Şey oldu, yani şöyle oldu, CB’yi de listeye alan yeni yaptırım tasarısı ertelendi mesela. Üstelik Trump yaptırımları kaldırsa bile, Kongre’nin Türkiye’ye yeni yaptırımlar uygulaması ihtimali var. Saray diyor ki güvenli bölge 32 km derinliğinde 444 km uzunluğunda bir bölgedir. Ama mutabakatta böyle bir şey yok. 12 gözlem noktası da yok metinde. Amerika diyor ki güvenli bölge Türkiye’nin şu an bulunduğu bölgedir. Peki, Türkiye kalıcı olarak çekildikten sonra bu 30 x 120 km bölgenin kontrolü kimde olacak? Cevabı yok. Asıl pazarlık belli ki ateşkesin son günü olan yarın Soçi’de Putin ile Erdoğan arasında yaşanacak.

Ne oldu şimdi?

Ne olduğunu Trump söyledi işte: “ABD, petrolü sağlama aldı.” Çünkü bugüne dek daha güneydeki petrol ve doğal gaz sahalarının kontrolü Suriye Demokratik Güçleri (SDG) elindeydi ve hâlâ öyle. ABD askerleri bu bölgelere kaydırıldı. BBC’ye göre bir Türk güvenlik yetkilisi de, ABD’nin orada YPG ile işbirliğine devam edeceğini söylemiş. Yani SDG/YPG müttefik çoğaltmış oldu, böylelikle hem ABD’nin hem Rusya/Suriye’nin himayesinde… (Türkiye de hem ABD hem Rusya müttefiki değil mi?!) Ve 30 km ötede olsa bile SDG/YPG yine sınır komşusu. SDG ise “Toprak bütünlüğü için sınırları Suriye Ordusu korumalı” deyip duruyor. Bu arada Trump’ın mektubunda sözü geçen Mazlum Kobane de ABD'ye davet edilmiş.

Ne oldu şimdi?

Bakın SDG de Saray’daki görüşmelere telefonla katılmış. Kaldı ki Trump bu mutabakattan dolayı hem Türkiye’yi, hem de SDG’yi kutladı. Ve SDG, Trump yönetiminin şiddeti durdurma çabalarını takdir ederken, Erdoğan da Trump’a teşekkür etmedi mi? Etti.

Ne oldu şimdi?

14 Ekim günü Rusya Genelkurmay Başkanı ile ABD Savunma Bakanı telefonla görüşmüş ve ABD’nin Suriye'den askerlerini çekme kararıyla ilgili ‘ortak çıkarlar’ ele alınmış. Newsweek’e yapılan açıklamada, bu aslında bir ‘devir-teslim’ denilmiş. Yarın Soçi’de Putin bu bölgenin kalıcı olmamasını isteyecekmiş, ama istek Trump’ınki gibi kanırtarak olmaz elbette, daha ‘yumuşak’ olur. Başka ne denileceğini ise Putin’in Suriye Özel Temsilcisi şimdiden söyledi: “Türkiye-Suriye sınırının güvenliğinin, tüm sınıra konuşlandırılacak Suriye ordusu askerleri tarafından sağlanması gerekir.”

Ne yapsın, Abdülkadir Selvi bile vaziyeti kabul etti: “ABD’nin kuzey Suriye’den çekilmesiyle yeni bir denge oluştu. Rusya ve rejim nüfuz alanını genişletti. ‘ABD ile Rusya arasında gizli bir anlaşma var’ tezi bir kez daha geçerlilik kazandı. ABD’nin boşalttığı Menbiç’e Rusya yerleşti.”

Trump ve twitleri bir yana ne oldu şimdi? ABD emperyalizmi Ortadoğu’yu kilitleyip çözümsüzlükten medet ummak ve asıl rakibi Çin ile uğraşmak niyetinde. Anahtar Putin’de olabilir ama ABD’nin Suriye’den tümüyle çekileceği ve denklem dışı kalacağı gibi bir durum da yok.

En hafif ifadeyle, azil cenderesine sıkışmış patavatsız Trump, ABD niyetlerini diplomatik veya dolaylı dille değil camışın göle bıraktığı gibi pattadanak söylüyor, hepsi bu… Böylece yıllardır dediklerimizin bir kısmını bir de onun ağzından duymuş oluyoruz! Sadece Türkiye’ye değil Kürtlere de ayar çekti. “Kürtlerle birlikte savaştık ama onlar da çok yüksek miktarda para ve ekipman aldılar. PKK IŞİD’den tehlikeli.”

Ne oldu şimdi?

Alavere dalavere yine yüz binlerce masum insan evinden barkından edildi, evlerine ateş düştü. 2 milyon mülteciyi “İskân edeceğim” vaadi havada kaldı. Beslediği 110 bin cihatçı milisten oluşan ÖSO elinde kaldı. Dombra yetmeyince “gün doğdu hep uyandık” diye devrimci marş söylemek zorunda kaldılar. O bile işe yaramadı.

Ama hakikaten ne oldu şimdi?

Daha ne olsun! Eh, hiç olmazsa Doğan’ın (Tılıç) cumartesi günü yazdığı şeyi yapalım: “Hadi, şimdi biz de biraz ateşkes yapıp, kim kazandı analizlerine ara verelim, ölmenin ve öldürmenin durabilme ihtimalini sevelim!”