Anavatan Partisi ile AK Parti’nin iktidar olduğu yılları incelerseniz, birçok konunun örtüştüğünü görürsünüz. Her iki partinin iktidar olmasında halkın parti arayışı vardı. Demokrasi, adalet, hukuk ve iç huzur tartışılır duruma gelmişti. Siyasi partilerin seviyesiz kavgaları milleti yeni parti arayışına itmişti. Mevcut partiler halkın ihtiyacına, sorunlarına cevap veremez hale gelmişti. Hatırlarsınız, Anavatan Parti Genel Başkanı rahmetli Turgut Özal, partisi için 4 yamalı bohça benzetmesi getirmişti. Bir yamanın MUHAFAZAKARLARI, bir yamanın İSLAMCILARI, bir yamanın DEMOKRATLARI ve dördüncü yamanında DEVRİMCİLERİ temsil ettiği sloganını ortaya atmıştı. Bu slogan tuttu. ANAVATAN PARTİSİNİ mevcut partilerin dışında bir parti haline getirmişti. Bu birleştirici slogan Anavatan Partisini iktidara getirdi. Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan da, iktidara gelirken aynı TURGUT ÖZAL gibi halka, ilk yapacaklarının ülkede kaybolduğu iddia edilen adalet, hukuk, sosyal barış, milli birlik ve beraberliği tesis edeceği sözü olmuştu. 2002 yılında iktidara gelen AK Parti, 18 yıldır ülkemize hizmet veriyor. Ama şunu unutmamak gerekiyor; HUKUK, ADALET VE EKONOMİNİN çöktüğü ülkelerde hiçbir iktidar ayakta kalamamıştır. ** FETÖDEN DERS ALINMALIYDI! AK Parti’de alışılmış isimlerin dışında kıymetli beyinler vardı. İlerleyen zamanda bu beyinler sayın Recep Tayyip Erdoğan’la ters düşmeye başladılar. İlk fire olarak Genel Başkan Yardımcısı Abdullatif Şener, bakanlıktan ve partisinden istifa etti. Arkasından Ali Babacan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu gibi isimler geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kardeşim dediği Abdullah Gül gibi isimle bile ters düştü. Sayın Recep Tayytip Erdoğan iktidarı boyunca, tek adam anlayışından hiç ödün vermedi. Tek doğrunun kendi düşüncesi olduğundan hareket ederek yola devam etti. Parti içi demokrasiyi uygulamalarını göz ardı etti. Her geçen gün, parti içi mağdurlar çoğaldı. Bunlar sayın Cumhurbaşkanına sesini duyuramadı. Parti içi gruplaşmalar hız kazandı. 30 yıldır iktidarlarla beslenen FETÖ, AK Parti döneminde devleti ele geçirmeye kalktı. FETÖ kalkışmasından sonra SAYIN CUMHURBAŞKANI cemaatlerle, partisi arasına mesafe koymalıydı. Cemaatlere yakınlığı ile birçok husus kamuoyunda tartışılır duruma geldi. Devlet kurumlarında liyakat tartışmaları başladı. Sayın Cumhurbaşkanına karsı muhalefet ortak hareket başlattı. Hepsi de AK Parti iktidarının hizmetlerini kabul ediyorlardı. İktidarın hizmetlerinden çok şahsına savaş açtılar. Cumhurbaşkanının vazgeçilmez isim olmadığı algısını yaratmaya çalıştılar. Hayat pahalılığı iktidarı yıprattı. Partide her geçen gün, MHP Genel Başkanının parti içinde yetkisi büyüdü imajı oluştu. MHP Genel Başkanı sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin demeçleri milletin bazı kesiminde ve AK Parti’deki büyük bir kesimi gerdi. Ülkeyi ve partisini yönetmekte tek ses olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, memleket meselelerinin çözümü ile uğraşırken, parti içi dengelerin kaybolduğunun farkına varamadı. Maalesef sayın Cumhurbaşkanının yakın çevresi her nedense bu gelişmeleri kendisine doğru yansıtamadı. AK Parti’de parti disiplini kayboldu. ** AK PARTİ KARAMSARLIK MI YAŞIYOR? Partiyi ismiyle, vitriniyle, toplumda karşılığı olan kişilerle güçlendiren AK Parti de, bu isimler partiden bir bir koparıldı veya koptu. Bunların yerine menfaat bekleyen isimler partiye doldu. İste bu nedenlerden dolayı AK PARTİ, yavaş yavaş, milletin umudu olmaktan uzaklaştı. Bugünlere geldi. Ben kamuoyu yoklamalarında ki düşüşü buna bağlıyorum. Aydın İmam Hatip Lisesi’nde yaşanan olaya bir bakın.  Arapça dersinde sınıfa şalvar ve sarıkla gelen iki öğrenci. Kendilerini uyaran öğretmenlerine karşı geliyor. Ne diyorlar? Öğretmeni dövmekle tehdit ediyorlar. “O GÜNLERDE YAKINDA GELECEK” diyorlar. Bu zihniyeti korumakla itham edilen AK Parti nasıl olurda milletin umudu olabilir? Sayın Cumhurbaşkanı,   Türkiye, çağdaş bir ülke diyorsa; Bu gelişmelerin önüne geçmeli. Son zamanlarda, Sayın Cumhurbaşkanının sorunların çözümünde yalnız kaldığını görüyoruz. Muhalefet, parti çalışmalarının menfaat çalışmaları haline geldiğini iddialarını kullanmaya başladı. Türkiye bu sıkıntıları nasıl aşar göreceğiz. AK Parti kendisini iktidarda tutan MHP’ye bu nedenle sarıldı. Sayın Devlet Bahçeli de bu fırsatı en iyi şekilde kullanmaya başladı. ** ÜRKÜTÜYOR, AMA KORKUTMUYOR! Koranavirüs ölüm saçıyor. Virüs katlayarak can alıyor. Ülkemiz salgın hastalıkta VAKA SAYISINDA dünya yedinciliğine kadar yükseldi. 3 Kasım’da 2343 olan günlük hasta sayısı, 24 Kasım’da 7400’e ulaştı. Aile içi vakalar hızla çoğaldı. Bir aileden anne ve iki evladı 5 günde hayatını kaybetti. Bir sülaleden 50-60 kişinin koranaya yakalandığı okuyoruz. Salgın karşısında özellikle gençlerimiz niye, kime garazları varsa, adeta ölüme koşuyorlar. Tüm uyarılara rağmen maske, mesafe ve temizlik kuralına uymuyorlar. Yoğun bakımlarda yüzde 43 olan doluluk oranı, son günlerde yüzde 80’lere ulaştı. Canlarının kıymeti bilen 65 yaş üstü insanlarımız coranavirüsten daha çok kaçıyorlar. Havaların soğuması ve nemli olmasına rağmen YAZLIKTA, YAYLADA olanlar şehre dönmemekte ısrar ediyorlar. Türkiye’de olduğu gibi Aydın ve ilçelerinde salgın vakalarında patlama yaşanıyor. Nazilli’de günlük vaka sayısı 200’lerin üzerinde günlük ölüm sayısı da 7’den 10’lara kadar çıktı. 65 yoğun bakım ünitesi olan Nazilli Devlet Hastanesi’nde ne yazık ki doktor sayısı burada yatan hastaları bakamayacak boyutta bile değil. Yetersiz kalıyor. Siyasi iradeye sesleniyorum. Aydın’da yapılacak çok iş var. Mecliste önerge vermek. Aydın’a hizmet değil tribüne oynamak bunu unutmayın. ZOR GÜNLERİN EŞİĞİNDEYİZ. İNANIRSAK BİR OLURSAK HERŞEYİ AŞARIZ. Sayın Okurlarım; ‘yakınlarımıza kadar gelen, coronavirüs nedeniyle kısa bir süre hoşgörünüze sığınıp yazılarıma ara vermek istiyorum.’ Saygılarımla…