Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

​​​​​​​Kıbrıs ve Akdeniz'de dengeler değişirken

Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz sınırlarının tayini ile ilgili anlaşma ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın açıkladığı münhasır ekonomik bölge haritası tarihi bir adımdır. Türkiye'nin bu haklı açılımına Yunanistan ve Mısır'dan sonra, Rum Yönetimi de tepki göstererek, diplomatik girişimlerde bulunmaya başladı. Kıbrıs Rum Kesimi, Ankara'yı Trablus'a bir emrivaki yapmakla suçlarken, Türkiye-Libya anlaşmasının gözden geçirilmesi talebini gündeme taşıyan ülkeler listesine katıldı. Rum Dışişleri Bakanı Hristodoulidis, Libya'nın Kıbrıs Konsolosu'nu makamına davet ederek bir görüşme gerçekleştirdi. Rumlar önemli sonuçlar doğuran sözkonusu mutabakat anlaşmasını içlerine sindirememiştir. Tek yanlı kararlarla adeta Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını parselleyen, Türkiye ve KKTC yetkili makamlarının sayısız işbirliği tekliflerini reddeden Rum Yönetimi başına gelenleri ve gelecekleri kabullenmelidir. Son pişmanlık fayda etmez. Türkiye, 'gerilimi tırmandırmayın, işbirliği yapalım' dedikçe azan ve uluslararası petrol kartellerine Kıbrıs etrafındaki denizleri peşkeş çeken Rum-Yunan ikilisi diplomatik atakla Türkiye'nin başlattığı süreci geri almaya çalışmakta. Bu çabalar nafiledir. Türkiye geç de olsa deniz yetki alanlarını ilan etmiştir, kendi kıta sahanlığı ile KKTC ve Libya  ile imzalanan anlaşmalar çerçevesinde haklarını korumaya kararlıdır. Geri adım sözkonusu değildir.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Türkiye'nin Libya'ya verdiği askeri desteği 'muhtemelen yasadışı' olarak nitelendirerek saçmalarken, Libya'nın Atina Büyükelçisi'ni, iki anlaşmanın ayrıntılarını Cuma gününe kadar açıklamaya davet etti. Yunanistan'ın bu daveti kabul görmezse, Libya Büyükelçisini sınır dışı edeceğini açıkladı. Gerek Yunanistan gerek Rum Yönetimi, Türkiye'nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili iddialarını yalanlarken, iki ülkenin dışişleri bakanları, Türkiye'nin deniz sınırları konusundaki tutumunun hiçbir hukuki değeri olmadığını ileri sürerek gülünç duruma düşmektedir.

Defalarca bu köşede Rum-Yunan ikilisinin Türkiye ve KKTC'nin uyarılarını dikkate alması gerektiğini, bu yapılmazsa olacakların sorumluluğunu da yüklenmeleri gerekeceğini vurgulamış ve yaratılan gerilimin sıcak çatışmaya kadar varabileceğine dikkat çekmiştim. Türkiye, gerek sınırlarını ve bütünlüğünü tehdit eden bölücü terör illetine karşı ve gerekse de Akdeniz'deki haklarının korunmasında geri adım atmayacağını, şakası olmadığını Suriye'de gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarda göstermiştir.                                                                                                                                   

Bu şartlarda federasyon ve anlaşma mümkün değil

Rum-Yunan ikilisinin başta ABD ve Avrupa Birliği (AB) olmak üzere İsrail ve Mısır'ın da desteğini alarak sürdürdüğü enerji siyasetinin Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarını olumsuz etkilediğini, adeta torpillediğini ve imkansız hale getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Kıbrıs'ta anlaşma istemeyen Rumlar her dönemde gerilim politikası izleyerek müzakerelerde sonuç alınmasını engellemiştir. Rumlar Türk tarafını yıllarca müzakere masasında oyalayarak kendi bildiklerini yapmayı sürdürmüş ve özellikle Annan Planı Referandumu sonrasında münhasır ekonomik bölge ilan ederek ve Kıbrıs Türkünü de yok sayarak, tek taraflı kararlarla enerji siyasetlerini geliştirmiştir.

Dünya enerji devleri Exxon Mobil, Eni, Total, Katar Petrolleri gibi firmalarla anlaşmalar yaparak Kıbrıs etrafındaki ve Doğu Akdeniz'deki doğalgaz ve petrol rezervlerinin olduğu alanları peşkeş çeken Rumlar, Türkiye ve KKTC'nin uyarılarını dikkate almamıştır. Türkiye gerek kendi kıta sahanlığından ve gerekse KKTC ile imzaladığı anlaşmalar çerçevesinde bölgede petrol sondajı yapmaya başlamış ve bunları yaparken de KKTC, Rum tarafına sayısız işbirliği önerisi yapmıştır. Rum, bunların tamamını reddetmiştir ve doğal kaynakları Türk tarafı ile paylaşmaktan kaçınmıştır. Rum tarafı son dönemde müzakereleri yeniden başlatıp, Türk tarafını masada oyalayıp yine bildiğini yapmayı planlamışsa da evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Crans Montana'da çöken federasyon çabalarına, Rum tarafının gerilim yaratan enerji siyaseti de eklenince çözüm adeta imkansız hale gelmiştir.

 

Yazarın Diğer Yazıları