Nobel Komitesi’nin ödül gerekçesi genellikle bir cümleden ibaret olup, ardında yatan tartışmalar ve görüşmeler açıklanmadığı müddetçe bunu bilmek mümkün olamayacaktır. Ancak her halükârda sonuçtan mutazarrır olan herkesin şöyle düşünme ihtimali vardır:
“Babamın ağzından, insanlara özgü sapkınlığın, belleğin, öfkenin, öç almanın her birimizin kanında var olduğunu duymuştum, babam da bunu kendi babasının ağzından duymuştu. Öte yandan öyle görünüyor ki, bu lanetli ovada kanı bedeninden böylesine hoyratça ayrılan tek hükümdar benim.”
Ancak Sırp Katliamının taze olduğu o günlerde muhtemelen Murad Hüdavendigar’a yaptırılan şu yakarışa kanmışlardır:
“..Ulu Tanrım! Çevremdeki toprağı iyice altüst etsinler, çünkü kanımın birkaç damlası bile burada kalacak olursa, bu, tüm dünyanın belleğinin orada yoğunlaşmasına yeter..”
Peki ya öyküyü seçenler.