Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerika Başkanlarının göreve başlarken yaptıkları konuşmaların pek çoğu hatırlanmaz. Henüz Amerika Başkanlığı ve yemin merasimi bir endüstri haline gelmemişken George Washington’un, Abraham Lincoln’ün söylemiş oldukları nesilden nesile aktarılırdı. Lincoln, Amerikan iç savaşının son yılında ikinci kez göreve başlarken yaşadıkları trajedinin altını şöyle çizmişti: “Her iki taraf da savaşı lanetlemişti ancak bir taraf ulusu yaşatacağına savaşmayı istemiş, diğer tarafsa ulusu yok etmemek için savaşı kabullenmişti.” Bu, kulağa küpe olması gereken bir dersti.

        Büyük Buhran döneminde başkanlık yapan Franklin Delonore Roosevelt, ulusuna seslenirken ”Korkmanız gereken tek şey korkunun kendisidir” diyerek tarihe geçmişti. John Kennedy, “İyiliğimizi de isteseler kötülüğümüzü de tüm uluslar bilsin ki, özgürlüğün yaşaması için her bedeli ödemeye, güçlüğü üstlenmeye, zorluğa katlanmaya, dostlarımızı destekleyip düşmanlarımıza karşı koymaya hazırız” diyerek ülkesinin idealizminin altını çizmek istemişti.

        Son dönemlerde, iletişim imkânlarının küreselleşmesiyle Amerika Başkanlarının yemin töreni konuşmaları dünyaya verilen mesajlara da dönüştü. Barack Obama, kendi döneminin en önemli üç dış politika başarısından birisi sayılan İran’la yapılan nükleer anlaşmanın ilk sinyalini gene konuşmasında vermiş, “Yumruğunuzu açarsanız size elimizi uzatıyoruz” demişti.

        Hemen hiç kimse, göreve başlarken popülaritesi yerlerde sürünen Donald Trump’ın yukarıdakiler türünden vizyoner mesajlar veren bir konuşma yapmasını beklemiyordu. Yine de yakın dönemlerin en seyrek katılımlı yemin töreninde, görülmemiş sokak gösterilerinin eşliğinde yaptığı türden bir konuşma da herhalde beklenmiyordu. En başta, Trump’ın kişiliği, üstlendiği makamın gerektirdiği olgunluktan çok uzaktaydı.

        Önceki Amerika Başkanlarının özgürlük ya da demokrasi vurgularının ikiyüzlü olduğunu söylemek elbette mümkündür. Ama hiç değilse ortaya konulan bir ideal, olumlu yahut yapıcı bir siyasal görüşün meşruiyet zemini oluşturduğu bir vizyondan söz edilebilir. Trump’ın böyle bir derdi olmadığı, kendi ülkesinin ideolojik geleneklerini bile reddederek, en katı, en içe kapalı ve idealizmden en uzak yüzünü sergilediği, konuşmasında ortaya çıktı.

        Trump, sadece kendinden önceki başkanlara ve kaymağını yediği “seçkinler sınıfı”nın üyelerine hakaret etmekle ve onların miraslarını reddedeceğini söylemekle yetinmedi. Tamamen “korku” üzerine (İslam korkusu, Meksikalı göçmen korkusu, Çin malı korkusu, memleket elden gidiyor korkusu) kurguladığı seçim kampanyasındaki temalarını tekrarladı.

        Her ne kadar kendisini sıradan insanın, emekçi Amerikalının haklarını gözetecek bir başkan gibi sunan müthiş halkçı bir dille konuştuysa da seçtiği kabine, daha bismillah işe başlar başlamaz sağlık sigortasının işleyişini aksatmayı amaçlayan başkanlık yönergesi, gerçeğin nasıl şekilleneceği hakkında iyi bir fikir verdi.

        “Öncelik Amerika’dır” derken ülkesinin dünyayla kurduğu 70 yıllık ilişkiyi değiştireceğini söyledi ve aslında başta müttefikleri olmak üzere Rusya dışındaki herkese meydan okudu. Gerçi olumlu sayılabilecek bir mesajı da vardı: “Hayat tarzımızı kimseye dayatmaya niyetimiz yok.” Yani, “demokrasiyi yaygınlaştırma” hevesleri bitti. Artık tüm dünyanın küreselleşme döneminin serbestliğinin yerini ticaret savaşlarının alacağı, en azından bölgeselleşme eğilimlerinin artacağı bir döneme hazırlanması gerekiyor. İslam dünyası açısındansa mesaj hayli tatsızdı. İslam ile İslamcılık arasında pek fark görmeyenlerden oluşan bir yönetimin başkanının “Eski ittifakları güçlendirecek, yenilerini kuracağız ve uygar dünyayı dünya üzerinden tümüyle sileceğimiz radikal İslamcı terörizme karşı birleştireceğiz” demesi, hem cihatçıların ekmeğine yağ sürecek bir çıkıştı hem de artan şiddetin ve büyük acıların.

        Trump, göreve başlar başlamaz kendisine yönelik bir toplumsal hareketi tetikledi. Bu hareket yorulmaz ve tavsamazsa, Daron Acemoğlu’nun önerdiği gibi bu otoriter, ırkçılıktan beslenen, alt sınıfları ezecek yönetimin başarısı engellenebilir. Bunun ötesinde Trump’ın özellikle Cumhuriyetçi Parti içindeki siyasi düşmanlarının da bıçaklarını bilediğinden kuşkunuz olmasın.

        Diğer Yazılar