DURUŞMA DÜZENİ

Duruşmanın düzen ve disiplininin sağlanmasında hâkim veya başkanın yetkisi ile ilgili 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 203. Maddesinin birinci fıkrasına göre, duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanacaktır.

Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkarılmasını emredebilmektedir. (CMK md. 203/2)

Bunun anlamı şudur: yargıç duruşma düzenini bozan kişiye duruşma salonundan çıkmasını söylediğinde, o kişi dışarı çıkmak zorundadır. Yasal düzenleme bu talimatı bir emir şeklinde ifade etmiştir. Duruşma düzenini bozan kişi emir üzerine çıkmaz ise, zorla çıkartılacaktır. Ancak bu uygulama savunma hakkının kullanılmasını engellememelidir.

Hâkimin kişinin dışarı çıkarılmasına karar vermesinden sonra, ilgili özne dışarı çıkarılma işlemi sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara neden olursa yakalanır ve hakim veya mahkeme tarafından, avukatlar hariç, verilecek bir kararla derhal dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir. Ancak çocuklar hakkında disiplin hapsi uygulanmayacaktır. (CMK md. 203/3)

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeyle, duruşmanın düzen ve disiplinin sağlanması konusunda hükümler getirilmiş, duruşmanın düzen ve disiplinin bozulmasına neden olabilecek olayların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

DURUŞMA DÜZENİ VE DİSİPLİNİNİN SAĞLANMASI KONUSUNDA HÂKİMİN SAHİP OLDUĞU YETKİLER

Duruşma düzeni ve disiplininin sağlanması konusunda hâkimin sahip olduğu yetkiler şunlardır:

1. Tedbir alma ve uyarıda bulunma yetkisi: Mahkeme başkanı veya hâkim duruşmanın düzen ve disiplini sağlayacaktır; bu amaçla, hâlin gerekli kıldığı tedbirleri alabilecek ve uyarıları yapabilecektir.

2. Kişilerin salondan çıkarılmasına karar verme yetkisi: Duruşma sırasında ne suretle olursa olsun düzeni bozan dinleyici, tanık, bilirkişi, katılan, malen sorumlu ve diğer kişilerin salondan çıkarılmasını görevlilere emredecektir.

3. Disiplin hapsi verebilme yetkisi: Dışarı çıkarılması sırasında direnç gösteren veya karışıklıklara neden olanların yakalanmalarını emretmekle beraber bunların yedi günden on beş güne kadar disiplin hapsine konulmalarına karar verecektir.

4. Çocukların duruşmada bulunmamasına karar verme yetkisi: On sekiz yaşını doldurmamış olan çocukların veya bunlardan bazılarının duruşmada bulunmamalarına karar verebilecektir.

Sanığın duruşma salonundan dışarı çıkarılması

Bu konu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 204. Maddesinde düzenlenmiştir. Sanığın duruşmadaki davranışları nedeniyle, hazır bulunması halinin duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı veya engelleyeceği hallerde hâkim, sanığın duruşma salonundan çıkarılmasına karar verebilecektir.

Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır. (CMK md. 204)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 204 maddesiyle, duruşmada sanığın mutlaka hazır bulundurulması ilkesine önemli bir istisna getirilmiştir: Davranışları nedeniyle sanığın hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığı takdirde sanığın duruşma salonundan çıkartılmasına karar verilecektir.

Hâkim veya mahkeme böylece çıkarılmış olan sanığın duruşmada hazır bulunmasını savunması bakımından zorunlu görmezse, bir avukatı bulunmadığı takdirde, kendisine bir avukat atanması suretiyle duruşmaya devam edip bitirecektir.

Sanığın avukatının duruşmada bulunması temel koşuldur

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 197/1. maddesinde yer alan “Sanık hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak yetkisine sahiptir.” şeklindeki düzenlemeye muhalefet edilmemelidir.[1]

Sanık dışarı çıkarıldıktan sonra tekrar duruşmaya alınabilmesi mümkündür. Bu durumun sağlanması için, bu hususta görevli olanlar tarafından duruşmanın sonuna kadar adı geçen sanık muhafaza altında tutulacaktır.

Sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması için yapılacak işlemler

Sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması için kendisine her duruşma sonunda zabıt kâtibi tarafından bulunmadığı duruşmaya ilişkin tutanaklar okunacaktır. Bundan başka Cumhuriyet savcısının iddiaları ile sanığın bulunmadığı döneme ilişkin kararların sanığa tebliğ edilmesi gerekmektedir.

Duruşma düzenini bozan sanık hakkında yapılabilecek işlemler ve hâkimin bu konudaki yetkileri

Yargıcın, duruşmada sürekli olarak konuşan ve duruşma düzenini ve disiplinini bozan sanığın duruşma salonundan çıkarılmasına karar verme yetkisi vardır.

Hâkim, sürekli konuşan ve bu şekilde duruşma düzenini bozan sanığı önce uyarmalıdır. Tüm uyarılara rağmen sanığın aynı davranışlarını sürdürmesi halinde hâkim, tedbir olarak sanığın dışarı çıkarılmasına karar verebilecektir.

Bu nedenle haberde yer alan olaydaki gibi sanık sürekli konuşarak yargılama öznelerine müdahalelerde bulunursa, yargıcın bu sanığı duruşma salonundan çıkarma yetkisi vardır.

Hukuki dinlenilme hakkı

Hukuki dinlenilme hakkı, "iddia ve savunma hakkı" olarak da ifade edilmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Bu hak bünyesinde bazı hakları da barındırmaktadır. Bu haklar şunlardır.

Bilgilenme Hakkı:

Öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.

Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.

Açıklama ve İspat Hakkı:

Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ( AİHS ) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS'ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir.

Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.

Tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi ilkesi:

Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir ( 6100 Sayılı HMK'nın gerekçesi m. 32 ).

Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.[2]

Yukarıda ifade edilen hususlar gözetildiğinde, konuşmak suretiyle duruşma düzenini bozan sanığın ağzının bantlanarak veya ağzı kapatılarak duruşmaya devam edilmesi halinde hukuki dinlenilme hakkının ihlal edileceğini, ağzı bantlı olan veya başka bir şekilde kapatılmış olan sanığın iddia ve savunma haklarından gereği gibi yararlanamayacağını, bu nedenle duruşma düzenini konuşarak bozan sanık hakkında ağzının bantlanmasına karar verilemeyeceğini söyleyebiliriz.

YARGITAY UYGULAMASI

Yargıtay, sanığın yargılandığı oturumda tanık olan oğlu dinlenirken uyarılara rağmen müdahale edip, "çocuğa ne biçim soru soruyorsun, onu ben mi bildirdim, ne istiyorsan onu yaz" demesi nedeniyle duruşma salonundan çıkarıldığı, tekrar içeri alındığında da "baba olarak hakkım yok mu, çocuğum neden yargılanıyor, ne biliyorsan onu yaz" biçimindeki sözleri duruşma düzenini bozucu davranış olarak değerlendirmiştir.[3]

Yargıtay, sanığın duruşma sonunda ara kararı yazdırılırken söylediği "neden diğer sanık tutuklanmıyor? Mahkeme haksızlık yapıyor, nerede ise madalya takacak, buna itiraz ediyorum" ve "bu tavır taraflıdır, madalya takıyorsunuz" biçimindeki sözlerinin, ağır ceza mahkemesi heyetindeki yargıçları ne suretle küçük düşürdüğü açıklanıp gösterilmeden ve sanığın duruşma düzenini bozucu nitelikteki bu davranışının disiplin cezasını gerektirip gerektirmediği tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmasını yasaya aykırı bulmuştur.[4]

Yargıtay başka bir kararında da, görevli kurula hakaret suçundan şüpheli avukat hakkında, mahkeme heyetine parmak sallayarak yüksek sesle bu işleri mahkemeden daha iyi bildiğini, beyanlarının zapta doğru olarak yazılmadığını, tutanağın doğru olmadığını belirttiği sözlerinin duruşmanın düzenini bozucu disiplinsiz davranış niteliğinde olduğunu, görevli kurula hakaret suçunun oluşmadığı gerekçesiyle verilen son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına ilişkin kararının hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.[5]

Sanığın sürekli konuşarak yargılama öznelerine sözlü müdahalelerde bulunması eyleminin hukuki niteliği nedir?

Sanığın sürekli konuşarak yargılama öznelerine sözlü müdahalelerde bulunması eylemi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 203-204. maddeleri kapsamına giren duruşma düzenini bozucu davranış niteliğindedir.

Sanığın hükmün tefhim edildiği celsede hazır edilmemesi ve savunma hakkının kısıtlanması

Yargıtay, sanığın duruşmanın düzenini bozan davranışlarına devam etmesi nedeniyle, sanığın duruşma salonundan çıkarıldığı ve ara kararda susma hakkını kullanması ve duruşma düzenini bozan tavrı nedeniyle CMK.nun 204. maddesi gerekçe gösterilerek yargılamaya sanığın yokluğunda devam edilmesine karar verildiği, yine sanığın sonraki oturumlarda ve hükmün tefhim edildiği celsede hazır edilmeksizin yargılamanın bitirildiği olayda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 204. maddesindeki[6] düzenlemeye rağmen yanılgılı değerlendirmede bulunularak sanığın diğer oturumlarda ve hükmün tefhim edildiği celsede hazır edilmeden ve savunma hakkı kısıtlanarak, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.[7]

Tanığın duruşma düzenini bozması nedeniyle dinlenilmemesi

Duruşma düzeninin bozulması durumunda yapılacak işlemler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 203 vd. maddelerinde hüküm altına alınmıştır.

Tanıklıktan sebepsiz çekinilmesi halinde yapılacakların ise, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 60. maddesinde[8] düzenlenmiştir. Bu nedenle soruşturma aşamasında bilgisine başvurulan ve olayın tek tanığı olan örneğin, sanığın kardeşinin sadece duruşma düzenini bozduğuna dair tespitler yapılarak, yöntemince dinlenilmeden hüküm kurulması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 210. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olacaktır.[9]

Savunma hakkının engellenmemesi zorunluluğu

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 203/1.maddesine göre duruşma düzenini sağlamakla görevli olan hakim aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca duruşma düzenini bozan kişinin salondan çıkarılmasına karar verebilir. Ancak bu yetki kullanılırken savunma hakkının kullanılmasını da engel olunmamalıdır.

Örneğin; suçtan zarar görmüş olan yakınanın kimliği dahi tespit edilmeden, hakları anlatılıp açıklanmadan, şikayet ve delilleri tespit edilmeden duruşma salonundan çıkarılmasına karar verilmesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 203/2,221 ve 234/1-b,3.maddelerine aykırı olacaktır.[10]

Sanığın müdafii bulundurulmaksızın hükümlülüğüne karar verilmesi

Hükmün açıklandığı oturumda, duruşma düzeni nedeniyle duruşmadan çıkartılan sanığın müdafii bulundurulmaksızın hükümlülüğüne karar verilmesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 204/1 maddesine aykırı bir davranış olacaktır.[11] Bu nedenle duruşmadan çıkartılan sanığa müdafii tayin edilmelidir.

Örneğin; Ceza İnfaz Kurumunda bulunan sanığın SEGBİS sistemi ile karar duruşmasında hazır bulundurulduğu, Cumhuriyet Savcısının mütalaa beyanı esnasında duruşma düzenine uymadığından segbis bağlantısının kesildiği olayda, sanığa müdafii atanmadan yokluğunda hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 204 ve 216/son maddelerine aykırı olarak sanığın savunma hakkının kısıtlanması suretiyle karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[12]

-----------------------------------------------------

[1] Y.14.CD, E: 2017/ 2615, K: 2017 / 3614, KT: 04.07.2017: “…Dosya kapsamına göre, Ankara .... Noterliğinin 09/05/2011 tarihli, ... yevmiye numaralı vekaletnamesine istinaden Ankara Barosu Avukatlarından ...'un sanık ...’nin müdafii olarak dosyada görev yaptığı, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/505 esasına kayden yürütülen yargılamanın 12.07.2016 tarihli birinci celsesinde sanığın savunmasını müteakip, ara karar ile Avukat ...’un sanık müdafii olarak duruşmalara kabulüne karar verildiği, buna karşın sanık müdafıin ayağa kalkmadan konuşmak istediğinden bahisle beyanı zapta geçirilmeden duruşmaya son verildiği ve duruşmanın talik edildiği 28.09.2016 tarihli ikinci celsede hazır bulunan sanık müdafıinden katılma talebine yönelik olarak diyecekleri sorulup beyanı alındıktan sonra ayağa kalkmadan konuştuğundan bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 203. maddesi uyarınca duruşma salonundan çıkartıldığı ve sanık müdafıin esasa ilişkin beyanları zapta geçirilmeden ve kovuşturmanın hiç bir aşamasında sanığı savunma hakkı tanınmadan yargılamaya son verildiği, böylelikle de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 197/1. maddesinde yer alan “Sanık hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak yetkisine sahiptir.” şeklindeki düzenlemeye muhalefet edildiği nazara alındığında, sanığın savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 09.04.2017 gün ve .... sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü: Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.09.2016 gün ve 2016/505 Esas, 2016/719 sayılı Kararının; 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 04.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”

[2] YHGK, E. 2017/2-1575, K. 2018/672, T. 4.4.2018.

[3] Y4.CD, E. 2006/6474, K. 2007/10085, T. 28.11.2007: “…1- Sanığın yasak silah taşıma suçundan yargılandığı kamu davasının 04.01.2006 tarihli oturumunda, tanık sıfatıyla oğlu dinlenirken müdahale etmesi üzerine kendisine yapılan uyanlara olumsuz bir tutum sergileyip "ç ocuğa ne biçim soru soruyorsun, onu ben mi bildirdim, ne istiyorsan onu yaz" demesi nedeniyle duruşma salonundan uzaklaştırıldığı ve tanık dinlendikten sonra huzura alındığında ise yeniden "baba olarak hakkım yok mu, çocuğum neden yargılanıyor, ne biliyorsan onu yaz" biçiminde sözler sarf etmesi eylemlerinin, 5271 sayılı CYY'nin 203-204. maddeleri kapsamına giren duruşma düzenini bozucu davranış niteliğinde olduğu gözetilmeden ve ne suretle küçültücü olduğu açıklanmadan, görevliye hakaret suçundan hüküm kurulması,…”

[4] Y.4.CD, E. 2008/21237, K. 2010/12674, T. 29.6.2010: “…1- Sanığın, dolandırıcılık suçundan yargılandığı Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.06.2007 tarihli duruşması sonunda ara kararı yazdırılırken söylediği "neden diğer sanık A... tutuklanmıyor? Mahkeme haksızlık yapıyor, nerede ise A... madalya takacak, buna itiraz ediyorum" ve "bu tavır taraflıdır, madalya takıyorsunuz" biçimindeki sözlerinin, ağır ceza mahkemesi heyetindeki yargıçları ne suretle küçük düşürdüğü açıklanıp gösterilmeden ve sanığın duruşma düzenini bozucu nitelikteki bu davranışının disiplin cezasını gerektirip gerektirmediği tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,..”

[5] Y4.CD, E. 2008/15464, K. 2008/18029, T. 8.10.2008: “…KARAR : İncelenen dosyada, şüpheli avukatın, sanık A.Y. müdafii olarak katıldığı B. ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/370 esas sayılı dosyasının 16.11.2006 tarihli duruşmasında, mahkeme heyetine parmak sallayarak yüksek sesle "bu işleri mahkemeden daha iyi bildiği, beyanlarının zapta doğru olarak yazılmadığı, tutanağın doğru olmadığını" bildirdiği belirtilerek hakkında yasal gereğinin yapılması için anılan mahkemece 5271 sayılı C.Y.Y.'nın 205. maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulduğu görülmektedir. Şüpheli avukatın yukarıda açıklanan eyleminin, görevli kurula hakaret suçunun unsurlarını taşımayıp 5271 sayılı C.Y.Y.'nın 203/2 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken duruşma düzenini bozucu disiplinsiz davranış niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince eylemin hakaret suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle verilen son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına ilişkin kararın, hukuka uygun olduğu açıktır…”

[6] Yasal düzenleme şu şekildedir: "Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafii görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır."

[7] Y.1.CD, E. 2015/1316, K. 2015/4112, T. 24.06.2015.

[8] “Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz çekinme” başlıklı 60. Madde şu şekilde düzenelenmiştir. MADDE 60. - [1] Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır. [2] Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir. [3] Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe ilişkin diğer davada tekrar edilmez. [4] Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir.

[9] Y.4.CD, E. 2013/40482, K. 2016/3607, T. 29.02.2016.

[10] Y.2.CD, E. 2011/1954, K. 2012/1981, T. 06.02.2012.

[11] Y.13.CD, E. 2014/38329, K. 2015/1281, T. 21.01.2015.

[12] Y.13.CD, E. 2018/86, K. 2018/13855, T. 15.10.2018.