Özer AKDEMİR

İzmir

Bozkırın ortasında, yeraltından saatte 126 bin litre suyu çekerek, açık havada siyanürle altın işletmeciliği yapan Koza Altın şirketi bölgeye yayılmaya başladı. Nevşehir in Avanos ilçesine bağlı Kalaba sınırları içinde Buğday tarlaları ortasında, un fabrikalarına komşu siyanürlü altın madeninin tıpkı Bergama’daki gibi Himmetdede tesislerini bir siyanür üssüne çevirerek yakın çevresine yeni altın madenleri açması söz konusu.

4 GÜNDE ‘ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR’ RAPORU
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün web sitesindeki duyuru da Koza Altın Şirketinin Nevşehir ili Avanos ilçesi yakınlarında yeni altın madenleri için ÇED süreci başlattığı bilgisi yer aldı. Bu duyurudan 4 gün sonra ÇED Genel Müdürlüğünün web sitesindeki başka bir duyuruda ise Akarca beldesindeki altın madeni için “ÇED gerekli değildir” kararı verildiği belirtildi.

ALTIN MADENİ KABUSU OLDU
Himmetdede altın madenine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Akarca Beldesi ve Karacauşağı köyü yakınlarındaki maden sahaları nedeniyle yöre köylüleri tedirgin. 
Himmetdede altın madeninden tel örgülerle ayrılan arazi üzerinde un fabrikası bulunan Mustafa Erdem bu endişeyi en fazla  yaşayanlardan birisi. Üstelik Erdem Koza’nın yeni altın madeni açmak istediği Karacauşağı köyünden. Erdem, fabrikasının yanında harıl harıl çalışan altın madeninin şimdi de köyünde altın ocağı açma girişiminin şaşkınlığını yaşıyor. Madene karşı dava açan Erdem, fabrikasına komşu altın madeni nedeniyle müşterilerini kaybetmeye başladığını, madenin zararlarının şimdiden görülmeye başlandığını söylüyor.

‘YAŞAM ZİNCİRİ KIRILIR’
Öte yandan ülkenin birçok yerinde ve Nevşehir yöresinde yaptığı tıbbi jeoloji araştırmaları ile tanınan ve  bu konuda birçok kitap yazan Dr. Eşref Atabey, Himmetdede ovasından altın madeni için bu kadar suyun çekilmesinin canlıların yaşam zincirinin kırılmasına neden olacağı uyarısında bulundu. Bilimsel veriler, çevre koşulları gözetilmeyerek ve  o çevrede yaşayanlar hiçe sayılarak, birilerinin bir yerden gelip, köylülerin bin yıldır sahibi oldukları yerlere bir kararla el koyduklarını belirten Atabey, “Bahse konu altın işletmesinde kullanılan suyun zamanla havadaki toprağın nemini kaybedeceği, ekinlerin eskisi gibi olamayacağı, sebze meyvelerin yetişmeyeceği, madenden kaynaklanan  hava ve yer altı suyunu kirletici unsurlar olabileceği tam hesaplanmış mıdır? Paranın esiri olan için, çevredeki endemik  canlıların ne önemi olabilir ki, yol kıyısındaki lokanta, un değirmeni nedir ki” diye tepki gösterdi. Kuralsız madenciliğin yarattığı zararın faturasının maden bölgesinde yaşayan köylülere çıktığını vurgulayan Atabey, “Yer altı suları kurur. Dereleri kurur, ekinleri kurur, oraları terk etmek zorunda kalırlar. Oradaki doğayı yok ederek taşı satanlar ise etrafı yüksek duvarlarla çevrili, dikenli, helezonlu telli, elektrik verilmiş tel örgüler içindeki malikanelerinde keyif çatarlar, öğle yemekleri için Paris’e giderler” diye konuştu.

ÇİÇEKLER ARTIK AÇMAYACAK
Atabey, Himmetdede ovasından saatte 126 bin metreküp suyun çekilmesinin nasıl bir felakete yol açacağını da şu sözleriyle anlattı: “ O havzadaki tarım için su azalacak, Sulamada sıkıntı çekilecek. Yakın dereleri besleyen kaynaklar kuruyacak. Toprağın nemi gidecek. Çiçekler artık açmayacak. Böcekler, arılar olmayacak. Arılar olmayınca çiçekler, döllenmeyecek. Çiçekler döllenmeyince meyve sebze olmayacak vs. canlıların yaşam zinciri kırılacak.” Atabey, şirketin kapasite artırımı raporunda verdiği yer altı sularındaki arsenik oranlarını da değerlendirerek bu değerlerin Dünya Sağlık Örgütünün arsenik sınırı olan 10 mikrogramın üzerinde olduğunu belirtti. Atabey, “Hububat tarımı yapılan alanın içinde bu işletmenin ne tür çevre ve sağlık tedbirleri alabileceği kuşkulu” yorumunu yaptı.

Kaynak: www.evrensel.net