SAYIN Devlet Bahçeli, gazetemiz TÜRKGÜN’e yaptığı açıklamada FETÖ’nün siyasi ayağı ile ilgili bir değerlendirmede bulundu ve mutlaka üzerine gidilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle CHP ve yancıları, sanki FETÖ’nün siyasi ayağını ilk defa duyuyorlarmış gibi, hemen üzerine atlayıp, buradan bir çarpıtma, yanıltma ve istismar konusu çıkarmak için akla ziyan şeyler söylediler. Mecliste araştırma komisyonu kurulmasını teklif edip, güya MHP’yi ve dolayısı ile Cumhur İttifakı’nı köşeye sıkıştıracaklarını zannettiler.

CHP SUÇÜSTÜ YAKALANDI

Bu vesileyle bir defa daha gördük ki, bu zihniyet FETÖ dahil bu ülke ve milletle meselesi olan her kim varsa hepsi ile ortaklık içindedir ve birbirlerini tamamlayarak gidiyorlar. Ancak, bu defa ava giderken avlandılar. FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkması için, önce CHP’den başlanması gerektiği iyice anlaşılmıştır. Sayın Devlet Bahçeli, MHP’yi takip eden gazetecilere yaptığı açıklamalarla CHP’yi suçüstü yakalamış ve ifşa etmiştir. Artık kaçacak yerleri yoktur. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözünü ettiği 180 ByLockçu ismi hiç vakit geçirmeden götürüp savcılığa teslim etmelidir. Aksi halde MHP, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacaktır.

YURTTA SULH KONSEYİ NEREDE?

FETÖ’nün siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Bunda hiçbir tereddüt yok. Aksi halde bu terör örgütü ile mücadelede hiçbir zaman tam sonuç alınamayacaktır. Bunun yolu da, yöntemi de bellidir. Sayın Bahçeli’nin açıklamaları hem siyasi partilere, hem de yargı ve hukuk adamlarına bir yol göstermedir. Yurtta Sulh Konseyi, işin kilit noktasıdır ve her ne hikmetse, bu konuda hiçbir adım atılmamıştır. Sayın Bahçeli, bu noktaya özellikle dikkat çekiyor ve “askeri kanadı belli bir oranda tutuklandı, sıkıyönetim komutanları tutuklandı, Sincan ve Silivri’de duruyor. Bunlar başarılı olsaydı ülkeyi yönetecek sivil kadro kimdi? Bu sualin cevabını arayın. İster yerde ister gökte ister ABD’de ara ister Almanya’da arayın. 15 Temmuz gecesi bir grup TRT’yi ele geçirmiş, orada görevli bir spiker hanımefendiyi zorla kameranın karşısına oturtmuş Yurtta Sulh Konseyi’nin bildirisini okutuyorlar. Demek ki 15 Temmuz’un arkasında bir Yurtta Sulh Konseyi var. Konsey kavramını ele aldığınızda bu bir tek kişi anlamına gelmez. Bunların içerisinde darbeyi yapan askerler olduğu gibi, darbecilerle hareket eden siviller, bürokratlar olabilir. Darbe başarılı hale gelirse de ülkeyi yönetecek bir yönetim kadrosunun bulunması lazım” diyor. Sonrasında da, 1960 ve 1980 darbelerinden örnekler veriyor. Kurulan hükümetlerde kimlerin yer aldığını isim isim sayıyor ve darbelerin sivil kanatlarını hatırlatıyor.

MECLİSTE HAKİMLİK Mİ YAPACAĞIZ?

CHP’nin, işi siyasete havale etme gayreti, komisyon kurma çabası asla iyi niyetli değildir. Nitekim, Sayın Bahçeli bu konuda çok çarpıcı bir değerlendirme yapmış ve aynen şunları söylemiştir: Araştırma komisyonunda ısrar etmek ve herkesi oraya davet etmekte eğer çok kuşku verici davranışlarının üzerini örtmek gibi bir çabaları yoksa, zaten bir anlamı olmaz. Kalkıp beş partiyi bir araya getirdik Mecliste, ne yapacağız, hepimiz savcılık mı yapacağız? Hakimlik mi yapacağız, kolluk kuvvetlerinin mensupları mı olacağız? Böyle şey olmaz. Bir de bunu çok saptırıyorlar. İşte zaten bizi düşündüren, CHP’ye olan güvenimizi sarsan nokta burasıdır. Bunlar CHP’nin toplu bir algı yaratmak için ortaya koyduğu kavramlar. Niye Cumhuriyet Başsavcılığına o 120, 180 ismi vermiyor? ByLock, FETÖ’nün işareti. Komutanların omuzlarında yıldız, öbürlerinin ellerinde ByLock var. Niye vermiyor, versin. Yerine getirmeyen savcı varsa, yerine getirmeyen hakim varsa, iktidar varsa millet o zaman hesap sorsun onlardan. Bir darbe yapacaksınız, askerlerle bunu planlayacaksınız ve devleti yöneteceksiniz. Türkiye’deki tarım rekoltesinin ne olduğunu hangi komutan bilecek? Kaç küçükbaş, kaç büyükbaş hayvan olduğunu nereden bilecek? Bunları bilen adamı yanına alacaksın.

SORUŞTURARAK BULUNACAK

Yapılması gereken ne midir? Yine Sayın Bahçeli’den dinleyelim: Bu milletvekili işi değil. Yargıya başvuracaksınız, savcılar harekete geçecek. Soruştura soruştura İstanbul’daki bir tane caniyi nasıl buluyorlarsa, bunları da öyle bulacaklar. Kalkıp siyasilere işi atıp ‘sende şu kadar var, bende bu kadar var’ diyerek yargıyı da sulandırmanın gereği yok. Bugünkü hükümetin yapacağı tek şey bundan böyle, ‘terörle mücadelenin her iki boyutunda tam yetkilisiniz ve sonuna kadar da gidiniz. Gittiğiniz yerde millet iradesi olarak ben varım’ diyecek. Yani hükümet olarak milli iradeyi temsilen o yargıçların arkasında duracak: Size tam yetki veriyorum, elden gelen tüm çabayı gösteriniz. Siyasi irade olarak da arkanızda duruyoruz demeli. Hükümetse hükümet, partiyse parti, Meclis ise Meclis.