Hatay’da 2013-2019 yılları arasında 697 orman yangınında 3 bin 400 hektarlık alan zarar gördü. Geçen hafta çıkarılan iki yangında ise kül olan orman alanı 3 bin 700 hektarı buldu. Yani, son 6 yılda yanan orman alanından bile fazla. Bölgenin duyarlılığı da dikkate alındığında yangınların yasadışı terör örgütü ya da taşeronları tarafından çıkarıldığı kanısı yaygın. Savcılığın da yangınla ilgili gizlilik kararı var.

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “11 milyon nefes” adı altında fidan dikim kampanyası başlatmıştı. Bu kampanyaya, eksiklikler giderilirse yine ihtiyaç var. Çünkü, dikilen fidanların bakımsız kalması sonucu birkaç fidan ve büyük tabelalar kaldığını da hatırlatalım.

YANAN KIZILÇAMLAR 

Kızılçam, Türkiye’ye özgü bir ağaç.  Hatay’da yanan kızılçamların yerine yine kızılçam ekilmesi gündemde. Karaisalı Başkıf Köyünden Veli Üzüm, “Ben, yörenin insanıyım. Bu dikilen çamlar bir süre sonra yine yanar. Bunun yerine civarda çok sayıda zeytin ağacı var. Buraların da aynı şekilde zeytin ağaçları ile değerlendirilmesinin hem köylüye hem ekonomiye faydası olur” diyor.

Aslında geçmişte özellikle denize yakın bölgelerde, köylülerin isteği üzerine ceviz ve zeytin fidanları dikilmişti. Ama, o fidanlar bulunduğu yerlerde bugün oteller, evler yükseldi.

YABANCILAR KESTİRDİ

Türkiye’de ceviz üretimini engellemek için yasancıların boş durmadığını biliniz. Orman Genel Müdürlüğü, Orman Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerinde bulunan Necati Uyar, “Bir dönem İtalya ve Fransa’dan misyonerler geldi, parayı peşin verdi ve ceviz ağaçlarını kestirdi. Ceviz ağacından tabanca ve tüfek kabzası yapılıyor, kalanı da mobilyada kullanılıyor” diyor.

Batman’ın Sason İlçesi bir dönem hep cevizlikti. Gidip gördüğüm için biliyorum, o cevizlerin kesilmesine yıllar önce başlanmıştı. Yöre insanı, ceviz ağacının çok iyi para ettiğini, o yüzden kesip sattıklarını söylüyordu. İlginç olan, o dönemde de cevizleri kestiren yine yabancılardı.

Halkımızı en çok üzen konularından birisi orman yangınlarıdır. Basında bu yangınlardan söz edilirken mutlaka “Ciğerimiz yandı” denilir. Adana eski Belediye Başkanlarından Aytaç Durak, ormanların korunması konusunda geçmişte de önemli çalışmalar yapmıştı. Yangınlarla ilgili de söyleyeceklerini dinledim. Yetinmedi, bunları yazılı olarak şöyle aktardı:

ÜRETİCİYE GELİR

“Türkiye’de yanan orman alanları çoğunlukla Akdeniz ve Ege bölgelerindedir. Yanan bu ormanlar kızılcam ormanlarıdır. Kızılcam, reçinesi bol olduğundan tutuşursa söndürmesi oldukça zordur. Kerestesi olmayan kızılçamın odunu da, kömürü de kalitesizdir. Kızılçam ormanları neredeyse ortalama 15-20 yılda bir yanar, kül olur.

Tabu haline gelen mevcut Orman Kanunu bir gün inşallah değişir. Kızılcam ormanlarının, biyolojik çeşitliliğin korunabileceği küçük bir alan bırakılarak gerisi tamamen kesilmelidir. Ceviz, badem, keçiboynuzu, defne dışındaki zeytin, incir ağaçları da orman ağacı sayılıp, bu araziler dar gelirli orman köylülerine tahsis edilerek ülkemize ekonomik ek kaynak, köylümüze de iş sahası yaratılmış olur. Ciğerimiz yandı görüntüleri de ekranlara gelmez. Böylece kızılçam ormanları, yanmayan, ayrıca ekonomik değeri olan kültür ağaçlarına yerlerini terk eder. Ancak, medya ve özellikle televizyon kameramanları çarpıcı yangın haberlerinden mahrum kalır!”

Çiftçi, EnerjiSa’dan çözüm bekliyor


Ormanlardan söz ederken sesini yetkili makamlara bir türlü duyuramayan Anamur-Bozyazı Ziraat Odası Başkanı Ahmet Şeref Gümüş, üreticilerin EnerjiSa ile abonelik sözleşmesinde yaşanan sorunlara çözüm bulamadıkları için parti ayrımı gözetmeksizin TBMM Tarım Komisyonu Üyesi milletvekillerinden destek istiyor. İşte, Ziraat Odası Başkanı Gümüş’ün mektubu:

“Hisseli tarım arazilerinde hissedarlardan birisi abone işlerini yaptırabilmek için EnerjiSa’ya diğer hissedarlardan doğacak her türlü sorumluluğu kabul eden bir taahhütname veriyor ve abone yapılıyordu. EnerjiSA şimdi hissedarların yarısının EnerjiSa’ya gelip taahhütname  vermesi istiyor. İşlemin zorlukları anlatınca (varislerden bir kısmının başka il ve ilçelerde, yurtdışında oldukları söylenince) bu seferde taahhütnamenin noterden verilmesi zorunluluğunu getirdiler. Abonelik muvafakatnamesini noterden istiyorlar. Bu çözüm olmadığı gibi çiftçimize yük getirdi. Eskiye dönülüp hissedar üretici her türlü sorumluluğu kabul etmek koşuluyla abone yapılmalı. Tarımsal faaliyetimizin yoğunlaştığı şu günlerde EnerjiSa’da acil çözüm bekleyen çok sayıda abonelik dosyalarımız mevcut. Çözüm olmazsa, üretim gerçekleştirilemeyecek.”

Anamur-Bozyazılı üreticilerin sesini önce EnerjiSa duymalı ve sorunu bir an önce çözmeli.