‘Seçili Başkan’ Biden’la dünyanın nasıl olacağına ilişkin bol spekülasyon yapmak mümkün olsa da şu an elde bir kaç sabit bulunuyor; a) AB ile transatlantik ilişkileri ‘tazelemek’ ve bunun yanına NATO’yu koymak. II. Dünya Savaşı yadigârları ‘uluslararası kuruluşları’ ihya etmek.
b) Çin’le ilişkileri ‘rekabet’ kabullerine göre ama rakip olunduğu unutulmadan düzenlemek ve en azından yolun başında ticaret/ekonomide iş tutmak…
c) Rusya’ya abanmak! Bağlı olarak Orta Asya ve Ortadoğu’daki kilit oyuncuları sıkıştırmak.
d) İran ile nükleer anlaşmayı yenilemek.
Hepsi genel tarifler. Nasılını pratikte göreceğiz…
Öte taraftan, ilk kez daha detaylı bir ‘politik tarif’ hatta yol haritasının ipuçları da ortaya çıkmış bulunuyor. Bizim medyada, ajansı tipi, ‘alıntı yap, bas gitsin’ gazeteciliği makbul sayıldığından, ‘adam ne diyor’a pek bakılmaz.
Ama o siyah giyimli adamlar bir şey derler…
Nitekim, AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, 10-11 Aralık AB Zirvesi arifesinde yayınladığı bildiri ve ardından AB komisyonunda düzenlediği basın toplantısında söyledikleri ‘başa gelecekler’ ile ilgiliydi…
‘Küresel Değişim İçin Yeni bir AB-ABD Gündemi’ başlıklı bildiri, Borrell’e göre –ki bu Avrupa’ya göre demek–, “ABD’ye transatlantik ilişkilere verilen önem açısından güçlü bir mesaj iletiyor. Dünyayı nasıl daha iyi bir yere dönüştürebileceğimiz konusunda öneriler içeriyor”…
Doğru, ABD bunu yapıyordu ve özellikle NATO konusunda da sorumluluk için Avrupa’ya bastırıyordu. 138 maddelik reform paketinin üyelere ‘tebliğ’ edildiği 1-2 Aralık’taki son NATO toplantısının bir anlamı da buydu.
Biden’lı yeni dünya düzenine ait dört madde var artık elimizde…
Küresel değişim ne? Bunu savunan ülkeler hangileri? Bahsedilen cari düzen ise buna itiraz eden ülkeler hangileri? Türkiye hangisine dahil? Dünya bunlara karşı ‘nasıl’ korunacak?!
Hali-hazırdaki standartları bozanlar kimler? Teknoloji ve ticarette yerleşik sisteme meydan okuyan ve/veya daha çok pay isteyen ülkeler kim? Dolarizasyona söylenenenler dahil mi? Bu standartlar nasıl korunacak?..
En tehlikelisi.. Size daha çok demokrasi ve güvenlik vaat edildiğinde elinizdekiler de gider! Dünyanın son 70 yılı bu ‘cambaza bak’ numarasıyla idare edildi.
Biden iktidarı ve tazelenecek transatlantik düzenin ilk hedefleri diyebileceğimiz bu ‘program’ net haliyle önümüzdeki yıl ortaya çıkacak. ABD-AB zirvesi düzenlenecek, eklenecek yeni adımlarla Biden’lı küresel sistem yenilenmesi hayata geçirilmeye başlanacak…
Dünya eski dünya değil!
Aslına bakarsanız, Biden da bu küresel dalganın esas oğlanı değil…
Şu an ABD’ye göre pozisyon alan Berlin ve Londra da eskisi gibi değil. Devasa ‘hoş geldin’ taklarıyla Biden’i karşılıyorlar ama iç konuşmalarına baktığınızda işler karışık. Bugün Avrupa dediğinizde anlaşılan Almanya’dır ve Çin’le 2019 ticaret hacmi 200 milyar dolar!..
Bu Pentagon demek. Şimdi değil ama çok yakında. Muhtemelen başaramayacaklar. Amerika’nın iç açmazları, son seçimle kesinleşen kutuplaşma/yırtılma, pandemi, ekonomik çöküntü ve işsizlik Biden’ın elini tutacak. Dışarıyla ilgilenmesini nispi olarak yavaşlatacak ve yumuşatacak. Ama o yola girecekler…
Ankara bu haritanın göbeğinde bulunuyor. Biden’ın müstakbel yönetimine atfedilen ‘yeni(lenmiş) dünya düzeni’nin ana muhataplarından biri Türkiye. Etkilenecek ve etkileyecek ülke olarak tercihi belirleyici olacak. Bu mânâda bizden isteneni iyi anlamalıyız…
Biden dönemi ABD dış politika anlayışının Türkiye özelinde tam tarifidir bu…
Yani artık, ‘stratejik müttefik’ veya ‘model ortak’ değiliz. Muhteşemiz. Muhteşem müttefikiz!..
Washington’a göre pozisyon alsa da küresel politikaların hayata geçirilmesi hakkında Ankara’nın son tahlilde söyleyecekleri kritik olacak. Biden yönetiminin getireceklerinden faydalanacak Ankara. Götüreceklerine ise içeride de ‘evet, muhteşem müttefik olalım’ diyenler şimdiden destek veriyor…
Naçizane tavsiye.. Kimse kefil olmasın ‘muhteşem müttefik teklifine’…
‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek küresel bir itiraza liderlik yapan ülkenin dümeni öyle kolay kırılmaz eski rotaya…