"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nene Hatun ve taklitleri

M. Latif SALİHOĞLU
22 Mayıs 2018, Salı
Yakın tarihimizin efsanevî kadın kahramanı olan Nene Hatun, 22 Mayıs 1955’te Hakk’ın rahmetine kavuştu. Vefat ettiğinde, 98 yaşındaydı.

Onun hayat mâcerasını biraz sonra takdim etmeye çalışalım. Bilvesile, Nene Hatun taklitçilerine dair bir-iki hatırlatmada bulunalım.

Biliyorsunuz, son zamanlarda “Nene Hatun”a benzetilmek istenen bazı kadınlardan söz ediliyor. Biri 15 Temmuz akşamı darbecilere karşı bir şahlanmış, bir şahlanmış ve kendini tutamayıp Taksim Meydanı’na kadar kocasına ait kamyonu sürüp getirmiş... Tabiî, bu haber uydurma çıktı ve haberin kahramanı da Nene Hatun taklitçisi olmaktan öteye gidemedi.

Nene Hatun’a benzetilmek istenen bir başka kadın da İngiltere’de ortaya çıktı. İsrail’in kuruluş yıldönümünde bu ülkeye giden TC Cumhurbaşkanına tezahürat için bayrak sallarken, bir haddini bilmez aşağılık kişi, bayrağı elinden almaya yeltendi. Kadın, bayrağı vermeyerek cidden bir dirayet gösterdi. 

Ne var ki, kadının kendisi değil de, onun bu tavrının Nene Hatun’a benzetenler samimi değildir. Şayet, aynı kadın veya bir başkası, aynı bayrağı, aynı yerde Cumhurbaşkanını protesto için sallamış olsaydı, ona söylenmeyecek söz kalmazdı... Demek, onu Nene Hatun’a benzetenlerin önceliği bayrak değil, Erdoğan’ın şahsına olan yaklaşımlarıdır.

Her ne ise, şimdi biz dönelim gerçek Nene Hatun’u yaptığı gerçek kahramanlığa...

 * * *

Doğrusu, bir kadının eline silâh alarak cepheye koşması, âdetten bir durum değildir. Gelenek dışıdır ve nâdirattandır.

Kezâ, bir kadının elinde silâhla düşmana karşı çatışma cesaretini sergilemesi, kadınlık özelliklerinden değildir. Kadınlar için bu hâl de gelenek dışıdır ve ender hadiseler arasında yer alır ki, buna da "ızdırar hâli" denir. İşte ızdırara, zarurete, mecburiyete dayanan bu nâdir hadiselerden biri, 1877-78'deki Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) esnasında Erzurum civarında yaşandı. Hadisenin kahramanı ise, o yıllarda henüz yirmi yaşında bir gelin olan meşhûr Nene Hatun'dur.

Nene Hatun'un kocası gibi kardeşi de cephede Ruslarla ve onların yerli işbirlikçileri olan Ermeni çetecileriyle harbediyordu.

Ermenilerin ihanetli cinayeti yüzünden, Erzurum yakınlarındaki Aziziye Tabyası (1877, 8/9 Kasım gecesi) Rus kuvvetlerinin eline geçmişti. Bu haberin merkeze ulaşmasıyla birlikte, durumun vehameti sabah ezanı vaktinde minalerden Erzurum halkına ilân ediliyordu: "Aziziye Tabyası, Moskof'un eline geçti." 

Bu haber, Erzurum halkını heyecana, şecaate getirdi. Silâhı olanlar, tam tekmil silâhlarını kuşandılar. Ateşli silâhı olmayanlar ise, eline ne geçtiyse, kazma, kürek, balta, tırpan, taş, sopa... ile Tabya'ya doğru harekete geçtiler. Aziziye Tabyası'na doğru giden kalabalığın arasında Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan, bir gün evvel cepheden ağır yaralı olarak Erzurum'a gelmiş ve kollarında son nefesini vermişti.

Gencecik bir gelin olan Nene Hatun, üç aylık bebeğini emzirdikten sonra onu "Allah'a havale" ederek, bir elinde satır, bir elinde ağabeyi Hasan'ın silâhıyla Moskof'un karşısına dikilmişti. Kendi ifadesi şöyledir: "Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da bebeğimi emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında vefât etti. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni rahat bırakmayacağım' diye söz verdim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye doğru akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silâh vardı; bizde de imân. İleri atıldım. Dadaşların arasına karıştım. Vargücüyle çatışık."

Erzurumlular, ağır kayıp vermesine rağmen çekinmediler, kahramanca direndiler. Etraf kan-revân içinde kalmasına rağmen, Dadaşlar Tabya'nın içine girdi. Göğüs göğüse mücadeleye başladılar. Saatlerce devam eden çatışmalar neticesinde, bin kadar Müslümanın şehit düşmesine mukabil, Ruslar iki binden fazla kayıp vererek perişan oldular. Aziziye Tabyası ile birlikte, Erzurum da kurtulmuş oldu. Nene Hatun ise, bir şefkat kahramanı olarak hizmete devam etti. Kendi yarasını unutup, bir hemşire sıfatıyla yaralı askerlerin imdadına koştu.

1955’te "yılın annesi" de seçilen Nene Hatun'u kahramanlığı, sadece Erzurum'da değil, dilden dile doşarak bütün ülkede destanlaştı.

***

@salihoglulatif:

Her sahtekârın bir “dürüstlük” kisvesi;

Her münâfığın bir “dindarlık” maskesi;

Her alçağın bir “milliyetçilik” kamuflesi vardır.

Okunma Sayısı: 5016
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    22.5.2018 11:20:45

    Allah ebeden razı olsun.Beşer nisyan ile maluldür darb-ı meselince bazı hadiseler ve kahramanlar zihin tozlaşmasında kalabiliyor.Sizler hem kahramanları rahmetle yad etmemize hem gerçeklerinin ne yaptığını ve sahtelerinin ise nasıl istismar ettiğini ve edildiklerini nazarlara veriyorsunuz. Nihayet olarak son sözü söylerken beyit olarak bugünkü düştüğünüz notu ÇERÇEVELETMEK şart.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı