Şu anda yüzde yüz katıksız dijital bir yazı okumaktasınız. Veya yüzde yüz sanal yazı mı deseydim? BirGün kâğıt baskısı gazete yok bugün.

Zaten bugünkü bayram da yüzde yüz sanal bir bayram.

Her şey sanal ve dijital artık. Önceden de nispeten böyleydi ama korona sayesinde dijitallik her eve geldi. Korona virüsü ‘katıksız dijital’ çağa da bir nevi erken doğum yaptırdı, iyisiyle ve kötüsüyle!

Dijitallik tabii ki önceden de biliniyordu. Hani 27 Nisan 2007 tarihinde tuhaf (!) bir e-muhtıra verildiydi de o dijitallik sayesinde daha da muktedir oldulardı. Teknolojinin tüm nimetlerinden en fazla elbette muktedirler, zenginler yararlanıyor. Ama dijitallik muhalifler ve yoksullar elinde de doğru kullanılırsa işe yarıyor.

İki tarafı kesen bir dijital bıçak var. Nitekim sosyal medya muhaliflerini tutuklamaları yetmeyince internete TC numarasıyla girilsin teklifi, trol ordusunu yeşil noktayla seferber etmek vb tedbirler peş peşe geliyor. Bu yöndeki bir son habere göre, e-devlet üzerinden nüfus kaydında dijital din değişikliği vatandaşların hizmetine açılmış. Şimdi buna bakıp “nasıl da özgürleştik” mi diyeceğiz yoksa “gönüllü fişlenmeyle artık kapının üstüne kırmızı çarpı koymak diye bir şey kalmayacak” mı diyeceğiz, ferasetinize kalmış!

Ayrıca dijital yayınlar olmasa mesela ABD raporlarından haberimiz olmazdı veya bir kâğıt gazetede basılmasını beklerdik. Bakın işte, Tolga Şardan o tür bir rapora atfen “2023 sürecinde açıkça isim verilmese de yapılan tanımlamalardan Erdoğan’ın halefi olabilecek isimleri tahmin etmek zor değildi. İki isim, Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan olarak yorumlandı” diye yazdı.

Gazete tirajları epeydir düşmekteydi ve fısıltı gazetesi tirajı tabii ki artmaktaydı. Dijital fısıltıların önü Twitter tutuklamalarıyla kesilmeye çalışıldıkça da, herkes kendi Whatsapp arkadaş grubuna çekildi ve şimdilik Whatsapp fısıltılarını ve haberlerini ve yorumlarını ve iletişimini engellemeye güçleri yetmiyor gibi.

Günümüzde dijital muhalefet ortamındaki toplumsal tepkiler sosyal medya üzerinden dijital araçlarla birlikte yaşanan kitle mobilizasyonunda kendi dijital kavramlarını ve dolayısıyla dillerini yaratıyor. Bu gidişatın bir tık ötesi, teknolojik olarak zaten mümkün olan hologram benzeri üç boyutlu işlerin (ve eylemlerin!) yaygınlaşması olabilir mi? Ben bilmem oğlum bilir!

Dijital ortam ve sanal (virtual) gerçeklik hakkında üç yıl önceki bir yazımda şunları yazmıştım: “Türkiye’de olup bitenleri tek kelimeyle anlat deseler ‘virtual’ diye cevap veririm. Açın bir İngilizce-Türkçe sözlük, sıfat olarak kullanılan bu kelimenin anlamını okuyun: sanal, gerçekte olan, gerçekte olmayan, görünen, görünür, görünüşte, zahiren, zahirî, adeta, güya, sanki, zımnî, gizli, kapalı, saklı, gerçek kuvveti olan, gerçek(te olan), aslında, hakikî, fiilî, fiilen. ‘Gerçekte olan’ ile ‘gerçekte olmayan’ zıt anlamları kafanızı karıştırmıştır. Ama şaşırmayın. Hayat bazen-zaten böyle değil mi? Olup bitenler ve olacaklar muktedir elinde sanki bir virtual reality’dir/sanal gerçekliktir. Ve onun artık inandırıcı olmak, herkesi inandırmak gibi bir derdi kalmamıştır. Kendine inanmasını (biat etmesini) isteyenlerle sanal gerçeklik âleminde video oyunu oynuyor sanki. Kendisine inanmayanları, aldanmayanları maddi şiddete, acı hakikatlere maruz bırakarak.”

Dolayısıyla Saraylıların sanal gerçeklik âleminde ‘talimatlar’ bir yazılım (software), devlet aygıtı da donanım (hardware). İstiyorlar ki bu oyun oynanmaya hep devam etsin. Vatandaş gözünü ekrana diksin, sadece onu seyretsin ve dinlesin, böylece kendi hayalleri gerçekleşiyor, mutlu mesut yaşıyor sansın.

Ama artık televizyonları bile izlenmiyor ki! Sizler de kendi çevrenizde gözlemlemişsinizdir. BirGün TV sayfasında bile yer alıyor, en çok izlenen programlar TLC gibi kanallardaki emlak programları filan!

Zaten gençler bakımından bir önceki kuşağın sanal gerçeklik âleminde video oyunlarından öğrendiklerini de en son kuşak akıllı telefonlarıyla fersah fersah öteye taşıdı bile. Merak etmeyin, şimdiki gençler dijital gerçekliğin de daniskasını biliyorlar. Üstelik ‘virtual’ kelimesinin şu anlamlarını hiç unutmadan:

Gerçekte olan, gerçek kuvveti olan, hakikî, fiilî, fiilen!