Dünya çapında görülen virüs sebebiyle herkes teyakkuz halinde. Başta Devletimizin idarecileri salgına dönüşen bulaşıcı COVİD-19 hastalığına karşı muhtelif tedbirler aldılar. Aldıkları bu tedbirleri hayata geçirmek için her vesile ile tavsiye yolu ile uyulması gerekli kuralları hatırlatıyorlar. Ancak nasihatin dikkate alınmaması karşısında olağanüstü halin ilan edilmesi için bir kesim öğütleme gayretkeşliğine düşüyor. Halbuki bizim inancımız nasihatı esas alır. Yumuşak bir geçişi öğütler. Ama Ziya Paşa’nın “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” beytini de hatırlatmak istemeyiz. Nasihatte usul nasıl olmalı; ona bakalım. Bu husus ile alakalı bir yazıyı aktarmak istiyorum. Şöyle ki: Her işin icra ediliş şekli vardır. Buna prosedür de denilir usul ve adap da. Prosedürü takip ederek usulüne uygun yapıldığında işlerde başarılı olacağını bilen insanlar akıllı insanlardır. Akıllı insanlar sadece kendi başarılarına odaklanmazlar. Etraftaki insanların başarılı olmasını istedikleri için onlara yol gösterirler. İşte bu yol gösterme işinin bir usul dairesinde yapılmasına “nasihat” verme denilir. Muhatabın halet-i ruhiyesin münasip bir ses tonu ile ona ulaşabilecek kelimeleri itina ile seçerek yapılan nasihatler hayatta az bulunur. Öğüt vermek ve samimi olmak manalarına gelen nasihat, ayrıca balın süzülüp saflaştırılması, mumundan temizlenmesi gibi anlamlarda taşır. Yani nasihat, balın süzülüp temizlenmesi gibi, sözün de hileden ari bırakılıp saflaştırılması demektir. Nasihat, bilgi ve tecrübeyi aktarmanın, geçmişle bugün ve gelecek arasında bağlantı kurmanın en güzel araçlarından biridir. Faydalı olmak, geleceğe ait güzel düşünceleri geliştirmek, maziyi iyi bilmekle mümkün olur. Geçmiş bilinmeden geleceğe at koşturulamaz. En ön safta giden atlı olabilmek için geçmişin mirasına sahip olmak elzemdir. Akıllı insan, başkalarının tecrübelerini hayatına aktarır. Kendisinden önce tecrübe kazananların birikimleri, kendi bilgi ve tecrübelerine ilave eder. Nasihat, veren ve alan için bir derstir. Çünkü insana güzeli ve iyiyi anlatır. Nasihat verenin hem içi hem de dışı saf ve temiz olmalıdır. Böyle olursa, nasihat muhatabın zihninde ve ruhuna tesir eder ve onda derin izler bırakır. Nasihat, İslamiyet’te farz-ı ayın hükmündedir. Her Müslümanın ailesine, eşine, dostuna nasihat etmesi üzerine farzdır. Her şeyin bir adabı olduğu gibi elbette nasihatin de bir adabı vardır; •Nasihatin kabul görmesi ve tesirli olması için mutlaka ihlasla yapılmış olması gerekir. •Nasihatte amaç asla aşağılamak veya kusurları açığa çıkarmak olmamalıdır. •Gizli yapılmalı, nasihat verilecek olan kişinin yalnız olması gözetilmelidir. Bu hususlara dikkat edilirse nasihat karşı tarafa tesir eder. Elbette ki nasihat edilen kişinin içinde nasihatten ders çıkarabilecek irfan varsa. Her insan hata yapabilir, doğru yoldan sapıp yanlış yollarda iyiyi, güzeli arayabilir. İnsan bazen düştüğü hatanın farkında olmayabilir. Onu doğru yola sokmak, güzele ulaşmasını sağlamak etrafındaki insanların sorumluluğundadır. Nasihat, hataya düşenleri kurtarmak ve düşmeye meyledenlere de mani olabilmenin en tesirli ilacıdır. Eğer bu usul üzere bir yöntem izlenirse OHAL gibi karara ihtiyaç kalmayacaktır.