Allah dostu Yunus Emre, bildiğimiz alemlerden başka alemler
olduğunun sırrını veriyor bir beytinde:
“Mümin olanların çoktur cefası/ Ahirette olur zevk-u sefası/
On sekiz bin âlemin Mustafa’sı/ Adı güzel, kendi güzel Muhammed”
Bilinen, bilinmeyen her alemde; canlı, cansız; hayvanlarda,
bitkilerde; vücudumuzdaki her hücre ve organda, havada, karada, denizde bulunan
her yaratılan; maddi, manevi varlık, kâinatta bir yer teşkil eder.
Elde edilen her mekânda yaşayan canlılar, kendi kurallarıyla
korunma ve savunma sistemini ihmal etmemesi lazımdır. Aksi halde işgal edilirler…
Evimizin, barkımızın, bağımızın, bahçemizin, tarlamızın,
otağımızın, ocağımızın, vücudumuzun; yaratılan her şeyin mutlaka korunması ve savunulması
lazımdır.
Saysız mal, can kayıplarıyla şühedanın çabasıyla elde edilen
vatan toprakları dahi savunmasız, korunmasız, tedbirsiz bırakılırsa; mutlaka
başkalarının saldırısına uğrar, işgal edilir ele geçirilir. İşgal altına
girince de ya mücadele edersiniz ya onun esiri olarak yaşarsınız ya da
ölürsünüz…Tarihte örnekleri çoktur ve bilinen bir gerçektir.
Hiçbir şey başıboş bırakılmış değil, hiçbir iş şansa
bırakılmaz. Tedbir almazsanız, ne kadar tevekkül bile etseniz, yetersiz kalır
ve işgale uğrarsınız…
Vücudumuz, Allah’ın bize emanet ettiği çok büyük bir eserdir.
Kendimize bakabilsek ve görebilsek; eserin sahibini anlamaya, tanımaya yeter…
Allah kendi vücudumuzu bize emanet etmiş, nasıl koruyacağımızı
ya vahiyle ya kitapla ya peygamberle ya da dostları sayesinde bize haber
vermiştir. Bahane etmeyelim diye…
Vücudumuzun gerek maddi gerek manevi olarak korunması ve
savunulması gerekir. Bunlar da haram,
helal ve şüphelilerden korunmak şeklinde bildirilmiştir:
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller
de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar
vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden
kaçınırsa, dinini, ırzını, korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama
düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an
koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu
vardır, Allah'ın koruluğu da haramlardır. Haberiniz olsun, cesette bir et
parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o
bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir."
(Buharî, İman 39)
Bu ilahi uyarıya rağmen biz ne yaptık kul olarak?
Bırakın şüphelileri, bile bile haram işlemeyi adet edindik.
Vücudumuzun yılda bir defa bakım ve onarım maksatlı (tıp otoritesinin tespiti) Ramazan
orucu tutmamızı farz kıldığı halde aldırış etmedik. (Böylece vücut yıllık
bakımı ihmal edilen araca döner)
Pazartesi Perşembe orucu gibi önemli bir sünneti göz ardı
ettik. Yiyin için israf etmeyin ilahi buyruğunu dinlemedik. Ye babam ye! Kusana
kadar, obezite sınırını zorlayana kadar ısrarla israf ederek…
GDO lu ürünler icat ederek adeta Allah’ın yarattığı şeylerin
yapısını bozduk.
Abdest gibi namaz gibi sağlık açısından gayet önemli olan
fiilleri terk ettik.
Maddi manevi vücudumuzu korumadık, savunmadık. Sonunda da maddi
manevi virüslerle vücudumuz işgal altına alındı.
Coronavirüs yeni tanıştığımız bir virüs, daha o kadar virüs
var ki kim bilir ne zaman karşımıza çıkacak. “Belki bugün, belki yarın; belki yarından
da yakın…”
Korunmak gibi daha kolay olan mücadeleyi, yapmadık, vücudumuzda
işgali yaşıyoruz. Şimdi ya savaşacağız ya esir olacağız ya da öleceğiz.
Siz siz olun hiçbir yeri savunmasız, korunmasız bırakmayın…
Gafletimizin bedelini bu sefer ağır ödeyeceğiz ama umarız
ders alırız. Ya da canımız çok yanacak çok…
Milli şairimiz Mehmet Akif, ne güzel demiş: Geçmişten adam
hisse kaparmış. Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / “Tarih'i
tekerrür” diye tarif ediyorlar. / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Ya ibret alıp gideceğiz, çözüme; ya da yanlışta ısrar edip
gideceğiz ölüme…
Uğur Kepekçi