Kuran'da adı geçen tek kameri ay Ramazandır. Bakara Suresinin 183. ayetinde "Ey iman sahipleri oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (Farz kılındığı) gibi sizinde üzerinize yazılmıştır Bu sayede korunmanız umulmaktadır" Ramazan orucunun Müslümanlara farz kılındığı ve Kuran'ın bu ayda indirilmeye başlandığı belirtilmiştir. Müslümanların kutsal saydığı Kadir Gecesi de Ramazan ayı içerisindedir. 
Oruç şekil olarak kişinin kendi iradesi ile haz verici eylemlerden uzak kalmasıdır. İslam dininin beş şartı sayılan beş temel ibadetten biri olan oruç sahurdan iftar saatine kadar yeme, içme ve haz verici şeyleri yapmamaktır. 
Kuran'ın söz konusu ayetinde orucun eski dinlerde de uygulandığı belirtiliyor. Dinler tarihine bakıldığında hemen hemen bütün dinlerde değişik biçimlerde olmak üzere oruç ibadetinin bulunduğu görülür.  Oruç hicretin 2. yılında (624) farz kılınmıştır. Hz. Muhammed ölümüne kadar 9 Ramazan orucu tutmuştur.  
Kadın ve erkek her Müslüman'ın yükümlülük koşulları üç bölüm altında toplanır. 
Birincisi: Orucun farz olmasının koşulları. Müslüman olmak, akıllı olmak, ergenlik çağına ermiş olmak. 
İkincisi: Yukarıdaki koşullara sahip olanın oruç ibadetini yerine getirebilmesi için sağlıklı olması, mukim olması yani sürekli kaldığı bir yerde olması gerekmektedir. 
Oruç tutamayacak kadar hasta olanlar, oruç tutmaları sağlık yönünden sakıncalı olanlar, belirli süreler içinde ilaç kullanmak zorunda olanlar normal yaşamlarına dönünceye kadar oruçlarını erteleyebilirler. 
Din kitaplarında gösterilen ölçülere göre yolcu sayılanlar isterlerse oruç tutmazlar. Yolculukları bitince kaza ederler. Ancak buradaki ölçüler eskinin göç seyahat koşullarına göre saptanmıştır. Bugün ne kadar geçerlidir tartışılır. 
Üçüncü bölümde orucun geçerli olması koşulları bulunmaktadır. Bunlar niyet etmek, yeme içme ve  haz verici eylemlerden belli süre uzak durmaktır. İslam inancına göre niyet edilmeksizin her hangi bir nedenle yeme ve içmeden geçirilmiş bir gün oruç yerine sayılmaz. Yine bilmeden, unutarak bir şey yemek içmekle oruç bozulmaz. 
Başladığı orucu bozan kişinin bu orucu kaza etme zorunluluğu vardır. Ayrıca kaza günlerinin sayısına 60 gün de kefaret orucu eklenmesi vaciptir. 
Bunun yerine 60 yoksulu birer gün doyurmakla da borç ödenebilir. 
Bir de nafile oruçlar vardır. Bunlar farz ve vacip olmamakla birlikte tanrı hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belrli günlerde tutulan oruçlardır. Şevval ayının 6 günü, Muharrem ayının 9. ve 10. günleri, Zilhicce ayının ilk 9 günü, haftanın pazartesi ve perşembe günleri Hz. Muhammed'in oruç tuttuğu bu nedenle oruç tutulmasının sünnet olduğu günlerdir. 
Yukarıda sıraladığımız dinin öngördüğü orucun esasları  ilk günden bu yana bugün de geçerliliğini sürdürüyor. Ancak o gün ile bu günün yaşam ve çalışma koşulları arasında kıyaslanamayacak kadar farklılıklar var. 
Orucun devamı sırasında (Bu yıl yaklaşık 17 saat) açlık ve susuzluk insanda haliyle güç kaybına neden olur. Aynı zamanda oruçlu kişinin dikkati azalır, refleksleri yavaşlar. Yazın sıcağında beden gücüyle çalışan bir inşaat işçisi ile sürekli araç kullanan toplu taşıma aracı sürücüsünü düşünelim. Ne kadar işlerini kusursuz sürdürebilirler. 
Açlık, susuzluk bir de buna sigara tiryakiliği eklenirse insanın sinir sistemi etkilenir. Hoşgörüyü yok eder. Böyle birinin çevresine amirin emrindekilere davranışları kırıcı olursa orucun sevabı azalmaz mı?