Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        Madem Türkiye’de Türkiye’yi farklı okuma biçimleri var…

        Şimdi size, merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin yeni yayınlanan (seçim öncesi hazırlanan) Türkiye 2018 Raporu’nu yer yer iki seçenekli aktaracağım.

        Elbette raporun orijinali böyle yapmıyor; bazı teşhis ve tespitlerine “Ama” koysa da. Rapor artıları eksileri ortaya koyuyor.

        Ben aralarda yapacağım; okumayı herkes için kolaylaştırmak amacıyla!

        *

        Rapor şu teşhisle başlıyor:

        “Ters şoklara rağmen, Türkiye ekonomisi son iki yılda (da) hızlı büyüdü. Bu performansta politikalar ve bölünmüş olsa da çeşitliliğe sahip dinamik bir iş dünyası etkili oldu.”

        Sonra ilk “ama” veya “ancak” geliyor: “Bununla birlikte, iç talebe ve dış tasarruflara aşırı bağlılıktan kaynaklanan cari dengesizlik, dış finansman ihtiyacını büyütüyor. Bu da riski ve dış şoklara kırılganlığı çoğaltıyor.”

        Şimdi ilk seçeneğimize gelebiliriz:

        a) Toplam yatırımlar güçlü ama aşırı biçimde borçla finanse ediliyor; bu da niteliği ve tahsisiyle ilgili soru(n)lar yaratıyor. İsteyen şöyle de okuyabilir:

        b) Niteliği ve tahsisiyle ilgili sorunlar yaratsa ve aşırı biçimde borçla finanse ediliyor ama toplam yatırımlar güçlü!

        *

        Raporun “Enflasyon hedefin üstünde ve para politikasının itibarını zedeliyor… Kamu yönetiminin kalitesi sorunları ve dikkatli 2018-20 Orta Vadeli Programı’ndan uzaklaşma, liranın keskin değer kaybı ve ekonomik politikaların geleceğinin belirsizliği var olan riske ekleniyor” cümlesinin pek “ama”sı yok.

        Tavsiyesi var: “İhtiyatlı ve şeffaf mali ve parasal politikalar bu hassasiyet ortamında güveni yükseltmek için şart.”

        *

        Bence raporun Türkiye siyasetini ve seçmen tercihlerini de kısmen açıklayan bir tespiti şöyle:

        “Tarım dışında istikrarlı biçimde yaratılan ve 2010’larda hızlanan istihdam ve iş artışı, bilhassa az gelişmiş bölgelerde refahı yükseltti. Bundan en çok az eğitimli ve daha önce faal olmayan kadınlar yararlandı.”

        Şimdi yine tercihinize göre cümle kurmaya geldi sıra:

        a)Maddi yaşam şartları hızla iyileşti ama yaşam kalitesi, iş – hayat dengesi, çevre kalitesi ve sübjektif refah o kadar hızlı iyileşmedi. Sosyal - ekonomik gruplar, kadın – erkek ve bölgeler arası eşitsizlikler sürüyor; kadınların istihdamdaki payı hala çok düşük.

        b) Sosyal - ekonomik gruplar, kadın – erkek ve bölgeler arası eşitsizlikler sürüyor. Kadınların istihdamdaki payı hala çok düşük. Yaşam kalitesi, iş – hayat dengesi, çevre kalitesi, sübjektif refah o kadar hızlı iyileşmedi ama maddi yaşam şartları hızla iyileşti!

        Bunun ardından “ama”nın açıklaması şöyle:

        “Bireylerin eğitim, vasıf ve kazanç kapasiteleri arasındaki büyük fark…

        Altyapının niteliğindeki maddi farklılıklar… Yaygın biçimde küçük parçalardan oluşan iş dünyası… Bir de nüfusun yüzde 5’ine ulaşan 4 milyona yakın mültecinin varlığı.”

        *

        Rapor, “2016 darbe girişiminden beri” uygulanan makro ekonomik politikaları “genişlemeci” buluyor. Yani “Artan hükümet harcamaları, kamu tüketimi, yatırımları ve istihdamındaki genişleme.”

        Ayrıca, “OECD üyeleri içinde, milli gelire oranı en yüksek kredi - borçlanma garantileri Türkiye’de.”

        Orta Vadeli Program bazı kemer sıkma politikaları öngörmüşken, bilhassa erken seçimlerden dolayı çok dalgalı olan mali politikalar.

        Artan enflasyon beklentisi ve liranın keskin kayıpları karşısında Merkez Bankası’nın aldığı tedbirlere dikkat çekiliyor; oradan da “Para politikasının nihai itibarı için herkesin Merkez Bankası’nın bağımsızlığına ve enflasyon hedefine sadakati” tavsiye ediliyor!

        *

        Şimdi yine seçenek sunayım:

        a)Türk firmaları yeni sektörlere ve ihracat pazarlarına başarıyla yayıldı ama nispeten düşük kalitedeki insan sermayesi ve parçalı iş dünyası yapısı daha ileri adımları engelliyor.

        b) Nispeten düşük kalitedeki insan sermayesi ve parçalı iş dünyası yapısı daha ileri adımları engelliyor ama Türk firmaları yeni sektörlere ve ihracat pazarlarına yayıldı!

        Burada yine siyaseti açıklayacak bir tespite geliyoruz:

        Düşük verimliliğe sahip küçük ve kayıt dışı işler ile büyük işletmeler arasında çok sayıda başarılı orta ölçekli şirketin varlığı!

        Bunlar az gelişmiş bölgelerin kalkınmasına ciddi katkı yaptı.

        İş hayatıyla ilgili kurallar OECD’deki benzer nitelikteki ülkelere göre daha engelleyici olup kayıt içi işletme maliyetini yükseltse de!

        Burada, kayıt içi sektörde asgari ücret, sosyal sigorta, vergi ve uluslararası “etik kurallar” düzenlemeleri, şeffaflık, eğitim, nitelikli işgücü, dijitalleşmenin hızlandırılması gibi öneriler ekleniyor.

        *

        Ekonominin temel kırılganlığı ise, “amasız, ancaksız” şu: “Türk şirketlerinin aşırı borcu.”

        Yine de seçenek olsun:

        a)Son 10 yılda üretken sermaye büyüdü ama kolay ulaşılan aşırı borçlanmayla ve bu da artık yeni yatırımları engelliyor.

        b) Yeni yatırımları engelleyecek biçimde aşırı borçlanma var ama son 10 yılda üretken sermaye büyüdü. Sonra?

        “Borç ciddi biçimde artınca birçok şirkette karlılık ve tasarruf oranı da düştü. Bilhassa araştırma geliştirmeye yönelmiş şirketler dış finansmana en çok ihtiyaç duyanlar… Onların yanında, karlı ama borç yükü ağırlaşmış orta ölçekli aile şirketlerinin kaynak sorunu da kritik.”

        Devlet desteklerinin şeffaflık sorununun vardığı yer de “Rekabeti desteklemek için yolsuzlukla mücadele” oluyor tabii!

        Aşırı genişleme, aşırı borçlanmaya karşı kadim öneri geliyor tabii: Daha sıkı mali ve parasal politikalar; kredilerin dizginlenmesi.

        Her şey elbette “insansız para” değil: Eğitim, yaşlıların ve çocukların bakımı, okul öncesi eğitim için daha fazla kaynak. Evet, o da nihayetinde “para!”

        *

        120 sayfalık raporun böyle bir özetini bitirirken, ilk tespit ile öneriyi sona sakladım:

        Kamu yönetimi ve hukuk devletine güvenin zayıflaması; iç ve uluslararası hissiyatı yıpratıyor… Ama hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadele güçlendirilirse çok iyi olur!

        Anahtar ise şu galiba:

        Maddi hayat şartlarındaki hızlı büyüme, iyileşme…

        Hayat ve hukuk kalitesindeki ciddi sorunlar!

        İnsanlar belki de bu ikisi arasından birini seçiyor!

        Diğer Yazılar