Her damla bir gün toprağa düşer. Her nefes sonsuzluğa gider, bekler. Her yaprak, çiçek bir gün solar. Her yeni eskir, her gelen veda eder, gider.
Ramazan gönüllerimize veda ederken, hüznünü bırakıyor geride. Yeniden ona kavuşmanın, kavuşma düşüncesinin, elemleri giderici bir tarafı da var elbette. Bütün bir hüzünden ziyade, ümit çiçekleriyle çevrelenmiş bir hüzün, içimize su serpiyor. Ona veda ediyoruz, bunca Ramazan güzelliğine hasret duyacağız, evet… Bizi rahmetiyle, merhametiyle kuşatan bu ay, bizi bırakıyor, onsuz kalıyoruz. Aslında giden takvimdir, Ramazan hiç bırakmasın bizi inşallah diye niyaz etmeli belki.
Kışın içerisine baharın nüvelerini saklayan Cenab-ı Hak, bu güzelliklere onbir ay sonra yeniden kavuşacağımız ümidini de saklamış bu vedaya. Bu senenin Ramazanı bitiyor diye üzülsek de, gelecek sene yine teravihimiz, sahurumuz, iftarımız bizi bekliyor diye seviniyoruz. Bu da elbette Rabbimin fazlındandır.
Vedaların, kayboluşların ruha ağır gelen bir yanı var. Özellikle de hassas ruhlar daha çok etkileniyor, firak ateşinin yakıcılığı daha bir sarıyor onları. Bir yaprağın düşüşü, sonbahar sarılığı, ikindi vakti ruhlarını daha çok yakıyor, kalplerini yangın yerine çeviriyor adeta.
Her vedaya konan rahmet damlalarını görebilmek, insanı bilinmez dehlizlerden çıkarıyor, nefes aldırıyor. Akl-ı selimle düşünebildiğimiz, nimet taraflarını görebildiğimiz sürece, aslında hiçbir hadise yakmıyor, kanatmıyor, acıtmıyor.
Ramazana vedamız da yine onun nimet taraflarını, yeniden geleceğini düşünmemizle aşılacak. Ramazanın kapısını yeniden aralayacağımız günlere kavuşma arzusuyla…