Dünya 12.10.2018 13:05 Güncelleme: 12.10.2018 15:55

Münbiç'te Kimlik Değiştirmiş YPG/PKK Fotoğrafı Var

Türkiye İdlib'de etkileyebildiği silahlı yapıları bir şekilde YPG/PKK'ya karşı bir vekalet savaşçısı olarak kullanmak istiyor. Ama keşke o kadar basit olsa veya keşke bizim istediğimiz gibi seyretse olay. Münbiç'teki fotoğraf istenilen bir fotoğraf değil. Şu an orada kimlik değiştirmiş YPG/PKK fotoğrafı var.
Münbiç'te Kimlik Değiştirmiş YPG/PKK Fotoğrafı Var

Abdullah AĞAR

Ama keşke o kadar basit olsa veya keşke bizim istediğimiz gibi seyretse olay. Şu cümleyi kurmamız gerekiyor; İdlib’de bizim etkilediğimiz, bizim etkimiz altında olan veya bir şekilde bizim sözümüzü dinleyen yapılar olduğu gibi bizim karşımızda olan, bizi manipüle etmeye çalışan, bizi provoke etmeye çalışan, halkımızı oymaya çalışan pek çok yapı var. Şu ana kadar kimse buradaki örgütleri saymayı başaramamış olsa da benim şu ana kadar yapmış olduğum hesaplamalarda 170 ile 180 civarı örgüt var. Türkiye buradaki örgütleri bir şekilde siyasi sürece dahil etmeye çalışırken bir diğer tarafıyla da YPG/PKK’ya karşı kullanmaya çalıştığımızda açıkçası konuya dahil olan, takip eden kişilerin bildiği bir gerçek. Sonuçta biz oradaki yapıları kendi hedef ve menfaatlerimiz doğrusunda bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz ama bir diğer tarafıyla da bu örgütleri bizim istediğimiz gibi kullanmamıza engel olmaya çalışan pek çok iradenin de orada olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Bunların içerisinde de açıkçası YPG/PKK’yı güden iradelerin aynı şekilde İdlib bölgesinin bazı örgütleri gütmeye kabiliyeti var. Yani onlara bağlı ve onlarla beraber hareket ediyorlar. YPG/PKK’yı kullanan iradeler bunun propagandasını, lobisini, kamu diplomasını veya psikolojik harbini açıkçası çok iyi yaptılar, hala da yapıyorlar. PKK’nın sınırlarına baktığınız zaman, gar saldırısını DEAŞ-Türkiye yaptı gibi pek çok propagandayı şu an köpürtmüş durumdalar. Sosyal medyayı özellikle kullanıyorlar. Benzer bir şekilde radikal eğilimli örgütlerin varlığını kullanarak; nasıl geçmişte "DEAŞ-Elkaide işbirliği yapıyor" dedilerse bugün de "Türkiye Elkaide ve türevleri örgütlerle iş birliği yapıyor" gibi cümleler kuruluyor. Türkiye de bunların farkında. Türkiye çok güçlü bir altyapı oluşturulmuş durumda. Ümit ederim bozulmaz. Yani Rusya’yla İran’la, kerhen de olsa rejimle bir şekilde işbirliği var. Bu durumda Suriye’de bir çözüm üretme imkanı var. Bununla ilgili temel gayemiz var ve bunu yaparken de kesinlikle Suriye’nin yapısının bozulmasını istemiyoruz. Çünkü bu bozulmanın Suriye’ye ve Türkiye’ye maliyeti, coğrafyaya maliyetini çok iyi değerlendiriyoruz artık. Hatta bununla da ilgili belki de en önemli test süreci 15 Ekim’den sonra -devriyeler gezinmeye başlandığı zaman- başlayacak. Ancak her şey Türkiye’nin istediği gibi olmuyor. Keşke İdlib’deki silahlı kuvvetleri bir şekilde siyasi sürece dahil etmiş olarak, siyasi süreci kabul etmiş olarak PKK ile mücadeleye konsantre edebilsek. Ancak o noktada yürünecek çok uzun yol var.

Münbiç'te kimlik değiştirmiş YPG/PKK fotoğrafı var

Münbiç’teki fotoğraf istenilen bir fotoğraf değil. Münbiç, Fırat Kalkanı Harekatı’nın hedef bölgesi. Sayın Erdoğan o zaman açıklamıştı; "Harekatın hedefi 5 bin kilometre karedir" demişti. Bu 5 bin kilometre karedeki hedef 2015 kilometre kareyle nihayete ermişti. Geriye kalan 3 bin kilometre kare neresi? diye sorulduğu zaman doğal olarak temel anlamda Münbiç bölgesi; yani Münbiç ile anılan bir diğer bölge Fırat bölgesi. Bunun böyle olmasının sebebi de aslında ABD ve Fransızlar olmuştu. TSK Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattığı zaman hem DEAŞ'la mücadele ediyordu hem de YPG/PKK’yla mücadele ediyordu. Ancak YPG/PKK Münbiç’e doğru kaçmaya başladığı evrede TSK’nın onların üzerine yürümesine engel olacak şekilde Sacur Suyu bölgesinde Fransız özel kuvvetleri, Amerikan özel kuvvetleri araya girdiler. Kendi bayraklarıyla harekatı orada domine ettiler. Dolayısıyla harekat DEAŞ üzerine yoğunlaştı ve Elbab’da bir şekilde nihayete erdi. Amerikalıların yapmış olduğu bir takım açıklamalar var. Amerikalılar, "Biz burada Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu beklentilere uygun olacak şekilde Münbiç’i YPG/PKK’dan kurtardık" diye bir takım cümleler kuruyor. Ancak çok da öyle olmadığını görmemiz gerekiyor. Çünkü sonuçta bununla ilgili süreç başladığı zaman aynı Sincar'dakine benzer bir şekilde göstermelik bir takım çalışmaların yapıldığını Türkiye’nin görmesi gerekiyor. Böyle bir şey gerçekleşmiş değil, gerçekleşmesine dair olasılık olduğu için bu cümleyi kurmamız gerekiyor. Yani Türkiye ile ABD müşterek koordine devriyelere başladığı zaman ve bu devriyeler Münbiç’in içerisini kapsadığı zaman bununla ilgili çok gelişme kaydedilmiş mi bunu göreceğiz. Şu an orada kimlik değiştirmiş YPG/PKK fotoğrafı var. Yani adı ne; Münbiç askeri konsey veya Münbiç idare yapısı.
Şimdi Amerikalılar bu yapının PKK ile eşdeğer olmadığını iddia edecekler.. Ama biz bunun PKK ile eşdeğer olduğunu bilerek ve buna göz yumarak orada Amerikalılarla işbirliği çerçevesinde ortak bir koordine devriye atarsak; bir şekilde kerhen veya dolaylı yoldan oradaki YPG/PKK varlığını bize kabul ettirmiş olmaları ile ilgili çok riskli bir fotoğraf olacak.
Buna çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Amerika’nın bu coğrafyadaki en önemli faaliyetlerinden birisi de PKK’yı Türkiye’ye karşı bir şekilde meşrulaştırmak. Bununla ilgili bir sürü oyunla karşı karşıya kaldık geçmişte. Gelecekte de karşı karşıya kalabileceğimizi ön görerek hareket etmeliyiz. ABD ile Türkiye’nin bir işbirliği yapması Türkiye açısından önem taşıyor. Ancak bu iş birliği arzusunu kullanıp ABD’nin Türkiye’ye bir takım tuzaklar kurabileceği, bir takım Türkiye’nin kabul etmeyeceği, olmazları oldurabileceğini unutmamalıyız.
Öte tarafıyla Suriye Uniter yapısı adına, Rusya’yla iş birliği yaptığımız gibi ABD ile de Kıta Avrupasıyla da iş birliği yapmamız gibi çok zorlu denklemler var. Bu Suriye Uniter yapısı açısından onların ikna edilmesine bağlı. Biz YPG/PKK konusunda ABD’nin Kıta Avrupasını ve Rusya’yı bir şekilde ikna edemezsek bu sürenin tabi yapısını da parçalayacağını, Ortadoğu'da çok büyük bir türbülansa sebebiyet vereceğini ve türbülansın bir şekilde Türkiye’yi de etkileyeceğini görüyoruz. Şu an Türkiye bir şekilde mutlaka ve mutlaka Fırat’ın doğusunda YPG/PKK denkleminin bozulmasını sağlamak zorunda. Hele ki hassaslaştığı böylesine bir dönemde. Çünkü sahadan gelen bilgiler, YPG/PKK’nın hem bir taraflardan rejimle görüşme periyotları içerisinde olduğu, hatta yeni bir heyetin Şam’a gittiği doğrultusunda... PKK'YPG'nin bir takım oldu-bittilerin peşine düşeceklerini ön görmek gerekiyor.

Kaşıkçı'nın elinde gizli bilgiler olabilir

Şu an bütün Kıta Avrupası, Rusya, ABD, İsrail hatta İran dahil, herkes Kaşıkçı vakasını konuşuyor. Türk medyası da tabii doğal olarak konuyla ilgili hassasiyet gösteriyor. Çok yoğun bir gündem oluşturdu. Olayın çok boyutu var ama birkaç boyutuyla ele alıp bakış açısı geliştirmekte fayda var. Çünkü işin çok fazla hem adli kısmına, hem idari kısmına, hem istihbarat kısmına girilmesini ben yetersiz bilgiyle çok doğru olmayacağını düşünüyorum. Bir kere ABD’nin, CIA’in böyle bir operasyondan haberinin olmamasının mümkün olmayacağını düşünüyorum. Operasyon neden yapıldı, hangi amaçla yapıldı, hedefi ne? Buralara bakmakta fayda var. Biz en azından buralarla ilgili bakış açıları geliştirebiliriz. Şu önemli Türkiye ile ABD ilişkileri açısından önemli. ABD ile Suudi Arabistan ilişkileri açısından da önemli. Suudi Arabistan ile Türkiye ilişkileri açısından da önemli.
Öte yandan Suudi Arabistan’ın Türkiye egemen katlarına böyle bir operasyona imza atması tam bir meydan okuma. Hangi cüretle bunu yapabiliyor? Türkiye’yi de bir meydan savaşına çekmeye çalıştığına dair de bir takım emareler var. Tabii bu şöyle bir denklemi de beraberinde getiriyor. Türkiye’nin ekonomik anlamda hassasiyetinin ortaya çıkmış olduğu böyle bir güncede Türkiye’yi böyle bir bilek güreşine davet etmeleri de tabii biraz anlamlı, önemli. Öte tarafıyla da söylemeye çalıştığım Türkiye ile ABD ilişkileri açısından da anlam taşıyor. Çünkü sonuçta Amerikan medyası bu olayın çok üstüne gidiyor, çok köpürtüyor. Tabii bu köpürtmenin sonuçları ne olur? Yani Suudi Arabistan bir şekilde dibe doğru giderken, şu çok önemli popüler boyutuyla veya psikolojik harekat boyutuyla konuşuyoruz. Suudi Arabistan’ın ne olduğu belli, PKK’nın ne olduğu belli.
Şu an ortada olmayan adam ister kayıp ister maktül; bir şekilde Suudi Arabistan’ın istihbarat operasyonlarına angaje bir figür. Bence en önemli kısmı bu. Pek çok gazetecilik kısmı, sivil toplum kısmı bunlar önemli şeyler ama sonuçta şu var; hemen cımbızla çekilip konacak ortaya şey muhaberatın eski başkanının danışmanı bu adam. Gazetecilik kimliği Washington posttaki yazdıkları evet önemli ama sonuçta adamın temel şeyi bu yani güç aldığı kısım bence bu. Gizlilikten ve gizli bağlantılardan güç aldığı şey bu istihbarat operasyonuna maruz kaldı. Maktül veya kayıp. Şimdi bu şu demek; Kaşıkçı'nın elinde değerli, gizli bilgiler olduğu gözüküyor. Bu nedenle bir müzakereye tutuşmuş olabileceği, menfaat temin etmeye çalışabileceği, güç temin etmeye çalışabileceği veya bunu bir şekilde müzakere konusu yapabileceğine dair bir randevu gerekiyor. Bir diğer sayfada belirtmiş olduğu riskler ve bu risklere bağlı olarak yaşanan süreç. Yani ya maktül ya kayıp. Benim aklıma hemen şu geldi. Bu adam Suudi Arabistan istihbarat servisinin geçmişte yapmış olduğu örtülü ve kirli operasyonlara ve bağlantılara vakıf bir figür olarak zaten bir şekilde uyum içerisinde çalışmak zorunda. Uyum içerisinde çalışmıyorsa müzakereye girdiyse anlaşma olmamışsa açıkçası malum fotoğraf. Yani o açıdan önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’ye gelen 15 kişilik Suudi ekibin içerisinde yer alan Muhammed Al-Tubaigy’nin Suudi Arabistan’da Adli Tıbbın başındaki asker olduğu ortaya çıktı. Bu durumun Başkonsoluslukta olası bir suçun izlerinin silinmesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Konsolosluk dedi ki bizde kamera kayıtları yok. Ona da bir cümle kurmak gerekir. Konsolosluklarda kamera kaydının yapılmadığı alanlar vardır. Hem özel hem de gizli alanlar vardır. Yani gizli görüşmelerin yapıldığı gizli haberleşmenin yapıldığı, kriptolu görüşmelerin yapıldığı yerdir. Şimdi buralarda kamera olmaz ama idari alanlarda olur. Başkonsolosluk kısmında olur ama bunlarla ilgili hiçbir kamera kaydı çıkmadı. Bu şu demek “Biz o gün ile ilgili Kaşıkçı’nın gezip dolaştığı yerlerle ilgili veya götürüldüğü yerlerle ilgili hiçbir kayıt yok elimizde, yani sunmuyoruz vermiyoruz” dedi.. Bununla birlikte Türkiye de talepte bulundu doğal olarak. Orada bir suç işlendi bunun mutlaka araştırılması gerekli. Çünkü bizim egemenliğimizi ilgilendiren bir fotoğraf var. Bununla ilgili Veliaht Prens Selman dedi ki "girebilirsiniz vs" diye. Bununla ilgili zamanlamalara baktığınız zaman, izlerin çizilmesiyle ilgili veya olası izlerin silinmiş olmasının denetlenmesiyle ilgili yaşanan süreçlerden sonra gelmesi adına büyük bir önem taşıyor. Şimdi biraz önce adını zikrettiğiniz figüründe o evrede devreye girdiğini görüyoruz. İz bırakılmaması yani silinmiş izlerin kontrol edilmesi veya en azından bunları yaptınız mı diye kontrol listesinin olduğunu ön görmemiz gerekiyor. Bu doğal olarak şeyten azapta gerek bunları düşünmek zorundayız.

ABD, PKK üzerinden büyük bir yığınak yaptı

Bölgede, ABD tarafından PKK’ya verilen silah teçhizat mühimmat var ama bununla birlikte ABD’nin kendi üslerinin kurmuş olabildiği kadarıyla 12 büyükbaş üssü var. Bu sizi ürkütüyor mu diye sorarsanız benim için bu boyutu çok ürkütücü.. Bir yığınak ama bir diğer tarafıyla da Irak’taki yığınağı görmüş biri olarak Irak ile orantılandığı zaman küçük bir yığınak. Sonuçta ABD nasıl bu yığınağı buraya getirmesini bildiyse bu yığınağı burdan götürmesini de bilir. Bu Türkiye’nin ortaya koyacağı etkiye bağlı. Gerçekçi olmamız gerekiyor ABD, PKK üzerinden büyük bir yığınak yaptı. DEAŞ'ı gerekçe göstererek yaptı. Yani İran’ın varlığını burada gerekçe göstererek yaptı ama biz hepimiz çok iyi biliyoruz ki PKK Türkiye için dizayn edilmiş bir örgüt.. Türkiye kendi iç cephesini güçlü tuttuğu taktirde, Türkiye'nin kendi içerisinde bir bağ bozumu yaşanmadığı sürece ABD istediği gibi at koşturamaz.. Bu yığınağın bir şekilde yönünün değiştirilmesi gerekiyor. Bu yığınağın PKK ve PKK’nın menfaatlerine hizmet vermesinden ziyade Türkiye’nin veya coğrafyanın istikrarına hizmet eder boyuta getirilmesi gerekiyor. Bunu da sadece Türkiye yapabilir bu coğrafyada.
PKK her zaman fırsatını bulup stratetejik bir eylem yapmanın derdindedir. Türkiye'nin özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gece gündüz demeden, yaz kış demeden, hiç soluk almaksızın PKK üzerindeki baskıyı devam ettirmesinin çok güzel sonuçlarıyla karşı karşıya kaldık. Doğal olarak PKK pek çok stratejik eğilim için fırsat buldu. PKK'nın dağ kadrosuyla görüşmelerde yaşamış olduğu çaresizlikler ile ilgili pek çok fotoğraf ortaya çıktı. Bu fotoğraflarda da ne söz etmeye çalıştılar kendileri için risk üretmeyen ama ses getiren eylemler peşine düştüler. Bunları iki temel sınıfa ayırdım ben. Birincisi patlayıcılar, ikincisi güdümlüler. Her ikisinin de vurabiliyor ve başarabiliyorsa etkisi çok daha büyük oluyor, risk daha fazla. Bir patlayıcı ile beraber 8 Mehmetçiğimizin şehadetine neden olabiliyorlar. Ses getirip biz varız demeye getiriyorlar ama bunları çok yapamadıklarını görüyoruz. Bir diğer tarafıyla da onların şöyle bir şeyleri var. Bunu çok fazla gündeme getirmek istememekle beraber bunu toplumsal planlarda önemli olduğunu düşünüyorum. Devlet dışı aktör olarak tanımlanma doğrultusunda bir takım çabaları var. Hatta Avrupa Mahkemesinde bununla ilgili açtıkları davalar var. Türkiye bununla ilgili hukuki mücadele veriyor. Bununla ilgili ciddi anlamda da başarılar var. Bu noktada bir seçicilik üretmeye başladıklarını görüyoruz. Bunu sivilleri hedef alan saldırılar için söylüyorum. Bir noktada tıkandılar. Türkiye’nin iyi gittiğini düşünüyorum. Bir diğer tarafıyla da keşke şu olabilirdi. 8 şehiti verdiğimiz gün 80 tane uçak ile Zeytindalı hareketında da olduğu gibi saldırı düzenlenebilirdi ama olmadı işte. Devletimizin işine karışmayalım, haddimizi de aşmayalım derim ama bu noktada da açıkçası iyi gittiğimizi düşünüyorum. Hem sınır içindeki alanlarda özellikle Hakkari’nin tam karşısındaki Zap hakurk, Avaşin Basyan bölgesi iyi gidiyor. Mehmetçik orada en zor şartlarda mücadele ediyor. Havalar çok soğuk gece eksilere düşüyor. Ama diğer taraftan da Suriye'nin Amerikan muhafazası altındaki alanlarda derinleştiğini görüyorum açıkçası. Amerika zaman kazanıyor konjonktür olarak onları stabilize etmeye çalışıyor. Mutlaka engellemek zorundayız. Diğer taraftan da PKK'nın tartışmalı bölgelerdeki, Sincar başta olmak üzere ortaya koyduğu yayılmayı Türkiye mutlaka engellemek zorunda. Bunu Irak merkez hükümetiyle işbirliği, İran Devleti ile işbirliği, Peşmerge ile meşru olan idari yapılarla işbirliği çok önemli. Türkiye'nin geçmişte bunlarla ilgili bir pratiği, hafızası vardır. Mutlaka etkisi de görülür. Bir şekilde biz PKK'yı DEAŞ'ı gerekçe göstererek bu adamların yayılmasını engelleyemezsek, özellikle Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetim bölgesindeki Kürt kardeşlerimizin yaşamış olduğu alanlarda çok ciddi anlamda evrimleşme, genişleme, derinleşme süreci yaşıyor PKK. Bunların Kürt kardeşlerimizle birlikte çözebileceğimizi düşünüyorum. Bunlar kendi içerisinde çok önemli konular. Ama en önemlisi küresel dayatmalar onu da söylemek isterim.