikir ile, tebliğ ile  cihad-ı manevi farzdır. İlaahir…

Bu farzlara hiç ehemmiyet vermeyenlerin, iktidar partisini desteklemek için yırtınmalarına kulak asmayınız! Zira, oy vermek farz değil, vacib değildir; hatta, sünnet bile olmayabilir. Zira, her sünneti herkesin, her yerde yapması şart değildir. Bilakis, bazı zaman ve mekanda sünneti terketmesi sünnettir!

Mesela, “Erkeklerin bile sürme sürmesi, ince ve beyaz fistan giymesi sünettir.” Ama, nerede? Çölde, (kış sporlarında, Ekvator şeridinde sürmesi v.s.) sünnettir! Türkiye’de gibi soğuk iklimlerde ince, beyaz fistan giymek ve sürme sürmek sünnet değildir! Kimi zaman erkeklere sürme sürmek haramdır!..

Bu perspektiflerden oy verme meselesine baktığımızda şunları söyleyebiliriz:

“Hürriyet Rahmân’ın ihsânıdır, zira o îmânın bir hassasıdır/özelliğidir.”3

Hürriyetin içtimaî, siyasî hayata yansıması; hürriyetçileri, demokratları destekleme tarzında olacaktır. (Dindarları destekleyip iktidar yapanların dine, dindarlığa ve kendileri dahil dindarlara gelen zararları gördü, görüyoruz… Ne helal, ne haram hassasiyeti kaldı, ne rüşvet kaldı, ne faiz kaldı, ne tesettür, ne namaz-niyaz!..)

Eğer, demokratların, hürriyetçilerin adayı yoksa başkalarına oy vermek zorunda değilsiniz! Zira, oy vermek farz değil, vacib değil, hatta, sünnet bile değildir!

Peygamberimizin (asm) kızı Hz. Fatma (ra), Hz. Ebubekir’e (ra) biat etmemiş, yani oy vermemişti. Ama, ona miras meselesinden dolayı olan dargınlığını da kaldırmış, kendisini ziyaret etmesine müsaade etmişti.”4

Sahabe-i Kiramın kahir ekseriyeti Hz. Ali’ye (ra), biat etmiş/oy vermiş; biat etmeyen, yani, oy vermeyenler de olmuştu.

Ahrarları (Osmanlı Ahrar Fırkası), demokratları destekleyen Bediüzzaman, diğer hiçbir partiye destek ve oy vermemiştir. Adres olarak da “demokrat olmayan veya milliyetçi dindarları (!)” değil, Ahrarları/demokratları göstermiştir.

“Nur talebelerinin vazifesi, hürriyetçilere/demokratlara mânen ve maddeten yardımcı”, “müttefik” ve “bir dayanak noktası olmaktır”.5 diyen Bediüzzaman, “Çok partili hayata geçildiğinde ise "din ve vatan namına, hürriyet-i şer’iyeye vesîle olacaklar" dediği Demokratlara destek vermiş; dine hizmet etmeye teşvik etmiştir.”6

Bizim de yapacağımız şey, meşveretimizin de kararı olarak, DP’ye maddi-manevi dayanak noktası, müttefik olmak ve desteklemektir.

DP’nin adayı yoksa-yine meşveritimizin kararı olarak-oy vermezsiniz; olur biter!

Üstadımızın “mânen ve maddeten yardımcı, müttefik ve bir dayanak noktası olmaktır” dediği demokratlara/DP’ye oy vermeyi şart görmeyenler; başka partiye-üstelik zararları apaçık görüldüğü halde-oy vermeyi nasıl şart görebilir!

Dipnotlar:

1-Kefü’l-Hafâ, 2:3; Hadis No: 1621.; 2-Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 128.; 3-Bediüzzaman Said Nursî, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 59.; 4-Beyhakî, Sünen, 6/301; Halebî, es-Sira, 3/478.; 5-Bediüzzaman Said Nursî, Beyanat ve Tenvirler, s. 200-202.; 6-Age, s. 12