Çoğunuz çocuğunuz, eşiniz, sevgiliniz, kardeşiniz, ananız babanızdan uzaktasınız…

Vatana, millete, devlete siper ettiniz gövdenizi, ilminizi, tecrübenizi… 

Şüphesiz ki Tanrı, insanlığa şifa için çırpınanların yanındadır… 

Size acil kapılarında, polikliniklerde saldıran alçaklara engel olamadık…

İnsanlığı kırıp geçiren mikroskobik virüse karşı bir başınıza bıraktık sanmayın!

Korkmayın, yılmayın, çekinmeyin, usanmayın, vazgeçmeyin…

Türk milleti ve devleti “bütün varlığıyla” yanınızda…

*

Dağlar gibi sağlam durun…

Dr. Fahrettin Koca gibi size inanmış bir bakanınız var başınızda…

Türkiye Cumhuriyeti bütün imkânları ile seferber…

Bakmayın alçakların, hainlerin fitnesine…

Belki çocuklarınız evde yalnız sizsiz…

Belki şefkatinize muhtaç yaşlı ana babanız sizden uzak…

Belki taksidiniz, krediniz, borcunuz var, eda edemediniz…

Bu dualı şehit vatanı size duadadır, devlet kucağındasınız…

Dayanın dağlar, kaleler gibi, yeneceğiz sizinle bu illeti…

*

Bu millet dört ordusuna güvenir:

Türk ordusu, eğitim ordusu, sağlık ordusu, adalet ordusu…

Savaşacağız cehaletle, virüsle, ihanetle, adaletsizlikle…

Gün bu gündür ve insanlığa musallat olan bu belayı siz yok edeceksiniz…

Cenginiz, Mehmetçik’in süngü harbi kadar mübarektir…

Dönüp bakmayın geriye…

Dönüp bakmayın kuruluşlarınızdaki gaflet içinde liyakatsiz kafalara…

Dönüp bakmayın üç kuruş ödeneği çok gören zihniyete…

Gün bugündür, kazanın bu savaşı ve utandırın yancıları…

*

Ey bu devletin temelini oluşturan Türk sağlık ordusu…

İkbal ve hain bir ideolojinin oyuncağı olmuş içinizdeki kahpeliğe…

Türk devletinin şifa dağıtan yüreklerine fitne saçan alçaklığa…

Kahpece saldırılara…

İlim, akıl ve liyakatten uzak karanlıklara…

Aldırmadan… Yılmadan… Vazgeçmeden…

İnançla, azimle, güvenle, tecrübeyle yürüyün bu illetin üzerine…

Başaracaksınız, yeneceksiniz, bir süre sonra dipdiri bir Türkiye’ye uyanacağız!

Asil Türk milletinin size inancı tamdır!

*

Büyük davalar, elbet bu yolda büyük fedakârlıklar ister…

Boğuştuğunuz düşmanın mikrobuna yakalanan olacak…

Elbette günlerce nöbetten nöbete koşacaksınız, yorulacaksınız…

Yuvanız, çocuklarınız burnunuzda tütecek…

Bir cihan harbinin neferlerisiniz şu an…

Cephedeki Hasan Onbaşı’dan, Albay Ahmet’ten farkınız yok, Hemşire Ayça, Doktor Fırat olarak…

Düşmek yok, yıkılmak yok…

Devlet Ata’nın dediği gibi, “Geceyi gördük, güneşi de göreceğiz!”

*

Ey asil Türk milletinin, asil “Türk sağlık ordusu”nun evlatları…

Güvenlikçinizden hizmetlinize, sağlık memurunuzdan teknisyeninize, hemşirenizden doktorunuza kadar hepinizle gurur duyuyoruz…

Her akşam, Türkiye’nin ışıkları yanar söner, alkışlar boşalır gökyüzüne sizin için…

Her vakit ezanı sonrası dualar sizin için…

Siz, “cephede Mehmetçik’in mübarek yarasına merhem olan” hemşireler…

Siz, Gazi Mustafa Kemal’in “Beni onlara emanet edin” dediği hekimler…

Siz, yurdun ücra noktalarındaki sağlık neferleri…

Siz, koca medeniyetin şifa yurdu hastanelerinde hastalarımıza, salgına tutulmuş dertlilerimize hayat sunmaya çalışan kutsal ordu…

Hayatlarını hiçe sayarak bu insanlığa belâ olmuş illetle dişe diş savaşan kahramanlar…

Akıl, bilim ve imanla üstesinden geleceğiz bu musibetin…

Bu karanlıklardan, bu karantinaların içinden çıkacağız!

Elleriniz, yüreğiniz, beyniniz dert görmesin!

Hepinizin ellerinden öpüyorum, gazanız mübarek olsun!