"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Değişen mevsimler gibi

Muzaffer KARAHİSAR
10 Aralık 2019, Salı
Düzenli bir hayatı vardı.

Mesleği, işi, geliri, itibarı yerinde, her şey iyi gidiyordu. İbadetini aksatmaz, herkese yardımcı olmaya çalışır, mütevazı, mütebessim bir insandı. Bu vasıflarıyla herkes tarafından sevilip sayılan, hoş sohbet bir esnaf olarak tanımıştı. Onun merhametli, maharetli ve şefkatli bir usta olması nedeniyle yetiştirme yurdundan çalışan çırak ve kalfa çocuklar olmuştu. Onlara önce ahlaklı iyi bir insan, sonra meslekte çalışkan, dürüst, yetenekli olmalarını öğütlerdi. Huzurevi’ne de işiyle ilgili katkıları olmuştu.

Zaman zaman karşılaşınca selamlaşır, konuşurduk. Yıllar bu minval üzere rüzgâr gibi geçerken zaman içinde hiçbir şey kararında kalmamış, yer değiştirmiş, hayat başka bir şekil almıştı. İleri yaşın emareleri her haline yansımıştı. Beyaz saçlar, alındaki çizgiler, göz altı halkaları ve yüzündeki solmuş tebessümler…  Yavaş, durgun hali ve tutuk konuşmasıyla eski Nurettin gitmiş, yerine başka biri gelmiş gibiydi.

Yaz sıcağından bir gölgeye çekilerek ayak üzere konuştuk. Eşinin vefatından sonra hayli sarsılmış, yalnızlığın etkisi duygularına yansımıştı. Olaylara, insanlara ve hayata yabancı gibiydi. Akıcı, tatlı, esprili üslubu, dikkatli bakışları ve gülümsemeleri kaybolmuş. Konuşmalarında kopukluk, unutkanlık, hatırlamaya çalışma ve duraklamalar fark ediliyordu. 

Eşin vefatıyla hayata küsen, yalnızlığın verdiği sıkıntılarla toplumdan uzaklaşan, kendi iç dünyasında bunalımlar yaşayan yaşlı insanlar… Azımsanamayacak kadar toplumda antisosyal yaşantı içindeler. Yalnız yaşayan başka bir yaşlı adamın anlattıkları hâlâ hatırımda: “Eşim sağ iken mutlu bir hayatımız vardı. O varken dost, akraba, komşulara oturmalara, yemek davetlerine giderdik. Onlar bize gelir, gülüş çığrış sohbetler ederdik. Yemekler, çaylar, ikramlar olurdu… O rahmetli ölünce, her şey bıçak gibi kesildi. Kızımdan başka kimsenin eşiğine adım atmak ve sofrasına oturmak nasip olmadı! Kalabalıkların içinde yalnızlık çekiyordum. Nere gitsem, ne yapsam içimde hüzün…” Yaşlı insanların halini, ihmalini, toplumsal yarayı, duyarsızlığı böyle ifade etmişti… 

“Şimdi zemin yüzünde ekser beşer maddî ve mânevî, kalben, ruhen, fikren musibetlerle giriftardır.” (Şualar) Çağın her türlü hastalıklarına, musibetlere karşı alınması gereken tedbirler, yapılması gereken çalışmalar, birlik beraberlik ve kardeşlik duyguları ve sorumlulukları İslam’ın esasları içinde ayan beyan belirtilmiş… Ahirzamanın dehşetli çalkantılarına, çağın müzmin marazlarına çareler manzumesi olan Kur’an hakikatlerine kulak vermek gerekiyor!

Nurettin Abi ile Eylül’de camide namaz sonrası karşılaştık. Gözleri ayakkabılıktaydı. Dalgın ve kısık bir ses tonuyla “Ayakkabılar” dedi. Namaz kılanlardan biri, durumu anladı. “Şunlar senin ayakkabıların! Bundan sonra birini ters, birini düz koy. O zaman çabuk bulursun!” dedi. Dışarı çıkınca görüşüp selamlaştık. Eskisi gibi olayları bağlantı kurup uzun konuşmakta zorlandığından kısa hâl hatırdan sonra vedalaştık… 

Alzaymır rahatsızlığı onun hayatını ve yaşantısını ciddi biçimde etkiliyordu. Oğlu Mehmet Bey ilgileniyor, yardımcı oluyordu. Hastalığın ilerleme seyri, etkileri ve yapılması gerekenler ve alınması gereken tedbirlerle ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Bu durumda olan insanların davranışlarından, sağlık, temizlik, beslenme konularına kadar birçok şey konuştuk. 

Hayatın güzünü yaşıyordu. Varlığıyla, bedeniyle, duygularıyla adeta sonbahar yaprakları gibiydi. Daha sonra kalça kemiğinden problem yaşamış. Hastanede ameliyat olmuş, tedavisi tamamlanmış. Sürekli değişen mevsimler gibiydi. Çağın menhus marazı alzaymır, onun hayatla ilgili bağlarını zayıflatıyor, bütün varlığını, benliğini, hissiyatını, duygularını sarıp sarmalamıştı. İzahı, ifadesi mümkün olmayan manevi bir musibetin gönül kışını yaşıyordu.

3 Aralık 19 Engelliler Günü evinde ziyaret ettik. Yakınları ilgileniyorlardı. İsmimi hatırlayamasa da yüzümü görünce gülümsedi, neşelendi. Gönlünü alıp sohbet ettik. Eskisi gibi anlatmaya çalışıyordu, her şeyi... Anlattıklarında konu, zaman, mekân bütünlüğü ve ifade düzgünlüğü bulunmasa da güzel bir mevzu anlatıyormuş gibi dikkatle dinledim. Kendince epey bir şeyler söyledi anlattı, rahatladı… Yakınlarına sabır ve kolaylıklar dileyip ayrıldım.

Onun hayatından ibretler dersler aldım, kendi geleceğimi ve üzerimdeki emanetleri düşündüm… Zihnimde beliren istifhamlarla yürüdüm. Fani, zail, geçici dünya hayatında neler yapmalıyız, nasıl davranmalıyız, ömür sermayemizi nasıl harcamalıyız? Rabbimizin rızası yolunda nasıl amel etmeliyiz?..

Okunma Sayısı: 1567
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı