" Mutluluk kelebek gibidir; ne kadar çok kovalarsanız, sizden o kadar kaçar. Ama dikkatinizi başka şeylere çevirirseniz gelip yavaşça omuzunuza konar."
Yaşamak kolay değil, zorluklarla doludur. Her gün bir şeylerle meşgul olmak zorundayız. Bu koşuşturmada zaman su gibi akar gider. Sele kapılmış hissederiz çoğu kez kendimizi. Ve bir şeylerin bizden uzaklaştığını anlarız. Biz yaşlanırken hayat hiçbir şeye aldırış etmeden kendini yenileyerek diri kalmaya devam ediyor. Günlük yaşamın bu koşuşturmacası içerisinde, hepimizin tepkileri farklı farklıdır. Kimimiz zorluklar karşısında hemen teslim oluruz, kimimiz de sonuna kadar mücadele ederiz. Bu çaba bizi yorar. Biraz da mizaç ve karakter devreye girdi mi insanın sorunlar karşısındaki davranışı netleşir: Ufak şeyleri dert edinenler, kendilerinin kusursuz olduğunu zannedenler hemen teslim olur. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyenlerin hoşgörüsü daha fazla oluyor ve başkalarını suçlamadan sorumluluğunu kabul ediyor.
Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Olayların nedenlerine inerek , nesnel doğrulara ulaşmak lazımdır. Yüzeysel bakış açıları, bizi sıradanlığa ,bencilliğe götürür. Bencillik, mutluluğun ve umudun düşmanıdır. Kafamızı yapıcı düşüncelere yorarsak, üzüntü bizi meşgul edemez. Dünyadaki insanların en mutlusu; en az bencil olanıdır. Bir hastalığı yok etmeye çalışan bilim adamı , bilgisizlikle savaşan öğretmen ve büyük bir amaç uğruna kendi dar çevresinin dışında yaşayan bir kişi, derin bir mutluluğa kavuşur. Kısacası mutluluk kendiliğinden olmuyor. Bir çaba istiyor. Her şeye, "of,puf" demeden hayatı yüksek bir bilinçle algılayıp kendimizi yüce insanlık ideallerine hazır hale getirmeliyiz.