Neler neler yedik!
Ne zaman devlet kurumları gıda denetimine çıksa, “gıda teröristleri”nin envaı çeşit hilelerini öğreniyoruz…
At, eşek, hatta domuz katkılı sucuğu dana sucuğu diye yedirmişler.
Bunu duyunca insan kusacak gibi oluyor, ama şu “millete domuz yedirme” işinin kökleri derin…
1942 yılında Ziraat Okullarında okutulan “Hususi Zootekni” isimli ders kitabında öğrenciye domuz yetiştiriciliği öğretiliyordu (şimdi bile televizyonlarda yayınlanan bazı çizgi filmlerde domuz şirin gösterilerek, çocuklara domuz sevgisi empoze ediliyor)...
Dahası da var…
Bir gün Millî Şef İsmet İnönü, Köy Enstitüleri’nin babası sayılan İsmail Hakkı Tonguç’a millete domuz yedirmekten söz açmış:
“Tonguç, bir konuda senden fikir almak istiyorum; halka, köylüye protein kazandırmak için ne yapabiliriz? Çok üreyen domuz yedirmemiz mümkün olur mu?”
Tonguç düşünmüş taşınmış, sonunda bunun için zamana ihtiyaç olduğunu söylemiş:
“Zaman lâzım Paşam, beklemek lâzım.” (Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyet, 21 Ekim 1986)…
Ne zamana kadar beklemek peki?..
Milletin yüreğinden dini hassasiyeti, beyninden “helâl-haram” kavramını kazıyıncaya kadar mı?..
Vaktiyle CHP’li bir bakan, “Milletin kafasındaki din duygusunu kazımak için bize otuz sene lâzım” demişti.
Çok şükür gerçekleşmedi. Bu millete resmen domuz eti yediremediler (hile-hurda yediriyorlar). Domuz yediremediler, ama uygulanan politikalar ve yayınlarla bazı hassasiyetlerimizi törpülemeyi başardılar. Domuz eti hassasiyetimiz “kul hakkı” konusunda duyarsızlığa dönüşüyor.
Çatır-çutur kul hakkı, yetim hakkı yiyoruz!