‘Yeni bir nesil geliyor’ değil geldi.
Bilgiye ulaşımı kişilere bağlı olmayan; doğruyu-yanlışı ayırt edebilmek için doğrudan bilginin kaynağına ulaşabilen bir nesil. Toplulukçu kültürün içine doğmuş, çocukluğunu bu gelenekçi kültürde geçirmiş, ilk derslerini böyle bir kültürden almış olan bu nesil; aklı ermeye başladığında ise, iletişimde köy kadar küçülen dünyada, yeni bir kültürle tanıştı: Bireyci kültür. Küçüklüğünden aldığı toplulukçu derslerin üzerine bireyci dersleri ekledi bu nesil. Barış Manço’nun deyimiyle ‘lahburger’ oldu.
Çocukluğunda zararı olmayan, gelenekçiliğe göre yaptığı aykırılıklar ile bir nebze sevimli de olan bu nesil artık büyüdü; kendi fikirlerini/kararlarını geliştirmeye, yaymaya ve uygulamaya başladı. Hatta ucundan bazı şeyleri yönetmeye de başladı bu gençlik. İşte burada bazılarını ümitlendirseler de bazıları için tehlike arz etmeye başladı. Bilgiye, hakikate doğrudan kaynağından ulaşabilen bu nesil, gelenekçi kültürün en önemli özelliklerinden biri olan ‘büyüklerine danışıp onlara göre hareket etme’yi bırakmıştı. Aslında danışmayı bırakmamışlardı, sonuçta toplulukçu kültürün içine doğmuş, o kültürden faydalanmış, eğitim almışlardı. Fakat danışacağı kişileri kendi seçiyordu ve danıştıktan sonra da kararı kendi veriyordu. Danışacakları kişileri de zaten bu hâle göre yani ‘karara karışmayacağını bildiği bilgin’leri seçiyordu danışmak için.
İşte bu durumda bir önceki nesilden bazı sesler bu neslin danışmadan toyca iş gördüklerinden ve bu sebeple saygısızlıklarından şikâyetçi. Bazıları ise, kendileri tamamen gelenekçi toplumdan geldikleri için dünyayı da hâlâ öyle sanmaktalar. Bu yüzden de bu gençliğin ipinin başkalarının elinde olduğunu düşünüyorlar. Çünkü kendileri bu şekilde büyüdüler, sürekli büyüklerinin onlar için çizdiği yolda yürüdüler. Yolda yürümeyi, karar almayı akıllarında ancak bu şekilde hayal edebiliyorlar. İşte böylelerine göre ise bu gençlik yanlış kişilerin yönlendirmesi ile hareket ediyor, bir yerlerden emir alıyorlar.
Oysa bu gençlik ne toyca başına buyruk hareket ediyor ne de başkasının onlar için çizdiği yola göre gidiyor. Bu nesil iki kültürden de ders almış bir nesil. Büyük sözünü/tecrübesini hep aklında bulunduran, ama kendi yolunu da kendisi çizebilen bir gençlik. Saygıyı geleneğe değil de hakikate gösteren bir gençlik. ‘Hakkın hatırı âlidir’ diyen bir gençlik. Münevver bir gençlik.
Bu gençlik artık gelecek bir nesil değil, artık her mecrada, her işte, her kararda etkisi bulunan bir gençlik. Bu gençliğin gelmesinden korkacak olan, korkusunu ertelemesin. Bu gençliğin; desteğini alamayan yöneticiler, danışmanlığını alamayan büyükler, oyunu alamayan siyasiler, problemi gençlikte değil kendilerinde arasınlar.