Bu yazıda, gördüğü üzücü olaylara ilk anda tepki gösteremeyip olay yaşandıktan sonra vicdan azabı çeken insanlara hitap edeceğiz ve insanî vazifemiz olan tepki göstermekten bizi alıkoyan gerekçeleri ve bu gerekçelere rağmen nasıl tepki göstereceğimizden bahsedeceğiz.
Öncelikle ilk yazımızda, Genovese Sendromu ile ilgili olarak bahsettiğimiz psikolojik tahlile göz atmalıyız. İnsan, tanıdığı, bildiği, güvendiği insanlarla hareket ettikçe, olayları daha iyi tahlil eder ve haksızlıklara daha kararlı ve yerinde tepkiler verir. Bu, geçmiş yıllarda yapılan bir bilimsel araştırmanın sonucudur.
Öyleyse her şeyden önce bireysel kalmamalı, toplu, organize ve çevremizle koordineli bir şekilde hareket etmeliyiz. Bunu yaparken de çevremizin kimlerden oluştuğunu gözden geçirmemiz gerekir. Çünkü bu, olaylara bakış açımızı değiştirebilecek niteliktedir. Olaylara âdil bir şekilde, çözüm odaklı yaklaşmaya çalışan ve çevresiyle işbirliği içerisinde hareket edebilen kişilerle birlikte olmak bu açıdan önemlidir.
Aksine ferdi kalıp ‘her şeyi ben bilirim’ edasıyla hareket eden ve yangına körükle yaklaşıp sorunlara sorun katan kişilerle alâka kuranlar, olaylar karşısında sessiz kalmaya mahkûmdur. Bediüzzaman, “Zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dahi ve hatta yüz dahi derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı manevisini temsil etmezse, muhalif bir cemaatin şahs-ı manevisine karşı mağlûptur” diyerek, şahs-ı mânevî şeklinde hareket etmenin önemini vurgulamıştır.
Burada şahs-ı manevî kavramına dikkat çekmektedir. Şahısların aynı istikamet ve hedefte birleşerek ortak akılla hareket etmesine şahs-ı manevî adı verilir. Şahs-ı manevî, manevî şahıstır ve bizler gibi maddî şahıslar tarafından oluşturulur. Şahısların üzerinde bir çatı gibi onları koruyup kollar. Bu çatının altındaki şahıslar güvenle hareket ederler. Bir şahıs hata da yapsa, bir açık da oluştursa bu açığı kapatacak olan diğer şahıslar mevcuttur. Böylelikle kişiler, üzerlerinde baskı hissetmeden rahatla hareket eder ve birbirlerine destek olurlar.
Şahs-ı manevî içerisindeki kişiler birbirinden habersiz iş yapmazlar. Sürekli istişare içerisinde adım atar ve koordineli biçimde hareket ederler. Böylelikle hata ihtimalini minimum seviyeye indirirler. Çünkü birinin göremediği bir noktayı diğeri görür ve ona hatırlatır. Böyle bir topluluk olaylara en doğru şekilde tepki gösterir. Toplumda düzeni ve asayişi sağlayan, anarşiyi ortadan kaldıran bu çeşit şahs-ı manevilerdir.
Evet, bizler de çevremizde küçük bir şahs-ı manevî oluşturabiliriz, ancak böyle bir oluşumun temellerini atmak zordur. Öyleyse var olan şahs-ı manevilere dahil olmak hem daha kolaydır hem de sorumluluklarımızı yerine getirmekte bize yardımcı olacaktır. Şahs-ı manevideki fertlerin sayısı azdır, ancak her bir fert altın değerinde, nitelikli şahıslardır. Dolayısıyla böyle şahıslara yardım etmek bizlerin vazifesi olmalıdır.