23 Mayıs 2017 00:52

Neoliberal ütopya ve kabuslar

Neoliberal ütopya ve kabuslar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tanınmış Kurgu Bilim Yazarı Ursula K. Le Guin, 1973’te bir antolojisinde Omelas’taki hayatı anlatan “Omelas’ı Bırakıp Gidenler” kısa hikayesini yayımlamıştı. 

Burada kitabı tanıtmaya kalkmayacağım, zaten yapamam da; çünkü kitabı okumadım bile. Ancak Filozof Elizabeth Povinelli’nin ‘Terkedilmişliğin Ekonomisi’ kitabına girişte Le Guin’in kısa hikayesinin özetini verdiği Yüklük Çocukları adlı giriş yazısını okudum. 

Omelas şehrinde bir çocuk, yüklük kadar küçük ve karanlık bir odada yaşamaktadır. Vücudu yaralarla kaplı, çevresi pislik ve börtü böcekle doludur. Omelas’da yaşayan herkes bunu bilmekte ama hiç rahatsız olmamaktadır. İşlerine gidip gelir, eğlencelerine devam ederler. Kendilerine bile itiraf etmekten kaçınsalar da küçük kızın çektiklerini bilmektedirler. Povinelli’nin anlatımında Omelas halkının yaşamlarından hoşnut olmasının nedeni aslında bu kızın durumu olduğuna dikkat çekilir. Kızın pislik, yoksulluk ve acılar içinde yaşamı gözler önündedir, bazı duyarlı olanlar bu acıya dayanamayıp birkaç damla gözyaşı dökse de kısa sürede kendi yaşamlarına, Omelas’ta bunun normal olduğu gerçeğine dönmekte ve gözyaşlarını kurutmaktadır. Yine de bu acılı duruma sessiz kalmaya dayanamayanlar Omelas’ı terk ederler. 

Povinelli, Le Guin’in hikayesini günümüzdeki neoliberalizm ya da kendi deyimiyle ‘geç kapitalizm’i anlatmak için kullanmış. Tamamen kontrol dışına çıkan sermaye akımı ‘projesiyle’ kamu hizmetlerinin meta haline getirildiği, kâr için özelleştirildiğini vurguluyor. Örneğin devlet destekli özel okullar nedeniyle kamu okulları ihmal ediliyor ve bile bile itibarlarını yitirmeleri sağlanıyor. Kısacası neoliberalizm pazarın çıkarlarını tüm diğer toplumsal değerlerin önüne çıkarıyor.

Şimdilerde yüklükte dövülen, işkence edilen çocuğu, çocukları düşündüğümüzde aklımıza ne geliyor? Bill Clinton’un idamların yaygınlaştırılması ile başlayıp kitlesel tutuklamaların yaygınlaştırılmasıyla sona eren başkanlık dönemi, 18 yaşın altındaki genç ve çocuklara felsefi ve hukuki saldırıların pekiştirildiği bir dönem oldu. Hillary Clinton, neoliberal bir kavramla ‘süper vahşi hayvanlar’ dediği bu ergenlerin yola getirilmesinden söz etmekteydi. (kendi sözleri)

Bu bağlamda değinilmesi gereken bir konu da dünyada 18 yaşın altında tutukluların en fazla olduğu Pensilvanya eyaletinde son başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’un aldığı oy oranının düşük olması. Her ne kadar siyahlar Hillary Clinton’a, Obama’ya verdiklerinden daha az oy verdilerse de belirleyici olan cezaevi ve adliye çalışanlarının Trump’a oy vermeleri oldu. Halbuki, onlara işyerlerini, ceza yasalarını sertleştirerek ve 1994 yılında Pensilvanya’ya milyarlar verip cezaevi açılmasına olanak sunarak Bill Clinton sağlamıştı. 

Böylece, yeni zengin neoliberal sınıf şampanyasını içip hayatın tadını çıkarırken ergen yaştaki çocuk ve gençlerin yüklük büyüklüğündeki odalara hapsedildiği, dövülüp işkence edildiği koşullar yaratıldı. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa