Ortadoğu Ve İsrail Tarihine Bir Bakış Açısı
                                                                       Bahadır DEDOĞLU 09.12.2017 Nevşehir.
 
            Ortadoğu; Kinin nefretin hiç azalmadığı, düşmanlıkların hiç unutulmadığı topraklardır. Oysa bu topraklar aynı zamanda tarihteki adıyla Mezopotamya dünya medeniyetine beşiklik yapmış coğrafyadır. Yazı bu topraklarda bulunmuş, buğday bu topraklarda tarıma alınmış, dünyanın ilk yazılı kanunları da (Hamurabi) yine bu topraklarda yazılmıştı.
            Sümerler, Babil’iler, Fenikeliler, Asurlular, Elamlar, Mısırlılar yine bu toprakların örneklerindendir. İskender, Roma, Osmanlı bu topraklarda hâkim günleri olmuştu. Olmuştu da huzur hiç olmamıştı. Teknolojiye, Bilme, sanata, ticarete önem veren devletlerin temel amaçları büyümek, ezmek, hâkim olmak ve zalim olmak bu devletlerin temel amacı olsa da tarihte her zalime başka bir zalim her zaman bulunmuştur. Hani Kuran-ı kerimde Yüce Allah; zalimi zalime tuttururuz.” Der ya… Tarih bunun örnekleriyle dolu değil mi?
            Tarihe bakacak olursak Ortadoğu en huzurlu günlerini yine Osmanlı ve Selçuklu zamanında yaşadığını görürüz. Lâkin bu huzur günleri Osmanlı bitmeden bitmişti… Emperyalist oyunlar, bu oyuna gelen sözde liderler, ya da lider yapılmış kişiler kardeşlikleri bozmuş hem Osmanlıya hem de kendi halklarına ihanet etmişti. Bu topraklarda huzur bozulmuştu. Bu bozuk düzen günümüze kadar gelmekle kalmamış, yakın gelecekte de düzelir gibi görünmemektedir.
            Bunun yanında bir toplum diğer topluma yaptığı eziyetleri, sözünde durmamazlıkları hiç unutmamıştır. Yeri ve zamanı geldikçe bedel ödetmekten de hiç geri kalmamıştır.
            İsrailliler, İbrahim Peygamber soyundan geldiklerine inandıkları İbraniler ve İsrail oğullarının soyundan geldiklerine inandıkları kavimler ve kabileler olan Yahudilere Hazreti Musa döneminde rastlıyoruz. Mısır’dan çıkan köleler, kendi inançlarına göre vaat edilmiş topraklara yani bu günkü Filistin’e geldiklerinde Asurlular ve Filistinli kabileler le mücadele etmişlerdir. Daha açık bir ifade ile; İsrail, Filistin topraklarına geldiklerinde orada Filistinliler yaşıyordu. Halen de yaşıyorlar.
            Yahudilerin kutsal kitapları olan Tevrat hakkında okuduğum bir makalede, Tevrat’ın Asur efsaneleri ile dolu olduğu ile karşılaşmıştım.
            İsrail kabileleri çeşitli nedenlilerden dolayı İ.Ö. 587 Yılında sürgün edilmiştir. Yine Miladın ilk yıllarında Roma İmparatorluğuna isyan edip Roma’nın iki Lejyon birliğini yok etmişlerdi. Roma bu isyanı bastırmak için yeni lejyonlar birlikleri göndermiş, bu isyanı bastırmak için bir milyona yakın Yahudi’yi öldürdüğü de kayıtlardadır.
            O günün şartlarını ve dünyanın nüfus yapısını göz önünde tutacak olursak, bu gerçekten de çok büyük bir kitledir. Eğer bu kitle yok olmasaydı bugün 200-300 Milyon İsrailliden bahsederdik.
            Sürgünler, yok edilmeler nedeniyle dünyanın her yerine kaçıp dağılan Yahudiler kimliklerini kaybetmediler ya da büyük bir kısmı asimile olmadan günümüze kadar gelmişlerdir. Kendilerine Allah’ın özel kulları gözü ile bakmalarının yanında yaşadıkları çağın en kıymetli sanatlarını edinmişler ve ticaret vasıtasıyla birbirleriyle ilişki kurup maddi ve siyasi açıdan devamlı paslaşmaları bunların ayakta kalmalarına en büyük neden olarak karşımıza çıkmaktadır.
            Hazreti İbrahim’den ve Hazreti Yakup’tan vat edilmiş toprakları Bizim Urfa, Diyarbakır, Gazi Antep’i de içine alan Kuzey Irak, Suriye’yi de içine alan Kenan ülkesini hep kendilerinin saymışlardır. Bir gün burulara sahip olacaklarına hep inanmışlardır.
            Buralarda da insanlar yaşıyor. Ne olacak? Önemli değil… Filistinliler gibi olurlar gözü ile baktıkları büyük ihtimaldir.
            Bu olay Kurtuluş Savaşında Yunan idolünü aklıma getiriyor. Yunanlılar da bizim için; “Küçük Asya’nın (Anadolu’nun) Kızılderilileri demişlerdi. Son dağlarımızda bizi yok edeceklerdi.
            İsrailliler yüzlerce yıl bu hayallerle yaşarken, Kudüs dokuz haçlı seferini karşıladı. Tarih içinde ufak tefek başarılar gösterse de hep yenilip yok oldular. Haçlı ordularını bazen Kılıçaslan, bazen Selahattin-i Eyyubi, bazen başka komutanlar karşılamışlardır. Batının öve öve bitiremedikleri tapınak şövalyelerini El sittin savaşında gördük.
            Tarihin bu sayfalarında Yahudileri pek göremiyoruz. Yakın çağda İngiltere ve Fransa’nın bölgeye saldırmalarını da Haçlı seferleri olarak kabul etmek istiyorum. Napolyon hayatında ilk yenilgisini Cezzar Ahmet Paşa karşısında almıştı. Tarihin bu destansı sayfasını okumanızı tavsiye ederim. Bu zaferi batı kazansa idi onlarca versiyonu olan birçok filmi çekilmişti.
            İkinci Dünya Savaşında dünyada Yahudi kıyımı olmuştur. Özellikle Avrupa’da birçok Yahudi esir kamplarında yaşamak zorunda bırakılmıştı. Düşünüyorum da tarihte bu gibi olaylar hiçbir ulusun başına gelmemiştir. Asur Nabukadnazerin Yahudi sürgünü, Romalıların Yahudi katliamı ve Hitlerin Yahudi katliamı…
            Elbette ki katliamlara karşıyız. Bir insanın ve bir hayvanın dahi zarar görmesine rızamız yoktur. Sevineceğimiz ise hiç yoktur. Hitlerin bir Tiran olduğunu hepimiz zaten kabul ediyoruz. Ama şöyle bir soruyu da sormadan geçemeyeceğim. Niye Yahudiler? Fransızlar, Polonyalılar, Ruslar değil de niye Yahudiler? Acaba Hitler Yahudilerde kendinden bir şey mi gördü? Diye düşünüyorum. Zira İsrail’in Filistin’de neler yaptığını her kes görüyor. Birde şöyle düşünmek gerekir; Hitler’in gücü İsrail’de olsaydı neler yapardı kim bilir….
            Yahudiler kendinden olmayanları sevmezler. Biz Müslümanız ama onlar Hristiyanları da sevmezler. Üstelik onlardan nefret ederler.
            İspanya örneği bu tezi doğruluyor. İspanyalı tiranlar orada sadece Müslümanları yok etmeye çalışmadı. Yahudileri de yok etmeye çalıştılar. Bu yüzden Barbaros Hayrettin Paşa insanlar yok olmasın diye bunları da kurtardı. Yahudiler tarihin bu sayfasını hiç unutmadılar.
            İkinci Dünya Savaşından sonra Yahudiler bu toprakları seçtiler. Oysa birleşmiş Milletler Yahudilere Madagaskar Adasını teklif etmişti.
            Birleşmiş Milletler Teşkilatı oradaki halklara sormadı. Madagaskar ve Filistin halklarına sormadı, sadece İsrail’e toprak teklif etti. Yahudiler bu günkü yeri istediler. Filistinlilere sormadılar. Oysa Birleşmiş Milletler bir işgal devleti olmayıp, dünyada barışı bina edecek, savaşları, hastalıkları, afetleri önleyecek bir kuruluş olarak kurulmuştur. Böyle özüne ters işler yapması oldukça manidardır.
            İsraillileri Filistin’e yerleştirdi, destekledi, güçlendirdi sonra da unuttu. Günümüzde güçsüz bir şekilde savunur gibi görünmektedir. Bence esas özü batılı ülkelerin yanlışlarına kanuni bir kılıf bulma görevi görüyor gibime geliyor. Tüm bu olaylar tüm insanlığın gözü önünde gerçekleşiyor. Bu durum dünya kardeşliği ve geleceği için hiç iyi görünmüyor. Zira insan kitleleri Birleşmiş Milletler Teşkilatına inançları zayıflıyor. İnsanlık kutuplaşmaya doğru gidiyor.
            Gelelim Kudüs konusuna… Kudüs’ün, İsrail’in baş şehri olmasına baştan İsrail’in karşı çıkmasını beklerdim. Zira aklın yolu birdir. Kudüs’ün dünya korumasında açık ve tarafsız bir şehir olması tarafları ve tüm dünyayı rahatlatacaktır. Hristiyan’ı, Müslümanı, Yahudi’si güven içerisinde oraya seyahat ede bilmesi Kudüs’ mamur edecektir. İnsanlar önce kardeşçe yaşamayı öğrenecekler, barışı tanıyacaklar, turizm gelirleri artacak, birçok aileye ekmek olacaktır.
            Barışın güzelliğini civar topraklar görecek ve sevecekler, silahlar temelli susacak, insanlar mutlu olacaklar. Bu durum tüm dünyaya örnek teşkil edecek… Savaş, kan, kin, nefret üç bin yıldır denendi. Hiçbir sonuç alınamadı. Bugün kazananlar yarın kaybettiler.
            Son tahlilde tarihin karanlık koridorlarına bakmak gerekir.Tarih aynı bir gicirop (tahterevalli) gibi inişli çıkışlıdır. Büyük Âlim İbn-i Haldun’un söylediği gibi devletler aynı insanlar gibi doğar, büyür ve ölürler. Geçmişin hiç unutulmadığı bu topraklarda Filistinlilerin ve Arapların medeniyet ve teknolojilerinin yükselişe geçip İsrail’in düşmeye başladığı günler gelebilir. İşte bu yüzden diyorum ki, İsrail geleceğini bombalamasın… yazıktır. Silahlara harcadığı paraları, emekleri barışa harcasın. Eminim ki daha karlı çıkacaktır. Zira tarihin geçmiş karanlık dehlizlerinde pek çok Tiran devletin kalıntıları bulunmaktadır. Saygılarımla.