Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları.
Amerika’da ve Batı ülkelerinde de seçimler yapılır. Buralarda evrensel demokrasi kaide ve kuralları geçerli olduğundan, seçimler kavgasız gürültüsüz yapılır. Siyasî parti kadroları birbirilerine karşı hakaretlere varacak beyanlarda bulunmazlar. Bizdeki gibi birbirilerini itham edip, tezyif etmezler. Ayrıca maliyeti milyonları bulan şaşaalı mitinglere de pek gerek duymazlar.
Buralarda seçimler elbette tamamen sessiz sedasız yapılmaz. Şahit olanlar bilir oralarda seçim propagandalarına tahsis edilmiş belli alanlar var. Siyasî partiler bu alanlara parti reklâmlarını asarlar, seçim beyannamelerini halka ilân ederler; konuşmalarını yaparak seçmenlerini onaylarını talep ederler.
Buralarda siyasî partiler öyle bizdeki gibi çok görkemli reklâmlarla, içi boş nutuklarla halkın karşısına çıkmazlar. Halkın kahir ekseriyetinin bilinçli olması ve belli bir kültüre sahip olmaları böyle bir duruma meydan vermiyor. Siyasî partiler bunun farkında oldukları için öyle seçmeni aldatmaya yönelik taktiklere baş vurmuyorlar. Çok iyi biliyorlar ki öyle içi boş sloganlarla seçmenin siyasî tercihlerini değiştirmek mümkün değil. Yani seçmenler kendilerinden rey isteyen partilerin ideolojilerini, programlarını çok iyi bildikleri için reklâmlara çok önem verilmiyor. Bunun farkında olan siyasiler de gerçekçi vaat ve projelerle seçmenin karşısına çıkmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Peki bizde durum nasıl? Hemen her seçimde milletçe yaşayarak görüyoruz ki bizdeki durum Avrupa’da yaşananların tam tersi. Yerine getirilemeyeceği önceden belli olan bir sürü vaat... Meydanları süsleyen dev panolardaki parti reklâmları. Meydanlarda milleti gaza getiren hamasi nutuklar... Sanki ceplerinden vermişler gibi anlatılan seçim rüşvetleri... Ve karşılarında meydanları dolduran toplulukları gaza getirip slogan attırmakla vazifeli parti militanlar..
Milleti kendi haline bıraksalar onlar Allah’ın izniyle ferasetleriyle, basiretleriyle siyasilerin tamamen aldatmaya yönelik hilelerinin farkına varırlar ve en doğru tercihlerini yapacaklarında eminiz. Ama gelin görün ki Üstad Bediüzzaman’ın; “cerbezenin gayr-ı meşrû veledi olan propagandalar” olarak vasıflandırdığı siyasilerin celbedici reklâm ve propagandalarına hedef olan insanlarımızın aldanmadan doğru tercihlerde bulunmaları zorlaşıyor. Elinde bir ölçüsü, bir mihengi yoksa ve Üstad Bediüzzaman’ın; “lisan-ı siyasette bazen lâfız mananın zıddır” tesbitinden de bihaber ise ağzı iyi lâf yapan siyasilerin her söylediklerini kabul ederek kolayca aldanıyor bazı insanlar.
Ayrıca Üstad Bediüzzaman; “nev-i beşerin yüzde sekseni ehl-i tahkik değil” tesbitinde bulunuyor. Kıymetsiz, değersiz bir meseleyi değer verdiği ve itimat ettiği bir şahıstan dinleyince hemen inanıyor. Halbuki doğru olan nedir? Kişilerin kimliklerine, siyasî görüşlerine, değerli olup olmadıklarına bakmadan doğruyu, hak ve hakikatı kim söylüyorsa ona taraftar olmak. Yalanı kim söylüyorsa bunu yapanın kimliğine bakmadan reddetmek gerekir. Çoğu insanımız bu duruş ve tavrı sergilemeyince, işin içine siyasî tarafgirlik giriyor. Ve “bizim parti hep doğru yapar” anlayışıyla hareket eden böyle seçmenlerin bu tavırları da siyasilerin işini kolaylaştırıyor maalesef.
Ve böylece yanıltmakta mahir siyasilerin tercihlerinin yansıtıldığı bir tablo meydana geliyor. “Hâkimiyet milletindir” sözü de bir slogandan öteye gidemiyor.