Muz cumhuriyetinin siyasi reklamcıları

Bizim kabaca “propaganda” dediğimiz faaliyet özellikle batıda çoktandır “siyasi reklamcılık” diye ifade ediliyor... Yani eskiden olduğundan çok daha sofistike metotlarla ve profesyonelleşmiş kadroların elinde yürütülen bir iş olarak görülüyor. Öyle da uygulanıyor zaten.

Ama bu iş medyayı zor kullanarak denetim altına alıp gazete manşetlerinin tek bir merkezden belirlendiği, TV programlarına çıkabilecek kişiler listesinin kanallara gönderildiği bildik eski usulde de yapılabilir. Yakın zamanlarda Nazi Almanya’sında ve Sovyet Rusya’sında yapıldığı ve pekâlâ başarılı da olduğu gibi… Tabii, bugünün toplumunda bu yöntemle aynı başarıyı sağlamanın mümkün olup olmadığı ciddi bir tartışma konusu. Belki bu yüzden bizde devlet denetimli medyanın yanısıra sosyal medyanın dolaylı denetimi için de “trol fabrikaları” gibi yardımcı mekanizmalar devreye sokuldu.

Ne var ki teknolojinin gelişmesi ve toplumsal şartların değişmesi paralelinde kullanılan araçlar ve yöntemler ne kadar değişse de aynı kalan şeylerin ağırlığı daha fazla: İnsan psikolojisinin taşıdığı zaaflar… Ticari reklamcılar da siyasi reklamcılar da psikolojimizin zihnimizde açtığı gediklerden beynimize girip düşüncelerimizi, tutumlarımızı, eylemlerimizi etkiliyorlar. Bireysel psikolojimiz kadar toplumsal psikolojimiz de benzer zaaflar taşıdığı için reklamcıların taarruzlarına karşı aynı derecede kırılgan. Zaten insanları birer birer değil, topluca etkilemenin imkanını da sosyal psikolojimiz veya kolektif bilinçaltımız sunuyor reklamcılara.

Modern psikolojinin babası ve psikanaliz biliminin kurucusu Freud’un bilinçaltı kuramından yola çıkan Jung “kolektif bilinçaltı” tezini geliştirirken, “Rüyaların Yorumu” müellifinin yeğeni Edward Bernays ise aynı anahtarla başka bir kapıyı açmıştır. Dayısının bilinçaltı konusundaki teorisini insanların arzularını manipüle etmek için ticari amaçla kullanmayı akıl eden Bernays “halkla ilişkiler sektörünün babası” kabul ediliyor bugün.

En çok bilinen işlerinden biri 1920’li yıllarda sigara şirketlerinin bir sıkıntısına bulduğu çaredir. Sıkıntı o günlerde kadınların sigara içmesinin normal görülmemesi ve dolayısıyla “nüfusun yarısının tüketim potansiyelinin dışında kalması”dır. Bernays’in bulduğu çare “feminist hareketin taleplerini manipüle etmek” olur. Sigara kullanmayı kadın özgürlüğünün konusu olarak sunan bir kampanya düzenler. Ellerinde, ağızlarında sigarayla yürüyüş yaptırır bazı kadın guruplarına ve bunların fotoğrafları gazetelerde, dergilerde “güçlü Amerikan kadını” imajı olarak yer alır. Artık kadınlar da sigara içmeye başlar. Bir tabu yıkılmıştır. Ortaya çıkan sonuca feministler memnun olurlar ama tütün şirketleri daha fazla memnun olmuşlardır.

***

Freud’un yeğeninin yalnızca ticari amaçlı değil siyasi amaçlı kampanyaları da PR literatüründe yer alıyor. En başta ise ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesini sağlayan Creel Komisyonundaki faaliyetleri. Amerikan kamuoyunu savaşın gerekliliğine ikna etmek için başlatılan büyük propaganda kampanyası Alman askerlerinin Belçikalı bebekleri süngülediğini gösteren resimleri gazete ve dergilere dağıtmak gibi eski yöntemlerin yoğun biçimde kullanılması yanında bu alanda çığır açan yenilikler de getirmişti. Bilahare Bernays’ın başka alanlarda da kullanacağı bir yöntem bunlardan biridir: Amerikan halkını savaşa “razı etmeye” değil, savaşı “istemesini” sağlamaya yönelik propagandaydı bu. Kendilerinin “özel/seçilmiş” bir millet olduğuna inanan Amerikalılara ülkelerinin aynı zamanda “dünyanın geri kalanına özgürlük ve demokrasi götürme misyonu” taşıdığı fikri aşılanarak savaşı “istemeleri” sağlandı. Bu yöntem öylesine başarılı oldu ki yüz yıldır aynı argümanı kullanıyor ABD yöneticileri.

***

Goebbels’e de ilham kaynağı olduğu söylenen Bernays’in benzer bir başarısı yıllar sonra uluslararası sahnede görülecektir. Guatemala’daki muz tarlalarının tamamına yakınını elinde tutan ve ülkenin en önemli tarım ürününü bütün dünyaya pazarlayan Amerikan United Fruit (sonraki adı “Chiquita”) firması bu ülkeyi yıllardır uyumlu diktatörler aracılığıyla yönetmektedir. Honduras, Kolombiya, Küba gibi diğer birçok Latin Amerika ülkesinde de aynı “yönetim şekli” egemendir o yıllarda. (“Muz cumhuriyeti” terimi buradan geliyor.) Derken toprak reformu vaadiyle ortaya çıkan bir siyasetçi seçimlerde başarılı olur ve dediğini yapmaya kalkışır. United Fruit’ün elindeki toprağın önemli bir bölümüyle vergi imtiyazları tehlikededir.

İşe bakın ki ABD’nin o günkü Dışişleri Bakanı John Foster Dulles ile kardeşi CIA Başkanı Allen Welsh Dulles da bu şirketin hissedarları arasındaydı. Ama onların bile gücü bir yere kadardı. Toplumun rızasını almak gerekiyordu. Bunun üzerine şirket Bernays’in şeytani zekasına baş vurur. Bernays’in çözümü 1950’lerin Amerika’sındaki “antikomünist hava”dan yararlanmaktır. En fazla sosyal demokrat denebilecek yeni Guatemala lideri “kızıl” ilan edilir, Rusların adamı diye damgalanır. Moskova bu ülkeyi Amerika’ya saldırı için atlama taşı olarak kullanacak denilir. Amerikan toplumundaki komünizm korkusunun harekete geçirilmesi için ne gerekirse yapılır. Hatta bu işler için özel bir “haber ajansı” kurulur. Aylar boyunca her gün gazetelere, dergilere, TV kanallarına geçilen “haber”ler durumun vahametine Amerikan kamuoyunu ikna eder. ABD Başkanı Eisenhower’ın emriyle tarihe “1954 Guatemala darbesi” diye geçecek olay sahnelenir.

Böylece ne Amerikan devleti ne de Amerikan vatandaşları için gerçekte var olmayan bir tehdit bertaraf edilmişti. Tehdidin gerçek olduğuna inandırılan Amerikalılar sonuca memnun oldular, ama Chiquita şirketi daha çok memnun oldu.

Propagandanın özü bu. Birilerinin bir konuda memnuniyet veya rıza göstermelerini sağlamaya çalışmanın amacı aslında bambaşka birilerinin bundan memnuniyet duyacak olmalarıdır.

 

YORUMLAR (122)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
122 Yorum