DOLAR 32,3326 % 0.25
EURO 35,0475 % -0.23
STERLIN 40,8512 % -0.4
FRANG 35,6975 % -0.04
ALTIN 2.285,03 % 0,33
BITCOIN 2.292.306 1.136

“Onbirinci ‘Acı Zulüm'”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Onbirinci ‘Acı Zulüm'”

Adem Akgül’ün “Onbirinci ‘Acı Zulüm'” isimli köşe yazısı;

“Onbirinci ‘Acı Zulüm'”

Aramızdan ayrılalı 11 yıl oldu.

Onun her zaman kullandığı tabirle ‘acı zulüm’ 11 yıldır yüreğimizi dağlıyor.

Onu tanıyan herkeste bu 11 yılın mutlaka izleri oldu.

Kalplerdeki izlerden, ruhlardaki kırıklıklardan bahsediyorum.

Epeyce bir dönem hayatı anlamsız görme hali… Siyasetten, cemiyetten, aileden, mücadeleden, dostluktan, muhabbetten, yarenlikten haz alamama durumu… Her şeyden ve herkesten uzaklaşma isteği… Yaptığı işleri de öylesine yapma hali… Aşksız, hevessiz, heyecansız, azimsiz, günler, haftalar, aylar, yıllar… Sanki bir şeyi eksik yaşanan hayat…

Tanımlamak zor bu durumu…

Belki bir tutku, hüzünle karılmış, yasla beslenmiş bir bağlılık…

Kendinden bir parçanın eksikliğini sürekli hissetme ve büyük bir boşluk duygusu…

Evet, adı Yazıcıoğlu sevdası…

Vedası beyaz, acısı kara bir sevda…

Sevenleri onsuz adeta divaneye döndü. Çünkü bu bağlılığı hak eden, sevenlerin her birinin yüreğine dokunan, herkesin sevgisini ve saygısını hakkıyla taşıyan, herkeste emeği olan, kısaca hayatı boyunca yüreğinin ekmeğini yiyen bir kişiydi.

Tanıyanlar onun siyaset becerisine, partisinin oy oranına, söylemlerinin kuvvetine bakmadan adamlığına meftun oldu. Bazıları için kardeş, bazıları için ağabey, bazıları için baba, bazıları için sağlam bir yoldaş ve pek çoğu için tam bir liderdi.

Kader onu, bembeyaz, tertemiz karlarla kefenledi.

O Sonsuzluğun Sahibine uçarken, kalanlar üşüyordu.

Hayatı zaten şiir gibiydi finali destana dönüştü.

Tanıyan tanımayan herkesin yüreklerine ateş düştü.

Herkeste yarım kalan bir hikâyesi vardı.

Bu kadar özlenmesi belki de bu yüzden.

Hele ailesinin acısı, ona kelimeler kifayetsiz kalır. Yazıcıoğlu ile birlikte yaşamaya belki de en az fırsatı olan ailesiydi. Doyamadılar. Milleti onun büyük ailesiydi. Zamanı, aklı, fikri, heyecanı, hep milletine aitti. Çünkü o bir dava adamıydı. Evinin eriydi lakin milletinin de yiğidiydi. Milletinin ihtiyacı daha fazlaydı, o da milletine adamıştı kendini.

*****

İsyanlı bir sükûttur 11 yıldır yaşanan…

Kalben ve aklen tatmin olunmayan, kabul edilemeyen bir hadise…

Haksız mı insanlar?

Rahmetli annesinin değişiyle ömrünü devletine veren adamın devlete bir gün işi düştü, o günde devlet orada yoktu. Köylü çocuğuydu, onun mübarek naaşına ulaşmak da köylülere nasip oldu. Bu utanılması, ibret alınması gereken bir şeydir.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun beklenmedik gidişinin oluşturduğu travmanın altında sadece sevenleri kalmadı. Onun aşkla bağlı olduğu devleti ise adeta iflası yaşadı.

Tuhaf bir kader işte, hadise, gazeteci İsmail Güneş’in canlı sesiyle televizyonlardan canlı yayınlandı, 80 milyon şahit oldu, meçhullükten çıktı. Sonra el ayak birbirine dolaştı. Hadise faili meçhul mü yoksa mefailun, failun, failun mü karman çorman oldu. Asıl acı olan bu zaten.

Çürüme ve dökülme bütün sistemi sarmış.

Üzerinden 11 yıl geçti devlet halen bu hadisenin adını koyamadı.

Ortadaki çelişkiler yumağına isyanlı sükût gösterip sabır taşına dönmüş, sadece adalet sevdasıyla çarpan temiz yüreklerin haklı tatminsizliğini gidermek bu devletin boynunun borcudur.

Çok sevdiği devleti ona borcunu halen ödemiş değildir. Hukuk hakkı bulmalı, yürekleri tatmin etmelidir. Millet, devlet ve siyaset için de bu güzel milat yaşanmalıdır. İnşallah hak yerini bulacak, vicdanlar bir nebze rahatlayacaktır.

******

Bundan 11 yıl önce Türk milleti büyük bir vatanseverini, kahramanını kaybetti. İslam âlemi Muhsin Abi’sinden mahrum kaldı. Türk devleti Muhsin Bey’in eksikliğini yaşıyor. Milliyetçi-ülkücü hareket Muhsin Başkanı’nı özlüyor.

Az yaşadı, öz yaşadı, silinmez izler, unutulmaz hatıralar bırakarak tertemiz uçtu gitti.

İyiler erkenden uçar zaten. Kuşlar gibi, erkenden. Diriliş muştulayarak uçarlar. Muhsin Başkan da birçok ibretlik dersler vererek uçmağa vardı.

Ebedi hayata erkenden çağrılır ya iyiler, işte öyle kısa, anlamlı ve güzel bir hikâyeydi onunki de.

Adı da şanı da halen diridir. Çünkü O bir ruh adamdı, dava adamıydı.

Onun mirası fikirleri ve inandığı değerlerdir. Cismani bir mirası yoktur. Aidiyet değerleredir. Asıl olan zarf değil mazruftur.

Onu siyasetin dar kalıplarına ve girift dünyasına hapsedenler onu anlamamış, onunla yaşamamış ve onu bilememiştir. O siyaset üstü bir kişiydi. O değerler aşığı, bir mana yolcusuydu.

Milleti ve sevenleri ona minnettardır.

Allah da ondan razı olsun.

Ruhu şad mekânı cennet olsun.


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.