19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nâzım Hikmet’te vatan ve millet

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Geçen Cumartesi günü Nâzım’ın doğumunun 115. Yılı dolayısıyla Ulusal Kanal’da Şule Perinçek’in hazırlayıp sunduğu Elinin Hamuru programında Nâzım Hikmet’te Vatan Sevgisi üstüne tiyatro ustası Dilek Türker ve şair Hüseyin Haydar’la birlikte söyleştik. Gerek Perinçek, gerekse Türker ve Haydar verimli bir söyleşi olduğunu belirttilerse de programdan hemen sonra arayanlardan bir şair arkadaşım, “Komünist Nâzım’ı hepten vatanperver milliyetçi yaptınız?” diyerek eleştirirken bir sürü de sayıp döktü. Ona Nâzım’ın şiirlerini ve konuşmalarını, elinde yoksa bile internette bulup yeniden okumasını söyledim. “O şiirleri asıl senin defalarca okumaya ihtiyacın var!” deyip cebini kapattı.

NÂZIM ULUSALCI VE YURTSEVERDİR

Şairin çok övündüğü19 yaş coşkusuyla yazılmış gençlik şiirlerinden ve “Türk’ün malı İstanbul” gibi dizelerinden söz etmeyeceğim (YKY, Bütün Şiirleri, 2015, s. 1969). Okuru Lenin’e göndererek, millî gurur ve yurtseverlik duygusunun köklerini göstermek üzere Türk halk dehasının Sinan’daki görkemli mimari yansımalarını ya da bunun üstün bir benzeri olan Türk halk hareketinin yediveren örneği Şeyh Bedrettin’de yağmura, toprağa, ağaçlara, buğdaya tüm nesnelere Türkçenin dokunuşlarıyla düşürdüğü izleri (s. 522) bir daha okumayı da önerecek değilim. Ne de Memleketimden İnsan Manzaraları’nda (s. 961) ülkenin tüm dokularının sindiği Türkçeye ve Kuvâ-yi Milliye (s. 531) ruhuna vatansever ve millî umutlar büyüten dizeler söyleyeceğim. Yalnızca Budapeşte (1954) ve Bizim Radyo (1962) konuşmalarını anımsatacağım: “Bugünkü terör herhangi bir parti sınıf ya da zümreye karşı değil, Türk milletine karşıdır. Onu imha etmeye yöneliktir.” (1954)

“30 Ağustos yalnızca Türklerin değil insanlığın da en büyük bayramlarından biridir. 30 Ağustos’ta ilk defa biz Türkler sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı insanlığa kurtuluş yolunu gösterdik.” (1962)

Nâzım bu konuşmalarında, ulusal gurur duygusunun köklerini göstermekle kalmıyor, emperyalistlerce Türk ulusuna ve yurduna bugün de duyulan kin ve düşmanlığın kaynağını ortaya koyuyor. Nâzım son şiirlerinden Severmişim Meğer’de (1962, s. 1800), “kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi” dizesinde, yurdun her nesnesine işleyen ulusalcılığı ve yurtseverliği ömrünce vurguladığını bir daha gösteriyor.

ÇAĞDAŞ ÜLKELER TOPLULUĞU’

Aydınlanma değerlerinin bu ülkeye girmesini asla istemeyen Batı’yla savaşarak bu değerleri içselleştirmek yerine Batı’nın çıkarlarına uygun tutum ve tavırlarla onun sömürgeciliğini ve emperyalizmi gizleyen kimi sözüm ona özgürlükçü aydınların tersine, Nâzım Hikmet, Batı’nın o gün de Balkanları, Kafkasları ve Ortadoğu’yu kan denizine çevirme derdinde olduğunun bilincindeydi. Dört bir yanı masmavi denizle çevrili Ortadoğu’yu “demokrasi ve özgürlük getirerek” kan denizine çeviren Batılı “çağdaş ülkeler topluluğu”, yani emperyalistler karşısında handiyse diyeceğiz ki, gayrı bize çağdışılık yaraşır...

Cumartesi günü program sonrasında, Sanatçılar Girişimi’nin öbür sanat ve düşünce kuruluşlarıyla birlikte yayımladığı “Başkanlığa Hayır” bildirisini görünce yüzlerde memnuniyet ışıltısı belirdi. Özellikle, “Türkiye Cumhuriyeti yıkılmak üzeredir”, “teslimiyetçilik, vatan değerlerine karşı kabul edilmesi akla bile gelemeyecek bir suçtur”, “Hayır! haykırışlarımızı ulusal bir koroya, ortak bir haykırışa, bir büyük Türkiye sesine, demokratik bir tavra dönüştürelim!” gibi vurgular, büyük yurtsever buluşmanın işareti olarak umut veriyor.

MUSTAFA ÖNEŞ’İ YİTİRDİK

Edebiyat dünyasına 50 yıl önce Nâzım Hikmet için yazdığı eleştiri yazısıyla katılan dostumuz Mustafa Öneş’i, CSKSD olarak hazırladığımız 50. Yıl programının hazırlık aşamasında yitirdik. Ne yazık ki kendisi göremeyecek... Nur içinde yatsın!