|
Politika faizi ve finansal yatırımın getirisi

Merkez Bankası piyasaların da beklediği gibi faizleri 2 puan indirdi.

Bu indirimle politika faizi yüzde 12’ye gerilemiş oldu.

Bu karar 5 ay gibi bir süre zarfında Merkez Bankası’nın politika faizinin 12 puan (1200 baz puan) indirimi anlamına da gelmektedir.

İndirim gerekçeleri olarak hem içerideki finansal ve reel sektördeki iyileşmeler, hem de dış dünyadaki gelişime paralel Merkez Bankalarının genişletici para (düşük faiz) politikası uygulamaları gösterilmiştir.

**

2020 yılı için küresel ekonomide büyüme tahminleri düşürülmüştür. Yani küresel ölçekte yavaşlama sürecinin devam edeceği beklenmektedir.

Türkiye ekonomisini etkileyecek potansiyel gelişmelerin dikkate alındığı belirtilerek; yatırımlardaki gerileme (düşük büyüme beklentileri), ihracatın büyümeye verdiği katkının azalması, liranın istikrarlı seyri, FED ve diğer Merkez Bankalarının düşük faiz politikaları gibi gelişmeler indirimin gerekçesi olarak açıklanmış.

Yine, ekonomide bir durgunluk süreci yaşandığı, enflasyondaki gerileme de göz önünde bulundurularak Merkez Bankası’nın ekonomik büyümeye destek vermesi gerektiği düşüncesiyle faiz indirimi yapıldığı mealinde ifadeler söz konusu.

**

Bu arada yüksek faizin maliyetleri ile ilgili başka bir şey söylemek istiyorum.

TÜİK geçtiğimiz günlerde finansal yatırım araçlarının nominal ve reel (enflasyondan arındırılmış) getirilerini açıkladı. Buna göre aylık bazda (kasım ayında) en yüksek getiriyi borsa sağlarken (yüzde 4.77) ikinci en yüksek getiri devlet iç borçlanma senetlerinden (DİBS) elde edilmiştir (yüzde 4.59).

Yıllık olarak bakıldığında ise TÜFE indirgenmesiyle reel mevduat faizi geliri yüzde 11,48, iç borçlanma senetleri reel getirisi yüzde 19,98 olarak açıklanmıştır. Borsa’nın yıllık reel getirisi ise 0.9 olmuştur (yüzde 1 bile değil). Parasını dolar ve euro cinsinden tutanlar ise yıllık bazda reel getiri anlamında zarar etmişlerdir.

**

Bu verilerden ne çıkaracağız?

Buradan, Merkez Bankası faizlerinin yüksekliği nedeniyle devletin artan borçlanma faizleri devlete borç verenlere (DİBS sahiplerine) en yüksek reel getiriyi sağlamıştır. Sonrasında en yüksek getiri sağlayan finansal yatırım aracı ise mevduatlardır.

Açıkçası, Merkez Bankası yüksek faiz politikasıyla ister-istemez rantiye dostu olmuştur. Faiz indirimleriyle bu dostluğu bozmaya çalışmaktadır.

Merkez Bankası’nın bilindiği gibi uzun süre yüksek politika faizinde (yüzde 24) ısrar etmesi bütün ekonomik dengeleri kötüleştirmiştir. Hatta başkanının görevden alınmasına kadar giden sürecin tahribatı halen onarılmaya çalışılmaktadır.

**

Bugün, bütçeden ödenen faiz giderlerinin 50-70 milyar lira aralığından kısa sürede 140 milyar liraya ulaşmasında söz konusu yüksek faiz politikasının etkisi vardır.

2019 yılında ekonomik daralmanın (zirveye ulaşan işsizliğin) arkasında Merkez Bankası’nın belirlediği yüksek politika faizlerinin tavan yaptırdığı kredi maliyetleri nedeniyle dışlanan reel sektör yatırımları (crowding out) yatmaktadır.

İlgili veriler, çıplak gözle de görüleceği üzere, faiz oranları ile enflasyon arasında net bir paralellik olduğunu göstermektedir. Burada faiz-enflasyon nedenselliğini bir kenara bırakarak, hem enflasyonun hem de piyasa faizlerinin düştüğü realitesini belirtmekte fayda var. Merkez Bankası da bu gelişmeye destek verici kararlar alıyor, hepsi bu.

**

İşin özeti; Merkez Bankası’nın politika faizi enflasyonu kontrol altına alma eksenli talebi kısıcı bir etkinin çok ötesinde, bütün makroekonomik dengeleri bozma ve etkileme gücüne sahip. Bu nedenle yeni Merkez Bankası başkanının, Türkiye’deki piyasa aktörleri ve bürokrasisi dikkate alındığında cesur adımlar olarak nitelendirilebilecek kararlılığını kutluyoruz.

#​Merkez Bankası
#Euro
#Faiz
#Enflasyon
4 yıl önce
Politika faizi ve finansal yatırımın getirisi
Müslüman olma coşkusu, ümmîleşme ve “vasat ümmet” yolculuğu...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir