Ceza muafiyeti istiyorum

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Yaşı 70’i geçen bencileyin insanlara bazı haklar özel yasa ile tanınmalıdır. Öyle fasulyeden tramvayda bedava seyahat hakkı falan değil. Ciddi haklar. En önemlisi ve başta geleni yaşı 70’i geçkinlere ‘sözlü saldırı ve hakaret’ takibatından muafiyet tanınmalıdır. Aksakallı tabir edilen yaşlılar, özellikle ben, birine hakaret etmekten ceza almak korkusunu taşımamalıyız. İstediğimiz kişiye hakaret edebilmeli ve bundan dolayı cezai sorumluluk taşımamalıyız.

Ceza kanunumuzda böyle bir ayrıcalık tanınmadığından benim gibi yaşlılar hakaretlerimizi genellikle yazılı yapamıyor ve ille de birini haşlayacaksak hedef olarak gençleri seçiyoruz. Bunun bir kaç nedeni var. Bir kere, gençler hezeyanlarımızı, ak saç ve sakala hürmet ten inşallah “Saçmalama lan” veya “Yuh be” veya “Yok artık” diye kesmiyorlar veya korumaları üstümüze atlamıyor. Daha da önemlisi gençler zırt vırt “Bana hakaret etti” diye dava açmıyorlar. Bu nedenle bizler muhatabımız gençlerse aklımız erse de ermese de her konuda ukalalık edebilir, nasihat çekebilir, o yaş gurubunda kimsenin ilgilenmediği anılarımızı abartarak dinletebilir ve onları fırçalayabiliriz. Ama bu yetmiyor. Öyle şeyler oluyor ki gençler yetmiyor. Yazımın sonunda neden büyüklere de hakaret etme özgürlüğü istediğimi anlayacaksınız.

Şimdi ülkemizin ekonomik durumu lezzetli değil ya görsel ve yazılı iletişim organlarında kıyamet kopuyor. Millet bölünmüş. Bir muhalifler var. Bunlar “Vaziyet vahim. İşer kötü” diyorlar. Bununla da kalmıyorlar. Meşhur Hoca fıkrasını hatırlatıyorlar. Hani Hoca’nın hediye getirdiği cevizleri kendine layık görmeyen Timur bunları alın bunun mabadına duhul edin demiş ya! Ceza gereği yerine getirilirken Hoca gülüyormuş. Timur sormuş “Neden gülüyorsun?” Hoca “Arkamdan karpuzcu hediye getiriyor da ona gülüyorum” demiş. Yani daha kötü olacak diyorlar.

Bir de muhaliflerin tam tersi “Bir elimiz yağda öteki balda” diyen taraftarlar var. Bunların büyük bir kısmı düze yağcılar. Fazla bir analize gerek yok. Bu gurup her konuda “Evet efendim, sepet efendim, arada sırada müsaittir efendim” şeklinde yağcılık yapanlardan oluştuğundan ciddiye almak zor. Yağladıklarından nemalanıyorlar veya nemalanmak ümidindeler. Bir diğer gurup “Bir şey yok” derken “Halkı panikletmenin gereği yok, moral bozmayalım. Bu bir vatan hizmetidir” diyerek yağcılıklarını kamufle etmeye çalışıyorlarsa da bu pek yenilip yutulacak şey değil. Bu kategorideki başka bir gurup da konuya hiç değinmemeyi, gündem değiştirmeyi maharet sayanlar. Onlar ekonomik duruma hiç değinmiyor onun yerine Düriye’nin güğümlerinin kalayını anlatıyorlar.

Taraftarlar ile muhalifler arasında bir atışmadır gidiyor. İşin kronolojisini hatırlarsanız bu atışma çeşitli aşamalar geçirdi: Önce “Kriz gelecek-gelmeyecek” tartışması vardı. Bu aşamayı geçtik. Atışma ”Kriz var-Kriz yok” tartışmasına dönüştü. Bu aşamayı da geçtik “Krizin nedeni iç politikalar-Krizin nedeni dışardan” tartışması başladı. Bu tartışma daha tam bitmedi ama alınan tedbirlere bakarsanız bu son konuda da muhalifler haklı galiba. Vallahi kim haklı hiç önemli değil. Ortada çok sıkıntılı bir durum var ve ilacı acı. Bence kim haklıya o kadar odaklandık ki önemli bir şeyi gözden kaçırdık.

Muhalifler de tarafgirler de sadece kendi taraftarları tarafından okunuyor ve dinleniyorlar. Muhalif kitle taraftar fikirleri okumuyor, taraftar kitle de muhalif yazıları. Bu kulüpçülük nedeniyle az sayıda iyi yazı, yani iyi araştırılmış, düşünülmüş, bir tezi olan, tarafsız yazılar güme gidiyor. Yazı eğer mevcut durumu eleştiriyor veya Allah muhafaza iktidarı suçluyorsa yalaka taraf, yok eleştirmiyor hele evlerden dışarı iktidarı övüyorsa muhalif taraf okumuyor. Bu nedenle de bize yol gösterecek bir sürü iyi araştırma ve fikir kaynayıp gidiyor, mesela Dalio’nun yazı ve konuşmaları.
Bazı köşe yazarlarımız yazılarına sıklıkla ünlü isimleri kullanarak başlarlar. Öyle kullanırlar ki sanırsınız bu ünlü adam (veya kadın) yazarın asker arkadaşı. Mesela ben bu yazıya “Ünlü Ray Dalio(1)’yu tanır mısınız?” diye başlayabilirdim. Böyle başlasaydım siz benim Dalio’yu iyi tanıdığımı sanabilirdiniz. Tanımam. Bildiğim bir şey var: Dalio 2007 krizini doğru tahmin eden bir yatırımcı. Krizi ilk tahmin eden mi? Tek tahmin eden mi? Araştırmadım doğrusu.

Şimdi bizde kriz var ya Dalio ne demiş diye merak ettim. Dalio Bloomberg televizyonunda ekonomik kriz, Türkiye ve Arjantin konusunda bir konuşma yapmış. Dünyanın en büyük serbest fonunun (hedge fund) başında ve 125 milyar doların üstünde oturan biri. Borç krizi hakkında bir kitap da yazmış. Televizyonda kitabını tanıtıyor. İlgiyle dinledim. Kitap iki çeşit borç krizini tanımlıyor: Enflasyonist borç krizi ve deflasyonist borç krizi. Birinde borç yüzünden hem durgunluk var hem de fiyatlar artıyor (enflasyon), öbüründe durgunluk var ve fiyatlar düşüyor (deflasyon). Dalio Türkiye’yi enflasyonist borç krizine örnek veriyor.

Dalio 27-28 tanesi enflasyonist olmak üzere son 100 senede gözlenen 48 krizin tamamının aynı senaryonun sonucu olduğundan ekonomik krizin ne zaman nereden geleceğinin tahmininin o kadar da zor olmadığını ileri sürüyor. Dalio kendi paraları cinsinden borç alamayan Türkiye gibi ülkelerin faizlerin sıfıra düştüğü ortamlarda hesapsız kitapsız, başka paralar cinsinden (söz gelimi ABD Doları) aşırı borçlanarak bir kısır döngüye girdiğini, krizin nedeninin bu olduğunu ve krizin daha devam edeceğini söylüyor. Dibe 2019-2020 yılarında vurulacağını ileri sürüyor. Dalio’ya göre Türkiye ve Arjantin dibe giden yolun 2/3’ünü geçtiler daha düşecekler. Neyse ben size adamın kitabını anlatmayayım. Okursunuz.

Kriz esnasında yerel paranın ciddi şekilde devalüe edileceğini (edildi), faiz makasının açılacağını (Türkiye’de mevduat faizleri şimdiden %24, kredi faizleri %38, faktöring faizleri %50’yi buldu), enflasyonun daha azacağını söyleyen Dalio bir kaç yıl sonra ucuzlayan yerel para yüzünden ihracatın artacağı, ithalatın düşeceği ve ülkede yerel veya uluslararası siyasi gerginlik olmadığı ve ülke yüksek faizlerden oluşacak borcunu karşılayacak fonları bulursa yabancı paraların ucuzlayan ülke kaynaklarını satın almak için ülkeye geri dönebileceğini böylece bir süre sonra krizin sonlanabileceğini ancak her krizde gelir dağılımının fakirler aleyhine bozulduğunu bunun sosyal ve politik sonuçlarının hiç iyi olmayacağını söylüyor.

Gördüğünüz gibi Dalio bildiğiniz her şeyi unutturacak şeyler söylemiyor, önermiyor. Söylediği tek şey bir krizin geleceğinin bilinebileceği. Bakın yıllardır Türkiye’de ve Arjantin’de bazıları “Bir kriz geliyor” diyordu. Dalio krizlerin neden ve nasıl geleceğini anlatmış. Dalio’ya göre krizlerin hepsi aynı nedenlerden aynı şekilde geliyor ve aynı şekilde gidiyor. Gelişleri tamam, gidişleri de faizleri arttırıp bunun sonucu doğacak borcun finansmanına çözüm bulmaktan geçiyor. Yani, o da malum. Yani bu krizler bile bile lades dediğimiz cinsten şeyler. Temel bir takım kuralları, sinyalleri görmemezlikten gelerek çamura batıp sonra aşikar çareleri onu kızdırır, bunu küstürür diye uygulamazsanız olacak olan yine olur ama maliyeti her kural ihlalinde, her sinyal ıskalamada, her gecikmede artar. Bu da benim engin tecrübe ve dehamın ürünü bir söz değil. Bunu da herkes biliyor. Dalio gibi finansman piyasasının kurdu bir adam adeta matematik bir formül vererek kriz geliyor mu gelmiyor mu ve geliyorsa neden geliyor anlatıyor da bunca yönetici, danışman, yazar çizer nasıl görmüyor? Okumuyor? Bir ulusal akıl yok mudur? Danışarak, tartışarak muhalifi, taraftarı oturup neden konuşmaz? Geleceği nasıl görmez? Yani yazının başında kızıyorum dedim ya. İşte, kızmamın nedeni bu. Dalio bir de diyor ki “Yatırımcı sokaklarda kan akınca satın almalıdır. O zaman değer ucuzlar. Daha sokaklarda kan akmıyor.” Sanıyorum daha dibe vurmadılar dediği ülkeleri kastediyordu. Gel de kızma!
Sağlıcakla kalın

-----------------
_(1) Raymond Dalio (1949) Dünya’nın en zengin 100 adamı listesinde yer alan, Bridgewater Associates isimli yatırım fonunun kurucusu ve yöneticisi ABD’li iş adamı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019