• DOLAR 32.359
  • EURO 35.067
  • ALTIN 2291.653
  • ...
Müslüman Kardeşler terörist ilan edilir mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bir aydır Batı medyasında bolca tartışılan sorulardan biri şüphesiz ki bu. Zira ABD`nin yeni Başkanı Donald Trump`ın “Müslüman yasağı” olarak literatüre geçen talimatıyla beraber İslamofobik-zenofobik izler taşıyan uygulamaların ne boyuta varabileceği büyük bir endişeyle tartışılırken Trump`a başkanlık yarışında uzun süre rakip olmuş olan Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz`un verdiği yasa önergesiyle beraber bu soru da mevcut tartışmalara eklendi. Zira Cruz`un bayraktarlığını yaptığı yasanın geçmesi hâlinde Müslüman Kardeşler örgütü dünya çapında terörist ilân edilecek ve dolayısıyla onunla bağlantılı addedilen kuruluşlara/organizasyonlara da terörist yaftasıyla tırpan vurulabilecek.

Bu yasa önergesi çerçevesinde evvelâ vurgulanması gereken dört temel mesele var:

Birincisi, bu yönde bir öneri ilk kez yapılmıyor; Amerikan yasa koyucuları arasında yer alan bir klik son yıllarda üst üste bu tarz bir girişimde bulundu fakat şu ana kadar buna geçit verilmedi. Ancak bu girişimlere geçit vermeyenlerin dönemi sona erip de Trump gibi birinin başa gelmesiyle beraber bu öneri ilk kez bu kadar ciddi şekilde ele alınır hâle geldi.

İkincisi, Trump`ın bize uzaktan “çılgın” gelen hamlelerinin hiç de marjinal bir yaklaşımın ürünü olmadığını bu yasa önergesiyle beraber bir kez daha hatırlıyoruz. Zira öneriyi yapan senatör, başkanlık seçimi maratonunda Cumhuriyetçi müesses nizamın öne çıkardığı isimlerden biri olan Ted Cruz. Yani ana akım addedilebilecek bir damarın temsilcisi. Amerikan sağının içerisindeki belli gruplar, adeta “radikal İslam`a karşı bir medeniyet savaşı sürdürme nidalarıyla”, bir süredir böyle bir hamlenin peşinde. Google`da basit bir aramayla karşılaşabileceğiniz envai çeşit ve son derece organize çalışan “ifşa siteleri”, bahsettiğim akımın en büyük alamet-i fârikalarından biri. Kaldı ki “Muslim ban” konusunda da Cumhuriyetçi seçmen tabanının kaydadeğer oranda yasak lehinde olduğuna dair anket sonuçları yayımlanmıştı.

Üçüncü husus ise ABD`nin en kapsamlı ve en organize İslami kuruluşlarının doğrudan veya dolaylı olarak Müslüman Kardeşler ile -geniş anlamda- bağı mevcut. (Geniş anlamda derken kastettiğim şu ki Müslüman Kardeşler dediğimiz hareket, tek merkezden yönetilen bir organizasyon olmayıp son derece esnek [hatta fikirsel ve yöntemsel homojenliği dahi olmayan] bir uluslararası ağ mahiyetinde. Tipik bir örgütsel bağa sahip değiller ve Atlantik`in öbür yakasındaki oluşumların da bir parçasını teşkil ettiği yurtdışı ağları, Mısır/ Orta Doğu merkezli İhvan(lar)dan son derece farklı yapılar.) Bu sebeple, Müslüman Kardeşlerin yasal düzlemde terörist ilân edilmesi, neredeyse tüm Amerikalı Müslüman toplulukları derinden sarsacak neticeler doğuracaktır.

Dördüncüsü, ABD`nin Orta Doğu`da yakın temas içerisinde bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır yönetimleri, Müslüman Kardeşleri kendi rejimlerine tehdit olarak gördüklerinden ötürü uzun süredir Batılı devletlere bu organizasyonun terörist ilân edilmesi için baskı yapıyordu. Bilhassa geleneksel ittifakları canlandırma mottosunu benimsemiş gözüken Trump yönetiminin ise pragmatik saiklerle bu rejimlerin isteğini karşılaması daha olası duruyor. Bu nedenden ötürü de bu sefer mesele daha ciddi.

Peki, Amerikan Yasaları İzin Veriyor mu?

ABD`nin Müslüman Kardeşleri terörist ilân etme ihtimaline dair göze en çok çarpan noktaları yukarıdaki girizgâhta sıraladım ve bu noktaların her biri politik-sosyal analizlere, yazılara, tartışmalara konu olabilir. Fakat ben bu yazıya hem kendi alanımı daha çok ilgilendiren hem de yazı konumuzu önemli bir haberin analizi şeklinde verebileceğim bir perspektiften devam edeceğim.

ABD`nin Müslüman Kardeşleri terörist ilân etmesinin hukuki bir temeli olabilir mi?

Geçtiğimiz ayın sonunda Brookings Enstitüsü`nde William McCants ve Benjamin Wittes bu soruyu ele alan bir yazı yayımladı. Bu yazıyı analiz ederek bazı cevaplara ulaşmamız mümkün olacaktır. 
Yazının ilk kısımları, benim yaptığım girizgâhtakine benzer hususlara değiniyor ve bu yasanın geçmesinin doğuracağı olası politik sonuçlar kısaca analiz ediliyor. Örneğin, bu tip bir hamlenin reelpolitik açıdan da pek akıllıca olmayacağı, zira dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlarda ABD`nin doğrudan İslam`ı hedef aldığı kanaatinin yerleşeceği ve ABD`nin sallantıda olan kamu diplomasisinin ciddi bir hasara uğrayacağı belirtiliyor. 
Daha sonra ise asıl noktaya geliniyor: “Tüm bunlar bir yana, böyle bir hamle hukuki olmayacaktır.”

US Code (ABD yasası) 1189. Maddesinin a bendine göre bir grubu yabancı terörist örgüt ilân etmenin 3 koşulu var:
• Mevzubahis örgüt yabancı menşeili olmalı,
• Örgüt, terör eylemlerine karışmış yahut karışma niyetinde ve kapasitesinde olmalı,
• Bu örgütün terörist aktiviteleri ABD`nin federal ve federe devletlerinin ulusal güvenliğini tehdit etmeli.

Bu kriterlerin ışığında Müslüman Kardeşlerin yabancı bir terörist örgüt ilân edilip edilemeyeceğini değerlendiren Brookings yazarları, en büyük vurguyu 1928`de Mısır`da kurulan ve bugüne dek devam eden Müslüman Kardeşler merkezi yapısıyla yurtdışındaki oluşumlar arasındaki kopukluğa yapıyor.“Görünen o ki Mısır`daki Müslüman Kardeşler, yurtdışındaki Müslüman Kardeşler ağlarıyla fiili bağ kurmak bir yana, onları kendi ajandalarına uymaya dahi ikna edemiyorlar. Müslüman Kardeşler ağının her parçası farklı yöntem ve söylemleri benimsemiş durumda. Hatta bu durum kimi zaman, Kuveyt`te olduğu gibi, ayrılıklara dahi yol açabiliyor.” diyerek vurguladıkları noktanın olgusal temellendirmesini yapıyorlar. ABD`li bir akademisyenden yaptıkları alıntı ise açıkladıkları durumun iyi bir özeti oluyor: 
“…Müslüman Kardeşlerin şu anki yapısını yansıtan en iyi örnek, Sosyalist Enternasyonal olur. Birbirini tanıyan ve ideolojik olarak yakın hisseden, tecrübelerini paylaşan…”

Devasa Bir Yapıya Tek Bir Örgüt Muamelesi Yapılamaz

Aynı bu şekilde bir yaklaşımla yazıya devam ediyor McCants ve Wittes. Temel argümanları, Müslüman Kardeşler ağında olduğu varsayılan grupların tek tek ele alınıp içlerinde teröre bulaşmış olanlar varsa sadece onların terörist ilân edilmesi gerektiği. Tabi bunu söylerken Müslüman Kardeşlerin Filistin uzantısı addedilen Hamas`ı ya da Suriye`deki Müslüman Kardeşler uzantısı grupları zikretmeleri, yazarlarımızın da ABD müesses nizamının bu gruplara dair yaklaşımından sıyrılmadıklarını gösteriyor. Fakat bu kısmı bir kenara bırakıp sıraladıkları örneklere baktığımızda mantık kurgularının ve yaklaşımlarının isabetli olduğunu görüyoruz.

Önce Mısır`daki yani merkez teşkilat sayılan Müslüman Kardeşleri ele alıyorlar. Son yıllarda uğradıkları politik baskıya rağmen grubun vitrinindeki isimlerin barışçıl protesto çağrıları yaptıklarını ve şiddete başvurmadıkların belirttikten sonra herhangi bir saldırı çağrısı yapıldığına, organize edildiğine dair açık bir delilin olmadığına vurgu yapıyorlar. Yine yazının devamında not düşülen bir husus da şu ki Mısır`daki örgütlenmenin şu an yaşadığı iç karışıklık göz önüne alındığında hareket üzerinde lider kontrolünün ne derecede olduğu dahi büyük bir soru işareti. Sonuç olarak, Mısır`daki yapıyı terörist ilân etmenin bir imkânı yok, diyorlar. Sırf liberal demokrasiye eğilimli bir oluşum olmamaları, onları şiddet yanlısı bir grup hele ki bir terörist grup asla yapmıyor.

Diğer ülkelerde ise Müslüman Kardeşler yapılarının ekseriyetle mevcut iktidarlara/rejimlere kafa tuttuğunu fakat bunu genelde seçimler yoluyla yaptıkları hatırlatılıyor. Hatta Fas`ta şu an Müslüman Kardeşler çizgisinde görülen bir hareket iktidarda ve Fas, ABD`nin terörle mücadeledeki en önemli müttefiklerinden biri durumunda deniyor. İsrail yönetimi sınırlarında faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler menşeili bir hareketin de (Şeyh Derviş`in liderliğini yaptığı grup) İsrail`de hiçbir terörist faaliyette bulunmayıp İsrail yasalarına uyum sağladığı örneği ayrıca veriliyor (Bu örneği ihtiva eden satırlarda inceden bir İsrail propagandası seziliyor notunu da düşelim).

Nitekim tüm bu olgulardan yola çıkılıp dünya geneline bakıldığında da sadece bir avuç ülkenin Müslüman Kardeşleri terörist örgüt olarak ilân ettiği görülüyor. Bunların da hepsi son derece politik sebeplerden ötürü böyle bir karar almış durumda.

Bir İhtimal Daha?

Yazının son bölümünde Müslüman Kardeşlerin yurtdışındaki veya ABD`deki uzantıları addedilen grupları US Code haricinde terörist ilân etmeyi sağlayabilecek bir diğer yol olan, ABD`de 2010 yılında yürürlüğe giren ve terörist ilân edilmiş gruplara destek/ finansman sağlanmasının önüne katı önlemlerle geçilmesini sağlayan mevzuat (Material Support Law) bağlamında da kısa bir analiz yapılıyor. Fakat orada da sonuç net: Bu şekilde de böyle bir karara hukuki bir zemin sağlanamaz. Örneğin ABD`li CAIR`in Mısır`daki İhvan yapılanması yahut İsrail`deki Şeyh Derviş ile ekonomik bir alışverişte bulunması –o gruplar terör faaliyetine bulaşmadığı için- bu yasa kapsamında değerlendirilemez.

Sonuç olarak, Brookings yazarlarının da belirttiği gibi, önceki ABD yönetimlerinin Müslüman Kardeşleri terörist ilân etme girişimlerine geçit vermemesinin politik-sosyal sebepleri dışında açık bir sebebi de vardı: Böyle bir karara hukuki zemin sağlamak çok güç olacaktı.

Kaynak: Dünyabülteni

Bu haberler de ilginizi çekebilir