Evet ahir zamanda malesef bu iki halet-i ruhiyeyi biz müslümanlar yaşıyoruz sanki. Hem müslüman olduğumuzu iddia edip hem de duyarsız kalabiliyoruz malesef.
Halbuki bu konuda bize rehberlik edecek kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, son peygamber Hz. Muhammed (asm), sahabeler, sonrasında gelen evliyalar, müçtehidler ve Risale-i Nur tefsiri varken nasıl oluyor da bu duyarsızlık halini yaşayabiliyoruz?
Müşrikler Peygamber Efendimize (asm) dünyalık her şeyi teklif ettiklerinde “Vallahi bir elime güneşi bir elime de ayı verseniz yine de dâvâmdan dönmem” diyerek bir duruş ortaya koymadı mı?
Peki bir peygamber varisi olarak onun takipçisi olan Said Nursî ne yaptı? Dünyalık her şeyi teklif ettiler, her türlü zulmü yaptılar, ama o “Saçlarım adedince başım olsa her gün birini alsalar yine de zındıkaya boyun eğmem” diyerek bir duruş ortaya koymadı mı? Aslında her ne kadar onlara yapılan teklifler maddiyat gibi görünse de nefsin telkinlerine insanı hedef yapan tekliflerdir.
Evet duyarlı olmalıyız, bir Müslüman olarak görmemiz gerekenleri görmezlikten gelmemeliyiz. Ama bunu yaparken başkasının gözünün üstündeki kaşı görüp kendi gözümüzdeki merteği görmezden gelerek yapmamalıyız. Bediüzzaman’ın tabiriyle önce küçük daire olan kendimizden başlamalıyız. Nefsimizin bize yaptığı günah tekliflerine karşı tepkisiz kalmamalıyız. İbadet yerine bize malayani (boş) bir yığın teklifler koyar önümüze nefsimiz. Hakkı söylememiz adalet-i mahzayı savunmamız gereken bir ortamda nefis bize gelecek endişesi gibi hissi tekliflerde bulunur. İşte biz nefsimize karşı duyarsız kalmayıp onun oklarından kendimizi kurtarmaya çalışarak işe başlamalıyız.
Tabiî kâinatta her şeyde bir ölçü olduğu gibi duyarlılıkta da bir ölçü olmalı. Bunun en makul ölçülerini Bediüzzaman bize ifrat (aşırı tepki gösterme)-tefrit (tepkisizlik hali)-vasat (orta hal) olarak göstermiştir. Bizi de ifrat ve tefritten kaçınmamız vasat noktada kalmamız için ciddî uyarılar yapmıştır.
Sadece bize mi? Tabiî ki hayır bütün ehl-i imanın reçete olarak kulağına küpe yapması gereken önemli uyarılar bunlar. Vasat noktada kalabilmemiz için de “mesleğimiz müsbet harekettir” düsturunu akıldan çıkarmamalıyız.
Rabbim vasat mertebede müsbet hareket noktasında duyarlı bir kul olabilmeyi nasip etsin. Amin!