Nedir bu sibernetik bilim ve nasıl ortaya çıkmışır?

Sevgili okurlar, geçen hafta başladığımız siberbilinmezlik ve sağlık konusunda paylaşımımızdan kısaca söz edersek kısaca şu özeti yaparak bugün siberbilinmezlik ve gelecek konusuna geçelim. Geçen hafta yazımızda şunları paylaşmıştık. “Küresel köye dönüşen dünyamızda, “siber güvenlik” artık sadece kişisel güvenliğin dışında, ülkelerin milli politika ve sistemleri ile ticari ilişkilerini de etkileyecek bir hal almıştır. Bu cümleyi biraz daha açarak açıklamak ve olayı Askeri açıdan bakmamız gerektiğinde, 2010 yılındaki ABD ve İsrail işbirliğiyle İran’daki Natanz Nükleer Tesisi’ndeki uranyum saflaştırma çalışmalarını engellemeye yönelik siber saldırıyı ilk örnek olarak verebiliriz. Bu saldırının nasıl etki yaptığının açıklaması ise şu şekildedir: “… Yazılım, uranyum işlemede kullanılan santrifüj borularındaki titreşimi çok artırarak veya çok azaltarak borularda metal yorgunluğu yaratıp boruların patlamasını sağlamıştır...” 2010 yılında “Olympic Games” adı verilen solucan yazılım ile siber güvenlik camiasında “Stuxnet” olarak adlandırılan saldırının gerçekleştiği sırada  kontrol odasında tüm veriler normal gözükmesi ve fark edilmemesi tehlikenin boyutunu göstermesi açısından oldukça önemlidir”.

Sibernetik Biliminin Babası: Norbert Wiener

1894’de dünyaya gelen Wiener’ 2 yaşında alfabeyi öğrenmiş ve üç yaşında okumaya başlamıştır.Ancak okul çağına geldiğinde tahmin edilen gelişmeler yaşanmamış, aksine zorlukla yazı yazıp, aritmetik hesaplarını parmak ile yapmaya başlamıştır. Durumdan giderek daha rahatsız olan babası, oğlunu,  Ayer High School’a özel öğrenci olarak kaydettirmiş,ancak Norbert laboratuvar çalışmalarında beklenen performansı gösteremeyince, bu okuldan da  vazgeçilmiştir. 1911’de Harvard’dan 18 yaşında felsefe doktorasını alan, ardından, İngiltere’de Cambridge Üniversitesinden bir burs kazanan ve ertesi yılını orada matematik eğitimine devam ederek geçiren, Norbert için Alman matematikçisi Hilbert’in yönetimi altında çalışması için onu  Göttingen’e  davet etmiştir. Ancak, Birinci Dünya Savaşının başla¬masıyla birlikte eğitimine  New York’da Columbia Üniversitesinde devam eden, Wiener, yurt dışında geçirdiği bu yılların bir matematikçi olarak onun gelişimine katkısı olduğunu belirtmektedir. Savaşın bitiminde Wiener   1919’da Massachusetts Teknoloji Enstitüsünün Matematik Bölü¬müne katılma daveti almıştır. Bu davet onu Sibernetikler‘e götürmüş, sibernetikleri “makina ve yaşayan organizmada komini-kasyon ve kontrol teorisi” olarak tanımlamasına yol açmıştır..

1944 yılında, Dr. Arturo Rosenblueth ile “sinir sistemi incelemesine modern matematik tekniklerinin uygulanması” üzerine müşterek bir projeye başlamak üzere Meksika’ya giden, Wiener, bu alandaki araştırmasının yapay akciğer geliştirme, sağırlık için kelimeleri etkili hale dönüştürme ve dokunma duyusu yokluğu ve yapay kol, bacak hazırlamak için yararlı olabileceğini düşünmüştür. Bu düşünceleri onun daha sonraki beyin dalgaları araştırmasının yoluna açmasına önemli bir katkı oluşturmuştur. 1963 yılında, matematiğe, mühendisliğe ve biyoloji bilimine yaptığı katkılardan dolayı Ulusal Bilim Nişanını kazanan Norbert Wiener 18 Mart 1964 yılında İsveç’de ölmüştür.

Wiener akıllara sadece hem teorik matematikte hem de uygulamalı matematik sahasında ortaya koyduğu eserlerle değil,  aynı zamanda bir felsefeci, altı dili konuşan bir dilci, sanat ve edebiyatla tam anlamıyla haşır neşir olan bir kimse olmasıyla kazanmış olmasıdır.

Sibernetik Tıp

Sibernetik tıp çok basit anlatımla insanı evrensel sisteminin bir alt sistemi olarak değerlendirir. Son teknoloji makineler, sürücüsüz arabalar ve robotlar çalıştıkları ortamda nasıl kendi kendilerini kontrol edip yönetebiliyorsa, insanlar da bulundukları ortamda kendi kendilerini kontrol ederek yönetmektedir.

İnsan hayatı ve otomatik kontrol ile yönetime sahip bu makine, otomobil veya robotların sistem esaslı çalışma benzerliği sibernetik tıbbın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Henüz zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel bakımdan insan davranışlarını tam olarak yansıtan bir robot üretilememiştir. Ama bu üretilmeyeceği anlamında değildir. İnsan davranışlarının çeşitli zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel etkileşimler sonucu nasıl şekillendiğinin tam olarak bilinememesi bunun en önemli nedenidir. Bir başka anlatımla, insanın davranışlarını yönlendiren bu faktörlerin girdi-çıktı açısından robotlarda olduğu gibi doğrusal işlem olmadığıdır. İnsan davranışlarının temelinde o kadar çok faktör var ki; bunlar doğrusal olmayan çok fonksiyonlu denklemlere konu olmaktadır. Yani robotlarda olduğu gibi ben şu komutu verirsem bu neticeyi alırım demek, insan için çok geçerli değildir.

Ama robot teknolojileri ile insan yaratılışı arasında ortak bir nokta var; ikisi de sistem esaslıdır.

Sistem esaslı demek; iç ve dış dünyalarından gelen sinyalleri değerlendirdikten sonra bir karar verip, ona göre otomatik/otonom olarak hareket ederler.

Robotların davranışlarını kontrol altına almak ve yönetebilmek için iç dünyaları ve dış dünyaları bir anlamda kontrol edilebilirken, insanda bunu başarma yönündeki çalışmalar henüz emekleme aşamasında bile değildir.

İnsan davranışları zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel sağlığın da bir yansımasıdır. Yani davranış ile sağlık arasında çok yakın bir ilişki vardır. İnsan bir sistem olduğundan girdiler, süreç ve bir de çıktılar vardır. Peki, girdi olarak zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel sağlığı etkileyen faktörlerin tam bir envanteri çıkarılmış mıdır? Kocaman bir hayır… Sağlığın çıktılarını kontrol edebilmek, yani tedavi sürecini yönetebilmek için, bunların girdilerini henüz vücuda girmeden veya giriş noktasında kontrol altına alıp çıkıncaya kadar işlemden geçirmek gerekmez mi? Onların ne olduğunu tam olarak bilmeden ve vücuda olan tek tek veya müştereken etkilerini anlamadan hastalığın sebeplerini nasıl ortaya koyabiliyoruz. Tıbbın birçok ihtisas dalı ilgilendikleri alanda ilerlemeler kaydetmektedir. Her dalın uzmanı kendi gözlüğü ile konuya bakmaktadır. Bu sebeple olaya sistem bazında bütünsel bakamadığımız için koyduğumuz teşhisler de çoğu kez yüzeysel oluyor… Bir yeri yaparken çok yeri yıkma ihtimali artıyor…

Tıpta ihtisaslaşma bütünün, yani sistemin nasıl işlediğine dair yapılması gereken esas çalışmayı geri plana atmıştır. Çünkü bütünün, yani sistemin nasıl işlediği anlaşılmazsa, sadece ihtisas gözlüğü ile yapılan teşhis ve tedaviler pek de doğru neticeler vermeyebilirler.

Sağlık konusu sadece tıp doktorlarını ilgilendiren basit bir konu değildir. İnsan sağlığını anlamak, kontrol etmek ve yönetebilmek için, yani tedavi sürecini doğru yönetebilmek için öncelikle insanın evrensel sistemin içerisinde alt ve üst sistemleri olan karmaşık bir sistem olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Davranışlarımızın ve/veya sağlığımızın nelerden etkilendiğini anlamak için, mühendislik başta olmak üzere birçok bilim dalının işbirliğine ihtiyaç vardır. sibernetik tıp, mühendislik ve tıbbın birleşmesiyle ortaya çıkan tıp doktorluğu dalıdır.Sibernetik tıp, birçok mühendislik dalını beşeri tıp ile entegre ederek teşhis ve tedaviyi sistem bazında başarabilmek amacıyla doğmuştur.

Sibernetik tıp, evrenin bir bütün olduğunu, yani özünün aynı olduğunu veya tüm yaratılışın tek bir şeyden yaratıldığını esas alır. Buna göre, her şey, başka bir şeyin alt veya üst sistemidir. Sistemler arasında büyük bir etkileşim vardır. Bu etkileşimden dolayı dengeler bozulduğu zaman neticede yeni bir denge kurulur. Hastalıkların teşhis ve tedavisinde her ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olursa olsun insanı evrenin  bir alt sistemi olarak görür.

Sibernetik tıp, insan sağlığını veya davranışını içerden ve dışarıdan etkileyen ruhsal, zihinsel, duygusal ve fiziksel faktörler dahil tüm faktörleri girdi olarak görür. Bu faktörleri ve bunların vücutta geçirdikleri değişiklikler ile bunların çıktılarını frekans bazında izler. Çünkü herşeyin temeli enerjidir. Enerji frekanstır; frekans bilgidir. İnsan sağlığının yönetiminde bilgi esastır. Sağlık, hastalık sürecinde netliği kaybolan bilgiye netlik kazandırılarak  ancak gerçekleştirilir.

Sibernetik tıp, insan sistemini analiz ederken, girdileri değerlendirirken, hastalık süreçlerini takip ederken ve teşhis koyarken, mühendislik ve tıbbı entegre etmiştir. Bu amaçla, teşhis ve tedavide geniş ölçüde mühendisler ve tıp doktorları tarafından geliştirilen ileri teknoloji cihazlar ile yüksek hızda doğrusal olmayan denklemleri büyük bir doğrulukla (%85-95 güven aralığında) çözebilen ileri teknoloji bilgisayarlar/bilgisayar programları kullanılmaktadır.

Son teknoloji bir otomobilin arızalarını ve bu arızaların sebeplerini artık elektronik cihazlarla hatasız olarak bir çırpıda tespit edebiliyoruz. Sibernetik tıbbın ileriye dönük çalışmaları sonucu insan sistemini etkileyen tüm hastalık girdileri, bunların vücutta geçirdikleri süreçler ve vücuda olan etkileri de bu şekilde tespit edilecektir. Girdilerin hepsine hakim olamasak da, teşhis ve tedavide bu konuda geldiğimiz nokta son derece başarılı görülmektedir.

Gelecek yazımızda aynı yazımızın devamında görüşmek dileğiyle….