SesSiz ve yalnız bir harften söz edeceğim bugün. ‘Sanat’ın S’sinden… Harflerin en sessiz olanından… Yoksa, daha ne ‘s’ler var: ‘salgın’ın, sermaye’nin, savaş’ın, ‘silah’ın, ‘soykırım’ın s’leri gibi… Onlara karşı güçlü bir sığınaktır sanat’ın s’si. Üstelik yalnız da değildir. Sınıf bilinci, sivil toplum gibi arkadaşları vardır. Suskun kalmadığında ona destek verebilen…

Diyeceksiniz ki, bir de siyaset var. İşte onun arkadaşlığından emin değilim. Sanata çoğu zaman kuşkuyla yaklaşmıştır siyaset. Kimi zaman sanat sözcüğünü duyduğunda silahına sarılmıştır. Elbette, sosyal devlet ilkesini benimseyen siyasetçiler de olmuştur tarih boyunca. Sanata gerektiği gibi saygıyla yaklaşmış, ihtiyacı olan desteği vermeye çalışmış Anatoli Lunaçarski, André Malraux, Jack Lang, Talat Sait Halman, Ahmet Taner Kışlalı, Fikri Sağlar, İsmail Cem, Ercan Karakaş gibi sanatçı dostu Kültür Bakanlarından söz ediyorum.

Kültür Bakanlığımızın adı değişip, Kültür ve Turizm Bakanlığı olduktan sonra göreve gelen bakanların büyük kısmının turizm işlerine ağırlık verdiğini gördük. Mevcut hükümetin bakanı Mehmet Nuri Ersoy da bu geleneği(!) sürdürmekte kararlı görünüyor. Koronavirüs salgını nedeniyle durdurulan sanat etkinliklerinin ardından, Tiyatro Kooperatifi ve Oyuncular Sendikası’nın isteği üzerine kendileri ile görüşüp taleplerini dinlediyse de, şu ana dek elle tutulur bir sonuç yok ortada. Müzik alanındaki meslek birlikleri, UPSD, Yayıncılar Birliği gibi kuruluşların talepleri de yanıtsız kaldı.

Oysa Avrupa’nın hemen her ülkesinde sanata ve sanatçıya ciddi destekler veriliyor. Birkaçını anımsatalım: Fransa’da, 1 milyar Euro’luk bir paket kapsamında yazar ve sanatçılara kişi başına 1500 Euro destek veriliyor. Almanya, bağımsız sanatçılar ve küçük işletmeler için 50 milyar Euro’luk bir paket açıkladı. Berlin eyaleti, sanat işletmelerinde çalışan sanatçıların her birine 5000 Euro’luk destek veriyor. ABD’de 2 trilyon dolarlık destek paketinin 75 milyon doları sanata ayrılmış. Ayrıca, bazı eyaletlerin ciddi destekleri var. İngiltere’de Arts Council (Sanat Konseyi) 160 milyon Pound’luk bir destek paketi açıkladı. Bunun 20 milyon’luk kısmı bağımsız çalışan yaratıcılara (kişi başına yaklaşık 2500 pound), 90 milyonu Arts Council’ın desteklediği sanat kurumlarına, 50 milyonu ise destek almayan kurumlara veriliyor.

Bizim Kültür (ve Turizm) Bakanlığımız tiyatrolara borç erteleme, oyun sayısının zorunluluğunun bu yıl için aranmaması gibi birkaç küçük desteğin ötesine gitmeyecek gibi görünüyor. Özel sermaye kuruluşlarından birkaçı sembolik desteklerle yetinirken (verdikleri miktar, haberlerin reklam değerini bulmaz), İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Sinema Televizyon Sendikası ve Netflix ile birlikte geliştirdiği sinema ve müzik sektörleri çalışanlarına destek projesi küçük ama anlamlı bir proje. CHP’li yerel yöneticilerin halkın ihtiyaçlarına yönelik güzel ve etkili projelerine tanık oluyoruz. Keşke, sanat alanlarında çalışan bireyler ve ayakta kalmaya çalışan sanat kurumlarını da vizyonlarına dâhil edebilseler.

Yazıma, ‘Sessiz ve yalnız bir harf’ başlığını koymayı düşündüm önce. Ama sonra, enseyi karartmamak lazım deyip, vazgeçtim. Çünkü, siyaset yalnız bıraksa da sanatı, seyircinin bırakmayacağını biliyorum (evet, ne yazık ki seyirci kavramı içinde siyasetçiler yer almıyor. Birkaç istisna dışında). Bir örnek vereyim, bugün büyük bir şairimizin, Edip Cansever’in ölüm yıldönümü. Haftaya, Ahmet Arif, Nazım Hikmet ve Orhan Kemal’in yıldönümleri var. Bakalım hangi yerel yönetim bu günleri anımsayacak? En iyisi, kendi gücümüze, yani sevginin ve dayanışmanın gücüne sığınmak. Cansever’in “Yerçekimli Karanfil” şiirinin bir dörtlüğü ile veda edelim, geçmiş bayramınızı kutlayarak…

“Sen o karanfile eğimlisin, alıp sana veriyorum işte

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel

O başkası yok mu bir yanındakine veriyor

Derken karanfil elden ele”