Minnoşlar aramızda

A -
A +
Film ve dizi platformu Netflix'te yayınlanan Fransız yapımı "Mignonnes" (Minnoşlar) filmi dünya genelinde büyük gürültü kopardı.
Pedofili (çocuk istismarı) sahneleri içeren yapım, RTÜK tarafından Türkiye kataloğundan çıkarıldı.
Filmi izledim.
Yönetmen, Fransa’da yaşayan Senegal kökenli Müslüman bir kız çocuğunun engenlik dönemi isyanları üzerinden kültür çatışmalarını ve yeni medya dayatmasını cinsellik gibi tehlikeli bir mevzuyla işlemeye çalışmış. Neticede bir tenkit var.
Fakat filmin tartışılan yanı, konusu değil. Pedofiliyi meşrulaştırmaya çalışan sahneleri. Bu bakımdan yayından çıkarılması son derece isabetli olmuş.
Ne var ki tartışmaların insanı üzen yanı; kurgunun gerçeklikten daha çok tepki çekiyor olması…
Nasıl mı?
Filmde kız çocukları dans yarışmasına hazırlanıyor. Çektikleri abuk subuk videoları sosyal medya platformlarına yüklüyor, beğeni çekmeye çalışıyorlar. Tabii yarı çıplak.
Acun Ilıcalı, Yetenek Sizsiniz yarışmalarında reyting uğruna küçücük çocukları tıpkı Minnoşlar filmdeki gibi yıllarca ifşa etti. Hatta yaşları 7 ila 11 arasında değişen kızların oluşturduğu bir grubu Türkiye şampiyonu yaptı. Jüride yer alan Hülya Avşar, istismarı ayakta alkışladı, "yıldızlı evet" oyları verdi. Biri de kalkıp "Bu ne hâl kardeşim!" demedi. Aksine 1 milyon lira ceza kesen RTÜK 'gerici' ilan edildi. Muhalif basın "AKP’li üyeler şortlu görüntüler için ‘millet tahrik oluyor’ dedi" diye çamur atmaya kalktı.
14 yaşında şöhret yapılan Aleyna Tilki de bu istismar ocağının mahsulü yapıldı. Kızcağızın bozulan psikolojisi kimsenin umurunda olmadı. Aksine 14 yaş büyük sevgili edinmesine alkış tutuldu. Rezalet teşvik edildi.
Eminim, film çocuk istismarından tutuklanan haysiyetsiz, sapık, rezil sahte şeyh Fatih Nurullah’ın skandalının konuşulduğu bir döneme denk gelmeseydi yayından çıkarılması eleştirilir, RTÜK yine sansürcülükle suçlanırdı!
Bir şey daha söyleyelim: Bu filmdeki dans sahneleriyle, 23 Nisan ve 19 Mayıs gibi millî günlerde, bazı kutlama törenlerinde çocuklarımıza yakıştırılan ve özendirilen sahneler arasında neredeyse fark yok!
Hadi filme RTÜK engel oldu, YouTube'deki milyonlarca örneği ne yapacağız? Ulaşmaları öyle kolay ki...
Göz bebeğimiz, geleceğimiz, çocuklarımız, canlarımız. Uyanık olalım. Oyunları görelim. Tepki verelim ki birileri istismara, yozlaşmaya, reyting devşirmeye ve geleceğimizi oymaya cesaret edemesin.
 
 
TGRT saf mı değiştirdi?
 
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında sahte senet ve görevi kötüye kullanma iddiasıyla açılan davada beraat etti.
TGRT Haber ana haber spikeri Ekrem Açıkel, bültende Yavaş'la ilgili iddiaları hatırlattıktan sonra "Peki şimdi kim utanacak?" diye bir soru yöneltti.
Yavaş'ın danışmanı Volkan Memduh Gültekin, o saniyeleri sosyal medya hesabından paylaşınca haber âdeta patladı ve Twitter'da trend topic oldu.
Bu çıkışı kimileri çok manalı buldu. Kimileri kanalın saf değiştirmeye başladığını yazdı.
Oysa TGRT Haber'i takip edenler bilir. Kanal sadece ve sadece haber veriyor. Ekrem Açıkel, dokundurmalarda vatandaşa sahip çıkıyor. Olması gerektiği gibi...
Nitekim Sabah yazarı Hıncal Uluç, TGRT Haber'in hakkını verip "Kanalımı buldum. Bir tek ciddi haber kanalı var. TGRT... Kutlarım TGRT. Sürüden ayrılıp, yeniden haber kanalı olmanı kutlarım" diye iki defa yazı yazdı.
Televizyon gazete değil. Eğer eline kumandayı alan herkese hitap etmek durumundaysanız, tarafsız olmak zorundasınız. TGRT de bunu yapıyor. Kardeş kuruluşumuzu alkışlıyorum.
 
 
Odun adaleti
 
Sosyal medya, toplumsal baskı oluşturmak adına önemli bir mecra. Faydasını 15 Temmuz’da gördük. FETÖ’cülerin ayarlanmış yargı kararlarıyla gece yarısı kaçırılmasına çalışıldığında gördük. Darbeci General İyidil skandal bir kararla tahliye edilmeye çalışılırken gördük.
Vatandaş tepki gösterdi adalet mekanizması harekete geçti.
Fakat bu her zaman böyle olmuyor. Eline telefonu alan kendini hâkim ve savcı yerine koyuyor. Maalesef tepkinin şiddetine göre karar çıkıyor. Böyle böyle terazi şaşıyor.
Bunun tipik bir örneğini geçen hafta yaşadık. Şarkıcı Halil Sezai’nin 66 yaşındaki komşusunu döverken çekilmiş görüntüleri, infial oluşturdu. Sosyal medya ayağa kalktı. Sezai tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Pekiyi... Yaptığını tasvip etmiyorum cürmü Türkiye şartlarında Halil Sezai’nin tutuklanmasını gerektiriyor muydu?
Google’a "Bıçakladı serbest kaldı", "Dövdü serbest bırakıldı", "Silah çekti serbest kaldı" diye yazın karşınıza çıkan binlerce haber, aslında gerektirmediğini gösterecektir.
Halil Sezai’nin elinde tabanca değil, odun varmış. Onu da vurmamış.
Ünlü olmak, linç edilmeyi ya da suçu mazur görmeyi gerektirmez! Adalet kişiye ve sosyal medyaya göre değişemez!
 
 
Dogmatizm değil de ne?
 
* Habertürk yazarı Fatih Altaylı "Atatürk tartışılmaz bir kişilik midir? Benim için tartışılmazdır. Doğruları o kadar büyüktür ki, hatalarını görmezden gelmemi sağlar" diye yazdı.
* Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat "10 yıl önce bu kadar Atatürkçü değildim. Şimdi Atatürk benim ilahım diyorum. Hiçbir kusurunu görmediğim gibi Atatürk'e artık tapıyorum" dedi.
Dogmatizm "körü körüne inanmak, eleştirmemek" demektir. Seküler kesim, bu kavramı daha çok dindarlara yamamaya çalışır. Oysa her şey ortada!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.