DÜNDAR TAŞER VE TÜRKİYE TASAVVURU
Tarihimizde siyaset önemli bir yer tutmaktadır.  Bu çerçeveden olmak üzere Cumhuriyet döneminde birçok parti kuruldu ve kapandı. Gene birçok siyasi parti, kurma aşamasında iken vazgeçilmiştir. Henüz kurulmadan kapanan siyasi çalışmalardan biri de, arkasında ciddi bir fikir ordusunun bulunduğu, Dündar Taşer liderliğindeki siyasi çalışmadır. Sizlere bu çalışmanın lideri Dündar Taşer hakkında kısa bilgiyle beraber bir de hatıra nakletmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde dostlarla Kızılay’da bulunan KURTUBA’da muhabbet ederken mesele Sezai Karakoç’a dolayısıyla  ‘Diriliş Partisi’ne geldi. Niye ve nasıl kuruldu? Sorusuna Sezai Bey hakkında çok ciddi malumat sahibi olan dostum, şair ve yazar Şaban Abak Bey, hayli bilgi verdikten sonra, verdiği asıl önemli bilgi Dündar Taşer hakkındaydı...
İstanbul Sultanahmet’te bulunan tarihi Marmara kıraathanesi bilgi ve birikim sahibi mütefekkirlerin buluştuğu mekânlardan biridir. Aynı zamanda gelen kişilere göre de masalar oluşturulmuştur. Onlardan biri de Sezai Karakoç’un masasıdır. Onun masasının başlıca konukları ise; Mehmet Genç, Ziya Nur Aksun, Mehmet Niyazi, Osman Turan, Erol Güngör ve daha birçok mütefekkir. Orada ülke meseleleri hakkında, fikir teatisinde bulunur, ilim irfan hakkında konuşmalar yapılırmış. Bu çerçeveden olmak üzere, Menderes’in idamından sonra sağ siyasetin başına Demirel’in gelmesi/getirilmesi bu düşünürlerde rahatsızlık meydana getirmiş. Onun istenilen manada sağ seçmeni temsil edemeyeceği düşünülerek, yeni bir isim arayışına girişmişler. Gerekli tartışmaların ardından henüz yeni emekli olmuş, duyarlı/liyakatli vatan aşığı Binbaşı Dündar Taşer üzerinde karar verirler...  
Binbaşı Dündar Taşer, 60 ihtilalinde -kendinin deyimiyle istemeyerek yer almış. ‘Milli Birlik Komitesi’nde bulunmuş- Daha sonra 14’lüler olarak yurt dışına gönderilmiş. Muhtelif ülkelerde yaptığı hizmetlerden sonra ülkesine geri dönmüştür. 14 Haziran 1972 tarihinde müessif bir kaza sonucu hayatını kaybetmiştir…
HATIRA
Daha iyi tanınabilmesi için, Ziya Nur Aksun’un, Ötüken Yayınlarından çıkan “Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si Osmanlı Devlet Anlayışı”  adlı eseri okunması gerekir. Orada; tarihi, siyasi ve sosyal olaylar hakkındaki görüşlerinin yanı sıra, birçok fikri meseleler hakkında mütalaalarda bulunmuş. Ayrıca birçok hatıraya da yer verilmiş. Onlardan biri de memleketi Gaziantep’teki şu Hatıra:   
“…Benim bir komutanım vardı. Çok iyi ve sevimli bir albaydı. Bir gün, Türkmen çadırlarına onu da davet etmişler. Anadolu’nun cömertliği malum. Hemen bir koyun kesip pişirmişler ve büyük bir tepsi pilavın üzerinde baş ve kuyruk olduğu halde, huzuruna getirmişler. Türkmen âdetinde büyük ve hatırlı misafire baş ve kuyruk ikram edilir ve bu, baştan ayağa kadar bütün varlığımla hizmetinize hazırım demektir. Tarihimizde de yazılı olan bir ananedir bu. Bizim albay, yetişme tarzı ve aldığı terbiye gereği, medeniyet havarisi. Hemen tepki gösterir;
-        Bu nedir? Böyle şey olur mu? Bana tabak getirin, bu yağlı kuyruğu da kaldırın, etten bir parça koyup getirin, demiş.
-        Bizim Türkmenler kızmışlarsa da bir şey dememişler ve söyleneni yapmışlar. Albay tabaktaki yemeği yedikten sonra:
-        Yemek böyle yenir. Niçin tabak kullanmıyorsunuz? Hep bir arada yemek doğru değildir, diye mikroptan filan söz etmiş. Aşiret reisi
-        Efendi, biz seni tanımayız. Dündar Bey bizdendir, ona hürmet ederiz. Sen de onun kumandanısın diye ikramda bulunduk. Biz yemeği beraber yeriz. Köpeklere ise ayrı kaplarda yemek veririz…  
 ‘…Tabii, milli ölçüsünü kaybetmiş bizim aydın, bunu anlamıyor. Halka karşı, medeniyet havariliği taslayıp duruyor.’
Ahalinin ise değişmez ve şaşmaz, doğru ölçüleri vardır. Yaşananlardan hareketle onlarda kendilerini küçümseyen, tepeden bakan aydınla ince ince alay ediyor. Önemli olan, millette ve milletle yaşayan büyüklükleri kabul etmek, bunların yüksekliğine şuurlu bir şekilde akıl erdirmek.
Türkiye, halkıyla aydını arasındaki zıtlığı gidermezse durumu iyi olmaz. Hatta ne siyasi, ne de ekonomik atılım yapılamaz.
Başkasından değil, kendi kültür ve inancımızdan aldığımız güçle bizler çok şeyler yapabiliriz. Yeter ki birbirimize güvenelim. Birbirimizi sevelim.
Ahmet BELADA