Giriş
Onlar haber bile olamadılar. Oysa haber değeri var. Dünyanın neresinde üç kız çocuğu, hadi peki ergenlik döneminde üç genç kız diyelim, darbe yapmaktan suçlu bulunup müebbet hapis cezasına çarptırılırsa o haberdir. O üç genç kız, Hava Harp Okulu öğrencisi.
O korkunç 15 Temmuz gecesi, kamp yaptıkları Yalova’dan üstlerinin emir komuta zinciri içinde, tatbikat var diye, terör saldırısı var diye çıkarılıp otobüslere bindirildiler. Sabaha kadar kargaşanın içinde kaldılar. Korktular, şaşırdılar, başlarına geleni anlayamadılar, kimi halk tarafından tartaklandı, kimi linç edildi.
Kimi kaçmaya, saklanmaya çalıştı. Kimi korktu ağladı. Erlerle birlikle diğer arkadaşları gibi sabaha karşı gözaltına alındılar. Onlar ilk cezaevine girdiklerinde yakında aklanır çıkarsınız demişlerdi.
22 aydır tutuklu yargılanıyorlar. Ve mahkemelerin seyrinden anlaşıldı ki, bütün kamera kayıtlarına, vicdanlı tanıklara rağmen, silah kullanmamış olmalarına rağmen, hemen hiçbiri salıverilmeyecek, sırf kamuflajlı ve silahlı olarak sokağa çıktıkları için müebbet ya da yetmemiş gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılacak. Ve nitekim, hızlandırılıp avukat talepleri de fazla dikkate alınmadan bitirilen davalardan peşpeşe müebbet cezaları geliyor.
En son bu üç genç kız, üç çocuk, bir 19 Mayıs Gençlik Bayramı arefesinde Türk Ceza tarihine geçtiler. Hatta Dünya darbeler tarihine. Onlar 15 Temmuz kalkışmasını yapanlarmış!
Onlar diğer 20’lik erkek öğrenci arkadaşları ve vatani görevlerini yapan erler gibi, darbe yapmaya kalkanlarmış. O kararı verenler, o kararları alkışlayanlar ve o kararlardan haberi bile olmayanlara gerçekten sormak istiyorum, buna inanıyor musunuz? Bu ülkede her şeyden çok adalete ihtiyacımız var. Unutmayın! Onlar bizim çocuklarımız ve çocuktan darbeci olamaz.
BU SEÇİMLERDE BİR TUHAFLIK VAR AMA
Alışık olmadığımız bir seçim kampanyası yaşıyoruz. Ekonomik kriz bastırınca iktidar, suçu muhalefetin üstüne yıkarak baskın seçim kararı alıverdi. Milletvekilleri nasıl razı oldu bilmem, 16 ay önce seçime gidiyoruz, üstelik de neyi nasıl seçeceğimizi tam olarak bilmiyoruz.
Aslında yetkileri fevkalade çoğaltılmış bir cumhurbaşkanı seçeceğiz ama daha çok başkan gibi olacak. Sayısı arttırılmış bir parlamento seçeceğiz ama işlevi azaltılmış olacak.
Cumhurbaşkanı adayları 50 artı bir oy almak zorunda, ki aday sayısı çok olduğu için muhtemelen seçim ikinci tura kalacak. Adaylardan biri zaten cumhurbaşkanı ve devletin bütün olanaklarını kullanabiliyor. Biri ise kaçma şüphesiyle cezaevinde, sadece avukatları aracılığıyla konuşabiliyor!
İddialı olan ikisine başta devlet televizyonu, bir ikisi dışında medya yer vermiyor. Bu adaylar kampanyalarını da bağışlarla götürmek zorunda, partileri yardım edemiyor.
Yani öyle bir seçim ve yönetim biçimi hazırlanmış ki hazırlayanın üstüne elbise gibi oturuyor, o seçilsin ve bildiği gibi yönetsin diye adeta! İşte bu ortamda Kudüs için yapılan miting ne işe yaradı dersiniz ve seçmenin görevi nedir, onu bilmek ve yapmak da bize düşüyor!
ANADOLU'DAN RAMAZAN MANZARALARI
Bienali gezmek üzere iki günlüğüne Mardin’e gittik. Size çok beğendiğim ve etkilendiğim Bienali daha sonra uzunca yazacağım. Mardin’e en son seçim döneminde gitmiştim, demek iki buçuk üç sene olmuş, şehir de çok değişmiş, güzelleşmiş. Ama ramazanda Mardin’e ilk kez gidiyorum.
Bizim için önceden ayarlanmış lokantalar dışında ortalıkta öğle yemeği yenilebilecek açık yer yoktu. Bizi de dışarıdan görünmeyecek biçimde, üst katlarda ya da kapalı kısımlarda ağırladılar. Dışarıda da sigara içilmemesi konusunda uyardılar. Üstelik burası, az da kalmış olsa, çeşitli dinden insanların bir arada yaşadığı bir şehir.
THY ise dönüş yolunda ramazan ikramı yaptı. Küçük bir kutuda iftariye ve çorba verdi. Oruç tutanlara saygı gösterilmesi ve ikramda bulunulması ne kadar güzelse tutmayanlara da karışılmaması ve istedikleri takdirde yemek yiyebilecekleri yer bulunması o kadar güzel değil mi? Türkiye laik bir ülke. Toplumsal barış için bunu hatırlamaya ne kadar ihtiyaç var!
