Zihni AĞIRMAN


NANKÖRLÜK VE VEFASIZLIK


28 Şubat ve öncesi Türkiye´sini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.

Ancak seçme hakkı verilen 18 yaş gençliği bilmez

Hatta 25 yaş altı dahi bilmez desek yerinde olur.

Son seçimde oy kullanan gençlerin tamamı Türkiye´nin nereden nereye, nasıl ve ne şekilde geldiğini bilemez.

Post Model darbe girişiminin

Sincan´da balans ayarlarının

Ekonomide tamamen çöküşmüşünün

Siyasette tamamen tıkanmışlığın

Bankaların boşaltıldığını bilemez.

Devalüasyonlarla Türk lirasının yerlerde süründürüldüğünü, dövizin bir gecede zirve yapmasını, 1 lira borcu olanın sabah 10 lira borçla uyandığını bilemez.

Yazar kasanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanına fırlatılmışlığı hatırlayamaz.

Başımıza çuvalın geçirilmişliğini ve nefes alamaz durumda olan bir ülke olduğumuzu bilemez.

Terörlü mücadele ile başımızın dertte olduğunu,

Suikastların yaşandığını

Bir Yüzbaşının bu ülkenin başbakanına omuz attığını bilemez.

Ne saygı, ne sevgi

Ne vatan sevgisi ne insan sevgisi

Herkesin birbirine şüpheyle baktığı, güven duymadığı, endişeli gözlerle birbirini izlediği güvensiz bir ortamda yaşayan bir Türkiye idik.

Ülkenin içinde bulunduğu böyle bir kaos ortamında Türk Siyaset sahnesine giren dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan´lı Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye´yi o günkü durumdan bugünkü duruma getirdi.

Nelerin değiştiğini hepimiz görüyoruz,

Hangi hizmetlerin yapıldığı yazmaya kalkışsak işin içinden çıkamayız, sayfalar yetmez.

Türkiye bir Turgut Özal, bir de Recep Tayyip Erdoğan döneminde çağ atlamıştır.

Türkiye her alanda yeni reformlar ve yatırımlarla yüzyılın en gelişen ülkesi oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2001 yılında AK Parti´yi kurarken birlikte yola çıktığı arkadaşlarının bir bölümü bugün ne yazık ki nankörlüğün ve vefasızlığın en belirgin özelliğini göstererek onunla birlikte çıktığı yoldan saptılar.

Otobandan ilerlerken patika yola saptılar.

Bu ülkede Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kardeşim dediği Abdullah Gül gibi bir ismin ayrı saflarda yer alması gerçekten şaşırtıcı bir durumdur.

Bu ülkede Dış İşleri bakanlığı ve Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu´nun sınıftan kaçması ve Gelecek Partisi´yle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´a rakip olmaya kalkışması nankörlüğün alasıdır.

Bu ülkede Avrupa Birliği´nden sorumlu Devlet Bakanlığı yapan Ali Babacan´ın kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi DEVA da çare olamayacak.

Dikkat ettiniz sanırım

AK Parti´den ayrılıp parti kuranlar Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği gibi sorumluluk alan isimler.

Yani Avrupa ve Dış İlişkilerle ilişkili kişiler.    

32 yaşında kendisine Rize İl Başkanlığı ve 3 dönem milletvekilliği nasip olan Hasan Karal´ın Ali Babacan´ın partisinde yer almasına şaşırdım. Cumhurbaşkanının yanından ayrılacak en son isim olmalıydı.

AK Parti´den milletvekili aday adayı olup da listeye giremeyen Prof. Dr. İhsan Günaydın´ı, Mehmet Atalay´ı anlarım. Orada yer bulamadılar haklılar.

Merak ediyorum yeni kurulan partilerin kurucular kurulunda bulunanlara ömür boyu milletvekilliği veya bakanlık vaadinde mi bulunulmuş.

AK Parti´de siyaset yaptıkları dönemde hayatlarında göremeyecekleri makamları görüp sonra ayrı parti kurup yollarını ayırması ve özellikle birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde yapması zoruma gidiyor.

Nankörlüktür

Vefasızlıktır

Doyumsuzluktur

Türkiye´nin komşularıyla sorunlar yaşarken, terörlü mücadele ederken, şehitler verirken, birlik ve beraberliğe ihtiyacın en çok duyulduğu bir dönemde ayrışmanın ve bölünmenin yaşanması bir plandır.

Bir ülke böl, parçala yönet yöntemiyle zayıflatılır

İşte Avrupa ve dünyanın amacı budur.

Ve maalesef bizde ona alet oluyoruz.