OHAL intiharları arttırıyor mu?

Arka arkaya gelen intihar haberleri OHAL’de intiharlar artıyor mu sorusunu akla getirdi. soL konuyla ilgili olarak ruh sağlığı uzmanlarından görüş aldı.

Haber Merkezi

Türkiye sağlık emekçilerinden art arda gelen intihar haberleriyle sarsılıyor. İstanbul, Ağrı, Antalya ve İzmir’den sonra dün Kayseri’de bir sağlık çalışanı daha hayatına son verdi. Geçtiğimiz hafta sonu ise genç bir asistan hekimin intihar haberi derin üzüntü yaratmıştı. Arka arkaya gelen intihar haberleri OHAL’de intiharlar artıyor mu sorusunu akla getirdi. soL konuyla ilgili olarak ruh sağlığı uzmanlarından görüş aldı.

TOPLUMSAL ÇIKIŞSIZLIK VE UMUDU KESME BELİRGİN

Her bir intihar için ortak bir neden saptamak pek olası olmasa da Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun toplumda genel olarak bir çıkışsızlık ve gelecekten umudu kesme hali yaratmış olabileceğine dikkat çekildi.

Öte yandan Türkiye’de intihar istatistikleri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından tutuluyor ve her yıl haziran ayında yayınlanıyor. Buna göre Türkiye’de 2015 yılında her 100.000 kişide 4 kişi intihar ederek hayatına son verdi. Bu oran son on yıldır hemen hemen aynı seyrediyor ve Avrupa bölgesinin en düşük intihar oranlarını teşkil ediyor. Türkiye’de intihar özellikle ilkokul mezunlarında, ergenlerde ve erkeklerde daha yüksek. 2016 istatistikleri ise henüz yayınlanmadı.

İstatistikler sadece intihara bağlı kayıpları yansıtırken, intihar girişimlerinin çok daha yaygın olduğu ve farklı özellikler taşıdığı biliniyor. Bu anlamda intihar nedeniyle ölümlerin aslında buzdağının küçük bir kısmını gösterdiğinin altını çizen uzmanlar toplumsal ve bireysel açıdan intiharın çok daha karmaşık özellikler taşıdığına değindiler.

BASKILAR VE KRİZ İNTİHARI MI GETİRİYOR?

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna da yansıyan sağlık emekçilerinin intiharlarının ise bazı ortak özellikler taşıyor olabileceğine değinen uzmanlar, meslek sahibi, eğitimli ve orta yaş grubu içinden bireylerin intihar etmiş olmasına dikkat çektiler. Bu özelliklerin intihar açısından koruyucu olarak sayılabileceği, tüm bu faktörlere rağmen intiharların yaşanmasının Türkiye’nin içinden geçtiği dönemin yansıması olabileceği öne sürüldü.

Bahsi geçen intiharlarda seçilen yöntemlere de dikkat çeken uzmanlar özellikle mutlaka ölümle sonuçlanacak, bu anlamda şiddetli olan yöntemlerin seçildiğini belirttiler.

Toplumlarda intihar düşüncesinin ve girişimlerinin dönem dönem artabileceği; özellikle ekonomik kriz, artan işsizlik, savaş, göç ve süregiden çatışmaların toplumdaki umutsuzluğu, çıkışsızlığı arttırabileceği ve olumlu gelecek beklentisinin azalabileceği ifade edildi. Nitekim Türkiye ekonomik anlamda kriz havasının sürekli hissedildiği, işsizliğin tırmandığı ve siyasi baskının giderek arttığı bir dönemden geçiyor.

Her ne kadar nedenleri farklı olsa da kamuda işten atılmalar ile özel sektördeki işten çıkarmaların çakıştığına dikkat çeken uzmanlar ciddi bir mağduriyetin biriktiğini ve bu mağduriyetlerin bireylerin ruh sağlığını tehdit ettiğini belirttiler. Yaşananların travmatik boyutta olması, yıllardır kurumlarda çalışanların herhangi bir hukuk yolu olmaksızın işten atılması, işten atılma tehdidi altında kalmaları ve hatta uzun “güvenlik soruşturmalarından” geçmeleri sonucunda toplumun önemli bir kesiminde “güven içinde yaşayamama” halinin ortaya çıktığı gözlemi paylaşıldı. Açık şiddetin dahi meşrulaştığı ve işkence benzeri uygulamaların soruşturulamadığı koşullarda ise temel güven duygusunun sarsılacağını ve toplumun da farkında olunmaksızın intihar girişimleri açısından risk altına gireceğini eklediler.

SAĞLIK SEKTÖRÜ RİSK ALTINDA

Diğer yandan kamunun ağırlıkta olduğu sağlık sektöründe çalışma koşullarının giderek ağırlaştığına ve özlük haklarının farklı yönetmelikler, görevlendirmeler ile gasp edildiğine değinen uzmanlar sağlık emekçilerinin bir anlamda yüksek risk grubu oluşturduğunu belirttiler.

Basında intihar haberlerinin yer alma biçiminin önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar “intihar haberi yapmadan önce azami dikkat gösterilmeli ve haberde sadece gerekli bilgilere yer verilmeli, yönteme değinilmemeli, ayrıntılara değinilmeden haber yapılmalı, intihar davranışına yönelik alternatifler vurgulanmalı ve intihar hiçbir zaman yüceltilmemelidir.” dediler.

Bireysel öyküler, dertler, riskler farklı olsa bile yaşanan son intiharların belki de Türkiye’de toplumsal bir eşiğin aşılmakta olduğuna dair bir ipucu olarak yorumlanabileceğini vurgulayan uzmanlara göre toplumsal çatışma ve kriz hali aslında bir tür sistem sorununa işaret ediyor. Bu anlamda TÜİK tarafından açıklanacak 2016 ve 2017 intihar verileri, bir artış olabileceği öngörüsüyle dikkatle izlenmeli.