Pargalı Maktul İbrahim Paşa'nın bir gazeli

Osmanlı tarihinde adları öne çıkan iki "İbrahim Paşa" vardır. Bunlardan biri Kânûnî Sultan Süleyman'ın (ö. 1566) veziri Pargalı maktul İbrahim Paşa'dır (1493-1536), diğeri de Sultan III. Ahmet'in (ö. 1736) sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (1662-1730). Geride olumlu-olumsuz birçok iz bırakan bu iki zatın hayatları gibi ölümleri de maalesef benzerlik arz eder. Yani her ikisi de idam edilmiştir. Biz bu makalemizde Pargalı İbrahim Paşa'nın bir gazelini vererek Paşa'nın şimdiye kadar pek bilinmeyen şairlik cephesine işaret etmek istiyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı K. 1565 numarada kayıtlı bir nazire mecmuasında (v. 65b) yer alan İbrahim Paşa'nın gazeli şöyledir:

Ez-ân İbrâhîm Paşa

"Seyr-i gülzâr edelim serv-i hırâmânlar ile//Açalım gönlümüzü gonca-i handânlar ile//Dilberin dâmenine konmamağa zerre gubâr//Yerlere su sepelim dîde-i giryânlar ile//Niçe yıllar yoluna yel gibi ildik son ucu//Çıkmadı başa gönül zülf-i perîşânlar ile//Gülşen-i hasret ile âteş-i hecr ile yanıp//Gül-i sad-berg dönüpdür yine peykânlar ile//Yâr İbrâhimi terk eyler ise bir gün ola//Arayıp bulamaya şem-i şebistânlar ile."

Zemin gazel olarak verilen İbrahim Paşa'nın bu gazeline yazılan ilk nazire Latîfî'nindir:

Nazîre-i Latîfî:

"İtmeyüp mihr ü mahabbet meh-i tâbânlar ile//Dahı cem olmayayın zülf-i perîşânlar ile//Bahtımız çünki siyehdir hat-ı eş'âr gibi//Hâlimi şerh ideyin defter ü dîvânlar ile//Katre-i hûn-ı ciğerden yaşımın sakkâsın//Gözlerim tâsını zeyn eyledi mercânlar ile//Ehl-i irfân ile eylen gül ü mül sohbetini//Ârif olan durup oturmaya nâdânlar ile//Bülbül-i tab-ı Latîfî çemene kıldı heves//İtdi gül sohbetini gonca-i handânlar ile."

Paşa'nın gazeline ikinci nazireyi şair Hâverî yazmıştır ki matlaı şudur:

"Seni gözler bu çeşm-i hûn-feşânım nice demlerle//Gel ey nûr-ı basar merdümlik it demler kademlerle"

Mecmuada v. 65b'den sonra kopukluk olduğu için İbrahim Paşa'nın söz konusu gazeline başka hangi şairin/şairlerin nazire yazdığını bilmiyoruz.

Diğer taraftan Latîfî, "Tezkiretü'ş-şuarâ" adlı eserinin Hâşimî maddesinde şöyle der:

"Cânânlar ile kâfiyesin evvel ol (Hâşimî) bulmuşdur. Ve bâkî nazîre-gûylar ana peyrev olmuşdur:

"Bezm-i mey eylemişem dün gece hûbânlar ile//Nice hûbânlar ile bî-ser ü sâmânlar ile"

…..

Bu fakîr dahı âlem-i sabâvetde henüz Kelâm-ı Kadîm'i nısf itmişdim bu şiiri ol zamânda ana nazîre demişdim:

"İtmeyüp mihr ü mahabbet meh-i tâbânlar ile//Dahı cem olmayayın zülfi perîşânlar ile//Bahtımız çünki siyehdir hat-ı eş'âr gibi//Hâlimi şerh ideyim defter ü dîvânlar ile//Katre-i hûn-ı ciğerden yaşımın sakkâsın//Gözlerim tâsını zeyn eyledi mercânlar ile//Ehl-i irfân ile eylen gül ü mül sohbetini//Ârif olan turup oturmaya nâdânlar ile//Bülbül-i tab-ı Latîfî çemene kıldı heves//İtdi gül sohbetini gonca-i handânlar ile." (Bkz. Tezkire-i Latîfî [matbu], s. 363-364)

Görüldüğü üzere, söz konusu ettiğimiz mecmuada Latîfî'nin bu gazeli, İbrahim Paşa'ya nazîre olarak gösteriliyorsa da Latîfî bizzat kendisi mezkûr gazeli "cânânlar ile" kâfiyesini ilk bulan Hâşimî'ye çocuk yaşta nazîre olarak söylediğini ifade ediyor.

Önemli bir nazîre mecmuası olan "Pervâne Bey Mecmûası"nda ise -Latîfî'nin ifadesiyle- "cânânlar ile" kâfiyeli zemin gazel'in Şevkî-i Selef'e âit olduğu ve bu gazele başta Hâşimî olmak üzere Leâlî, Tâliî, Hayretî, İbrahim Paşa, Kemâl Paşa-zâde, Bâkî, Zâtî, Latîfî gibi birçok şairin nazire söylediği görülüyor.

Bütün bu bilgiler de gösteriyor ki, Türk gemicilerin Parga'dan getirip Manisa'da bir dul kadına sattıkları köle İbrahim, kısa süre sonra devrin en büyük devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun iki numaralı (vezîr-i âzam) adamı olarak sanatı sanatkârı, özellikle de şairleri korumuş, nazîre mecmualarına girecek nitelikte gazeller yazmıştır.

İbrahim Paşa hakkında "Evsâf-ı İbrahim Paşa" adlı bir risale yazan Kastamonulu Latîfî, Paşa'nın edebî cephesine dair şunları söyler:

"Bu zümreye (şairler) muhibb ü mükrim oldugunun sebeb-i illeti bu idi ki kendü dahı bu fenden behre-mend ve zihn ü ẕekâ ile tab'ı bülend idi. Tekellüm-i Fürse mâlik tarîk-ı nazma sâlik idi. Cümle-i ebyâtından bu beyti hod bir dîvân deger. Maḳbûl-i erbâb-ı fazl u hünerdir.

BEYT:

"Okuman şimden gerü Ferhâd u Mecnûn kıssasın//Aşk yolunda zene meyl eylemez merdâneler." (Bkz. Latîfî'nin İki Risâlesi: Enîsü'l-füsahâ ve Evsâf-ı İbrahim Paşa, Hazırlayan: Ahmet Sevgi, Konya-1986, s. 26).

Hâsılı kelam; henüz çocuk yaşta bir köle olarak Anadolu'ya getirilen İbrahim, kısa sürede Türk kültürüne intibak eder; Türkçe, Arapça ve Farsça öğrenir, Kanuni Sultan Süleyman ile dostluk kurarak vezir-i âzam olur, sanatı, sanatkârı ve özellikle de şairleri himaye eder, kendisi de şiir yazar. Heyhat ki kırklı yaşlarında idam edilir. Büyük kabiliyetleri yok etmek bu kadar kolay olmamalı demekten başka ne söyleyebiliriz ki…

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları