T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11759
K. 2019/4621
T. 16.9.2019

MURİS MUVAZAASI HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİLİ ( Taşınmazların Tapu Kayıtlarının İptali ile Mirasçılar Adına Payları Oranında Tesciline Karar Verilmesi İstenildiği Halde Mirasçılardan Belirtilenin Davada Yer Almadığı Dikkate Alındığında Taraf Teşkili Yapılmadan Sonuca Gidildiği - Davaya Katılmayan Mirasçının Olurunun Alınması ya da İlgilinin Terekesi İçin Terekeye Temsilci Tayin Ettirilerek Temsilci Huzuru ile Davanın Görülmesi ile Taraf Teşkili Sağlanıp İşin Esası İncelenerek Karar Verilmesi Gerektiği )

TEMLİĞİN AMACININ TESPİTİ ( Sözleşmeye Dayalı Bir Temlikin de Muvazaa ile İlletli Olduğunun İleri Sürülmesinin Her Zaman Mümkün Olduğu - Muvazaa İrade ile Beyan Arasında Kasten Yaratılan Aykırılık Olarak Tanımlanabilecek Olup Tarafların Akitteki Gerçek ve Müşterek Amaçlarının Saptanması Gerektiği/Bakım Alacaklısının Temliki İşlemde Bakıp Gözetilme Koşulunu Değil de Bir Başka Amacı Gerçekleştirme İradesini Taşıdığı Belirlenirse Akdin İvazlı Olduğundan Söz Edilemeyecek Olup Akitte Bağış Amacının Üstün Tutulduğu Sonucuna Varılacağı )

ÖLÜNCEYE KADAR BAKIP GÖZETME KARŞILIĞI YAPILAN TEMLİKİN MUVAZAA İLE İLLETLİ OLUP OLMADIĞININ BELİRLENMESİ ( Sözleşme Tarihinde Murisin Yaşı Fiziki ve Genel Sağlık Durumu Aile Koşulları ve İlişkileri Elinde Bulunan Mal Varlığının Miktarı Temlik Edilen Malın Tüm Mamelekine Oranı Bunun Makul Karşılanabilecek Bir Sınırda Kalıp Kalmadığı Gibi Bilgi ve Olguların Göz Önünde Tutulması Gerektiği - Olayda Hüküm Kurmaya Elverişli Araştırma Yapılmadan Karar Verilmiş Olması Hatalı Olup Kararın Bozulması Gerektiği )

6098/m.19, 611, 640

ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Olayda; çekişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmesi istenildiği halde, mirasçılardan belirtilenin davada yer almadığı dikkate alındığında usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, öncelikle davaya katılmayan mirasçının olurunun alınması ya da ilgilinin terekesi için terekeye temsilci tayin ettirilerek temsilci huzuru ile davanın görülmesi ile taraf teşkilinin eksiksiz olarak sağlanmasından sonra işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde, sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse, bu takdirde akdin ivazlı olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Olayda, hüküm kurmaya elverişli araştırma yapılmadan karar verilmiş olması nedeniyle kararın bozulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası ...'nın 5 ve 32 parsel sayılı taşınmazları tek erkek torunu olan davalıya mal kaçırma amacıyla ölünceye kadar bakma akdi ile muvazaalı olarak temlik ettiğini, mirasbırakanın bakıma muhtaç olmadığını ve sözleşmeden 9 gün sonra öldüğünü, davalının da mirasbırakana bakmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, ölünceye kadar bakma akdinin mirasbırakan dedesinin isteği ile yapıldığını, bakım alacaklısının bakıma muhtaç olmasının şart olmadığını, mirasbırakanın mirasçılarına hatırı sayılır bir mal varlığı bıraktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, ölünceye kadar bakma akdinin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'nın 29.12.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak oğulları ... ve ...'ın kaldığı, mirasbırakanın 5 ve 32 parsel sayılı taşınmazları ... Noterliğinin 20.12.2010 tarihli ve 1572 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile torunu olan ...'e temlik ettiği, taşınmazların 07.01.2011 tarihinde akitsiz tescil istemi ile ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK'nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

Somut olayda; çekişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmesi istenildiği halde, ... mirasçılarından ...'ın davada yer almadığı dikkate alındığında usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, öncelikle davaya katılmayan mirasçı ...'ın olurunun alınması ya da TMK'nun 640. maddesi uyarınca ...'in terekesi için terekeye temsilci tayin ettirilerek temsilci huzuru ile davanın görülmesi ile taraf teşkilinin eksiksiz olarak sağlanmasından sonra işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.

Diğer taraftan, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının 611. maddesi). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının 614. maddesi).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yaşama süresince bakımı gerektiren ve rastlantıya (tesadüfe) bağlı bir sözleşme türü olup TBK'nin 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklısının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının 19. maddesi). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 gün ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Kabule göre de, yukarıdaki ilkeler ve açıklamalar göz ardı edilerek hüküm kurmaya elverişli araştırma yapılmadan karar verilmiş olması da doğru değildir.

SONUÇ : Davalının, değinilen nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 Sayılı Kanun'un geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kazanci.com.tr