havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Neler oluyor biliyoruz…

Her gün bir önceki günkü yazıma atıfta bulunarak yazı yazmak beni rahatsız etmeye başladı. Bir başka olumsuzluğu, sıkıntıyı, haksızlığı, hak ihalelerini, katliamları, yazıyor olmak doğal olarak hiç de hoş değil. Ancak ülkemizin bu hale getirilmesi siyasi iradenin politikaların sonucu olduğu için, ne yazık ki kaçınılmaz sonuçlar olarak kabul edilmesi gerektiği de ayrı bir gerçek. Şimdi demokrasi adına, özgürlükler adına ,barış adına , emek adına gericiliğin faşizmin saldırılarına karşı demokrasi ve emek güçlerinin tüm bu olumsuzluklara karşı alacağı tavır ve mücadele ile yaratacağı kazanımlara odaklanmak zamanı.

1293

  “Hoş geldin dikta” başlığı ile yazdığım son yazıma;’Hükümetin kurulduğu ilk günde Rus uçağı düşürülerek ülkemiz ciddi bir risk altına sokuldu.

İkinci günde gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül, Mit tırları hakkında yapmış olduğu haber nedeniyle tutuklandı. Dün bir, bugün iki; sonumuz  hayırlı olsun!...’ şeklinde bir başlangıç yapmıştım.

Cumartesi günü Diyarbakırdan’ Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi haberi ile güne başladık.

Tahir Elçi Diyarbakır’da tarihi değerlere sahip çıkmak adına yapmış olduğu bir basın açıklamasında kirli bir tertibin kurbanı oldu.

Dört ayaklı minarenin, sokağa çıkma yasağı döneminde barışın insanlığın düşmanı kurşunların aynı zamanda her türlü değere de düşman olması nedeniyle dört ayaklı  minarenin ayaklarına kurşunların verdiği zararı gündeme taşımak üzere yapılan basın açıklaması sırasında katledildi.

Tahir Elçi’nin son sözleri;” silah çatışma operasyon istemiyoruz savaşlar çatışmalar operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz” şeklinde olmuştu.

Tahir Elçi  Kürt sorunun barışçı çözümünden yana, insan hakları savunucusu, faili meçhul cinayetlerin avukatlığını  üstlenmiş bir barış ve özgürlük taraftarıydı.

Tahir elçi’nin katledilmesi işte bunun içindir, katiller bellidir, biliyoruz.

Barış düşmanları, insan hakları düşmanları, demokrasi düşmanlarıdır onu katledenler ve arkasındaki güçler.

Şimdi hükümet bu tertibin faillerini acilen ortaya çıkarmalıdır.

 

Tahir Elçi’yi sonsuzluğu uğurlarken onun cenazesine katılmak isteyenlerin bir şekilde engellendiği haberlerini okuduk.

Yine katledildiği gün çeşitli kentlerde yapılan protestolara güvenlik güçlerinin müdahaleleri oldu.

Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını protesto edenlere karşıda aynı uygulamalar yapıldı.

Bu sindirme çabası içersinde olanlar fena halde yanılıyorlar.

Demokrasi ve özgürlüklerden korkmayın, demokrasi ve özgürlükler güzellikleri yeşertir..

Nerede baskı ve hak ihlali varsa; orada kargaşa kaos ve yaşamın her alanında işleyişin sekteye uğrayacağı gelişmeler yaşanacaktır.

Çatışma şiddet işte bu halin bir sonucudur.

Özgürlükleri, barışı, demokrasiyi savunmak bir insanlık görevidir.

İşte bunun için bir kez daha yazıyorum her gün yazacağım; Can Dündar, Erdem Gül ve tutuklu tüm gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır.

Özgür basın yoksa toplumlar özgür olamazlar.